Ana Sayfa » Evrensel Metinler » 21. Yüz­yıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış

21. Yüz­yıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış

21. Yüz­yıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış, başlıklı toplantı 5-9 Haziran 2000 tarihleri arasında NewYork’ta gerçekleştirilmiştir. “Kadın 2000: 21. Yüz­yıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış” (PEKİN+5) Başlıklı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumunun(United Nations General Assembly Special SessionWomen 2000: Gender Equality, Development and Peace for the Twenty-first Century”)  hazırlık dönemi ve sonuçları hakkında bilgi notu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır. 

Konferans, 21. yüzyılın başında toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir kalkınma ve barışıgündeme taşımıştır. Pekin Eylem Platformu’nun beş yıllık incelemesi için düzenlenen özel bir oturumdur.

Bu toplantı, dünya genelinde hükümetler, sivil toplum örgütleri ve kadın hareketleri tarafından desteklenmiştir. Cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli bir adım olarak görülmüştür. 20. yüzyılın sonlarında gerçekleşen bir dizi BM Kadın Konferansı’nın devamı niteliğindedir ve bu alandaki uluslararası işbirliğini artırmayı amaçlamıştır.

“Kadın 2000: 21. Yüz­yıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış”

Özel Oturum Sonuç Bildirgesi 

Sonuç Belgesi dört bölümden oluşmaktadır;

Birinci bölümde temel kavramlar,

İkinci bölümde 1995 den bu yana 12 kritik sorun alanında elde edi­len ka­zanım ve karşılaşılan engeller,

Üçüncü bölümde 1995 yılından bu yana dünyada meydana gelen deği­şimlerin kadının yaşamına etkileri,

Dördüncü bölümde geleceğe yönelik eylem ve girişimler yer al­maktadır. Ana hatları ile belge, özel alan, kamusal alan ile ulusal ve uluslararası düzeyde kadının hayatını etkileyen siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerin değerlendirilip, karşılaşılan sorunları ortadan kaldıracak eylem ve girişimlerin tespiti ve çözüm önerilerini kapsamak­tadır.

SONUÇ BELGESİNİN İKİNCİ BÖLÜMÜ
(12 KRİTİK SORUN ALANI)

Sonuç Belgesinde 12 kritik alana ilişkin değerlendirmeler, kaza­nımlar ve karşılaşılan engeller bazında özetle şöyledir;

KADIN VE YOKSULLUK

Bu sorun alanında, yoksulluğun toplumsal cinsiyet boyutu olduğu gerçe­ğinin yetkili makamlarca giderek artan bir şekilde kabulü, yoksul­luğun ortadan kaldırılmasının temel şartlarından birinin kadın erkek eşit­liğinin sağlanması olduğuna ilişkin görüşün giderek daha çok taraftar toplaması, küçük girişimcilik projelerinin yaygınlaştırılması, politika ta­sarımlarında reisi kadın olan hanelerin özel ihtiyaçlarının göz önüne alınmaya başlanması gibi kazanımlar sağlanmıştır. Dahası, yoksulluğun ortadan kaldırılmasında, ikili bir yaklaşım giderek artan bir şekilde be­nimsenmiştir. Bu yaklaşım istihdam artırıcı ve gelir getirici faaliyetle­rin geliştirilmesi yanında kadına eğitim ve sağlık gibi temel sosyal hizmet­lere erişim olanağının daha fazla tanınmasına ilişkin önlemleri öngör­mektedir.

Buna rağmen yoksulluk, ülkeler arasında ve ülkeler içinde gelir uçurumlarının art­ması, gelişmekte olan ülkelerin yüksek dış borçları ve yüksek askeri harcama­ları, gelişmiş ülkelerin gayri-safi milli hasılaların­dan ayırmayı taahhüt ettikleri (yüzde 0.7) bölümleri resmi kalkınma yar­dımlarına tahsis etme konusundaki isteksizlikleri, ekonomik kararların alınmasında kadın ve erkekler arasındaki yetki paylaşımında eşitsizlik, ücretlendirilmeyen çalışma biçimlerinin cinslerarasında eşitsiz dağılımı, kadın girişimcilere yeterli teknolojik ve mali destekler verilememesi, toprak, kredi ve istihdam başta gelmek üzere sermayeye ulaşımı ve onun üzerindeki kontrol konusunda kadınlar ile erkekler arasında eşitsizliğin sürüyor oluşu, bazı zararlı gelenek ve görenekler yüzünden kadının eko­nomik kapasitesini gerçekleştirememesi gibi sorunlar yoksulluğun orta­dan kaldırılamamasına ve hatta derinleşmesine neden olmaya devam et­mektedir.

KADIN VE EĞİTİM

Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için kadının eğitilmesi gerekliliği ko­nusundaki artan bilinçlenme ve buna bağlı kazanımlar, özel olarak ko­runmaya muhtaç kadın gruplarına yönelik alternatif eğitim ve formasyon (training) prog­ramlarındaki artışa rağmen, eğitim ve formasyon alanında güçlü bir siyasi ira­denin var olmaması ve/veya eksikliği, kaynak yeter­sizliği, altyapı sorunları gibi nedenlerle hedeflere ulaşılması henüz başa­rılamamıştır. Diğer taraftan ders kitaplarındaki ayrımcı kalıplar, olumsuz kadın klişeleri, çocuk bakımının er­kekler ve devletle bölüşülememesi ve bazı geleneksel tutum ve davranışlar hala kadının eğitimi ve formasyon kazanımı önünde engel teşkil etmektedir. Bazı ülkelerde yapısal uyum politikalarının doğru formule edilememesi ve/veya uy­gulamasındaki ak­saklıklar eğitim sektörü üzerine olumsuz sonuçlar yaratmıştır. Ayrıca, kadının yüksek öğrenim kurumlarına devam edebilmesi ile istihdam pi­yasası dinamikleri arasındaki yakın ilişkinin yeterince iyi anlaşılamaması da konuya daha çok önem verilmesi önünde engel oluşturmaya devam etmektedir.

KADIN VE SAĞLIK

Bu sorun alanında, kadın sağlığına tüm boyutları ile ve kadının ha­yatının tüm safhaları kapsamak üzere özel önem verilmesi gerektiğine ilişkin görüş politika yapıcılar ve planlamacılar tarafından giderek daha çok kabul görmeye başlamıştır. Kadının yaşam süresi bir çok ülkede art­mış, aile planlaması ve korunma araçlarının kullanımı konusunda erkeğin sorumluğunun da bulunduğu kabul eden bakış açısı giderek daha çok taraftar toplamış, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilinç­lenme artmış olmasına rağmen, istenmeyen gebe­liklerden kurtulma kür­tajın7 sağlıklı ve ulaşılabilir olmasını yasaklayan yasal düzenlemelerin ayıklanması, kadının farklı ihtiyaçlarına cevap verecek bir sağ­lık siste­minin oluşturulması, bazı zararlı gelenek ve göreneklerin (kadın sünneti ve benzeri uygulamalar) ortadan kaldırılması temel sorun alanları olarak kal­mıştır.

Sağlığın kadının yaşamının tüm evrelerini kapsayacak şekilde geliştiril­mesinin gerekliliği, cinsel sağlık ve üreme sağlığı dahil olmak üzere fiziksel ve zihinsel sağlığın, yetersiz kaynak, yasal olmayan kürtaj, kürtaj sonrası sağlık hizmetlerinin yokluğu, cinsel sağlık ve üreme sağlı­ğının sadece kadının sorum­luluğu olduğunun düşünülmesinin önüne ge­çilmesi gibi konularda gerekli ön­lemlerin alınması, koruyucu sağlık hiz­metinin ihmal edilmemesi ve bu kap­samda üreme haklarının tam olarak gerçekleştirilmesi, sağlıklı şartlarda kürtaj için gerekli önlemlerin alın­ması metinde yer alan konulardır.

KADIN VE ŞİDDET

Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet ister kamusal alanda ister özel alanda gerçekleşsin kadının insan hakları ihlali olarak kabul gör­mektedir. Ka­dınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin devlet tarafından veya herhangi bir resmi kurum ve kuruluşu tarafından uygulanması du­rumu da kadınların ve kız çocuklarının insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir. Dolayısıyla, şiddet ister özel alanda ister kamusal alanda gerçekleşsin bunu ortadan kaldırmaya yönelik pek çok yasal ve idari ön­lem alınmaktadır. Bu sorunu çözmek üzere, bazı ülkeler koruyucu yasal düzenlemeler geliştirmişlerdir.

Şiddeti ortadan kal­dırmak üzere çok di­siplinli, kapsamlı programlar da geliştirilmiş bulunmaktadır. Tüm bun­lara rağmen, kadın ve kız çocukları şiddete kurbanı olmaya devam et­mektedirler. Şiddet uygulayanlara yönelik rehabilite programlarının ek­sikliği ve şiddet konusunda veri eksikliği, sosyo-kültürel değerler nede­niyle aile içindeki her tür şiddetin görünmez halde kalmaya devam et­mesi, kadının fiziksel, psi­kolojik, cinsel şiddete maruz bırakmaktadır. Evlilik içi tecavüz, kız çocuklarının cinsel istismarı, başlık parasına bağlı ölümler, kız çocuklarının sünneti bu şiddet türü içinde sayılabilir. Ayrıca, küreselleşme ve yeni teknolojiler kadın ve kız çocuğu ticaretini artırmış­tır.

KADIN VE SİLAHLI ÇATIŞMALAR

Son zamanlarda, silahlı çatışmaların kadın ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisi konusunda uluslararası planda anlayış birliği sağlanmıştır. Silahlı çatış­malar ve diğer çatışmaların, işgallerin, terörizmin kadının ilerlemesi önündeki ana engellerden birisi olduğu kabul görmektedir. Silahlı çatışmalar reisi kadın olan hane halkı sayısını ve genelde yoksul­luğu özelde kadın yoksulluğunu artırmaktadır. Buna karşın, tecavüz, cin­sel kölelik, zorla fahişelik yaptırma, zorla hamileliği sürdürme ve kısır­laştırma artık savaş suçu diğer bir deyişle insanlığa karşı suç sayılmakta­dır. Dahası, silahlı çatışmaların çözümünde ka­dınların tam ve eşit olarak yer almasının önemi vurgulanmakta, ayrıca göçmen kadın sorunu yeni bir sorun alanı olarak kabul edilmekte ve insani yardımlarda kadının du­rumunun farklılığının göz önüne alınarak kadına özel insani yardım­ların öneminin altı çizilmektedir.

KADIN VE EKONOMİ

Son zamanlarda özellikle bazı ülkelerde kadın istihdamında önemli artışlar kaydedilmiş, kadınlara aile ve iş yaşamını uyumlaştırabilmeleri için çeşitli ola­naklar sunulmuş, çocuk bakımı olanakları artırılmış olma­sına rağmen, makro-ekonomik politikalarda toplumsal cinsiyet bakış açısı eksikliği giderilememiş, eşit değerdeki işe eşit ücret hedefine ulaşı­lamamış, işe alma ve yükselmede kadının hamileliği vb. faktörler ayrımcı uygulamalara dayanak teşkil etmeye devam etmiş, kadınların işyerinde cinsel taciz nesnesi olarak görülmesi sıklıkla karşılaşılan bir durum ol­maktan çıkarılamamıştır. Dahası, kadınların miras ve mülkiyet hakkı bir çok ülkede ulusal yasalarda yer almamaktadır. Kadınların makro-ekono­mik politikaların belirlenmesinde söz sahibi olamamaları bir sorun alanı olarak kalmış, sosyal güvenlikten yoksun kadınların sosyal güvenlik kap­samına alınması ve aile sorumluluklarının devlet ve erkeklerle paylaşı­mında önemli bir gelişme kaydedilememiştir. Kadının sosyal rolleri so­nucunda ürettiği ücretsiz emeğinin ücretlendirilmesi de henüz başarıla­mamış hedefler arasında yer almaktadır.

KARAR ALMA MEKANİZMALARINDA KADIN

Ulusal ve uluslararası düzeylerde kadının temsil oranının düşük ol­ması, yasalarla uygulamaların farklılığı, geleneksel roller nedeniyle ka­dınların karar alma mekanizmalarında eşit bir şekilde yer alamaması so­run alanları olmaya devam etmekte buna karşın, bir çok ülkede kurulan ulusal mekanizmalar ve karar alıcı pozisyonlardaki kadınların arasında gelişen işbirlikleri sürdürülmek­tedir. Kota uygulamaları ve diğer araç­larla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi sonucunda bu alanda önemli aşamalar kay­dedildiği belirtilmektedir. Ka­rar alma mekanizmalarında yer alan kadınların sayısını artırmaya yönelik uluslararası, ulusal işbirlikleri ve sivil toplum örgüt­lerinin yadsınamaz katkıları ile kadınların karar alma mekanizmalarına tam ve eşit katılımı konusunda oldukça önemli bir mesafe kaydedilmiş olmasına rağ­men, kadınların özellikle aile içindeki geleneksel rolleri, mali açıdan güçsüz­lükleri karar alma mekanizmalarında yer almalarını engellemektedir.

ULUSAL MEKANİZMALAR

Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın bir aracı olarak kurulan ulusal mekanizmalar son zamanlarda giderek artan bir şekilde devlet ör­gütlenmesi içinde meşruiyet kazanmaktadır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifi­nin tüm plan ve politikalara yerleştirilmesi giderek daha çok kabul görmekte ve daha geniş uygulama alanı bulmaktadır. Bu mekanizmaların mali açıdan güç­süzlüklerine rağmen insan kaynaklarının geliştirilmesine ve cinsiyet ayrımlı veri toplanmasına katkıları yadsına­maz. Buna karşın, pek çok ülkede siyasi iradenin tam olarak tecelli ede­memesi ve insangücü ve mali kaynakların yetersizliği ulusal mekaniz­maların güçlenmesi önünde temel engelleri oluşturmaya devam etmekte­dir. Bunun yanı sıra, bir çok ülkede, ulusal öncelikler arasında toplum­sal cinsiyet eşitliğinin ilk sıraları alamaması, devlet yapılanmasında eşitlik ko­nusunun hala marjinal bir konu olarak algılanması, otorite zafiyeti, ve sivil toplum örgütleri ile güçlü bağların kurulamaması ulusal mekaniz­maların güç­lenmesini engelleyen faktörler olarak varlığını sürdürmekte­dir.

KADININ İNSAN HAKLARI

Son yıllarda evlilik, aile ilişkileri, her türlü şiddet, mülkiyet ve miras hak­ları, siyasi haklar ve çalışma haklarını düzenleyen yasalar başta gel­mek üzere medeni yasalarda, ceza yasalarında ve diğer yasalarda ayrım­cılık içeren mad­delerin ayıklanması doğrultusunda;

pek çok ülkede yasal reformların yapılması,

ayrımcılık içeren yasa çıkarma yasağı,

kadının insan haklarının tam olarak ger­çekleştirmesini sağlayacak uygun ortamın yaratılması amacıyla oluşturulan po­litikalar,

yine kadının insan hakları­nın tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak uygulama ve izleme meka­nizmalarının kurulması veya varolanların güçlendi­rilmesi,

yasal okurya­zarlık kampanyaları ve bilinç yükseltme çalışmaları,

CEDAW Sözleşme­sine taraf olan ülkelerin sayısının 165’e ulaşması,

ve bu Sözleşmeye ek İhtiyari Protokol’un ülkelerin imza ve onayına açılması (Mart 2000 tarihi itibariyle Protokolü 33 ülke imzalamış bulunmaktadır),

Gönüllü kadın kuruluşlarının kadınların insan haklarının tanınması korunması ve gelişti­rilmesi doğrultusunda gösterdikleri çabalar,

Uluslararası Ceza Mahkeme­sine temel teşkil eden Roma Anlaşmasının toplumsal cinsiyet perspektifi ile hazır­lanması,

ve Birleşmiş Milletler bünyesinde İnsan Hakları Komi­tesi ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin yaptığı çalışmalar

kadın ve kız çocuklarının insan hakları konusunda elde edilen kazanımların başlıcalarını oluşturmaktadır.

Buna karşın ırkçılık , ırk ayrımcılığı, ve benzeri faktörler başta gelmek üzere her tür ayrımcılık kadının insan haklarını tam olarak kullanması önünde engel teşkil etmeye devam et­mektedir. CEDAW Sözleşmesinin tüm ülkeler tarafından onaylanması hedefine ulaşılamamıştır. CEDAW Sözleşmesine ek Protokol’un tüm ülkeler tarafından kabulü ve onaylanmasının sağlanması gerekmektedir. Yasalar ve uygulamalar arasındaki farklılık hala eşitlik önündeki temel engel­lerden biridir. Yasal okur yazarlık oranı pek çok ülkede son derece düşüktür. Kadın ve kız çocuklarının üreme hakları hala tam olarak ta­nınmamaktadır. Çok sayıda kadın, ırk, dil, din, etnik köken, kültür, cinsel tercih, özürlülük, sosyo-ekonomik sınıf, göçmenlik, yerinden edilmiş ve sığınmacı statüleri nedeniyle ayrımcılığa uğramaktadır.

KADIN VE MEDYA

Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde kadın iletişim ağlarının kurul­muş olması, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişiminin kadınların bilişim ve ile­tişim olanaklarını artırması, kadınlar tarafından çok sayıda medya organı ku­rulmuş ve işletilmekte olması ve bu kuruluşların med­yada pozitif kadın imajı yaratılmasına katkıda bulunmaları, bu çerçevede rehberlerin ve gönüllü moral kodlarının benimsenmesine rağmen, kadının medyada negatif ve onur kırıcı tanıtımı tam olarak engellenememektedir. Kadını aşağılayan ve şiddet unsurları içeren pornografik materyal hala sıkça kullanılmaktadır. Kadın klişeleri geçerli­liğini sürdürmektedir. Yok­sulluk, olanaksızlık, bilgisayar eğitiminden yoksun­luk ve diğer neden­lerle kadınların internet’e ulaşımları sınırlı kalmaktadır.

KADIN VE ÇEVRE

Bazı ulusal çevre politikaları ve programlarına toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının yerleştirilebilmiş olması, toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun ortadan kaldırılması, sürdürülebilir kalkınma ve çevrenin korunması arasındaki yakın bağlantının resmi düzeyde kabul görmesi, ve çevre konusunda kadınların geleneksel olarak sahip oldukları bilgilerin bir çok çevre koruma ve geliştirme projesine entegre edilmesine rağmen, kadınların karşılaştıkları çevresel riskler, konusunda hala belli bir bilinç düzeyine ulaşılabilmiş değildir. Çevre konusun­daki kararlara kadınlar hala tam ve eşit bir şekilde katılamamaktadır, çevre so­runlarının kadın ve erkek üzerindeki farklı etkilerini saptayacak sınırlı sayıda araştırma var­dır ve çevre politikaları hala toplumsal cinsiyet eşitliği perspekti­finden uzak hazırlanmaktadır.

KIZ ÇOCUKLARI

Toplumsal cinsiyet duyarlı okul ortamının yaratılmasında bir ölçüye kadar başarılı çalışmalar yapılmıştır. Altyapının güçlendirilmesi, okul­laşma oranları­nın artışı ve eğitim sisteminde kalma sürelerinin uzaması, ergen hamileliği ve ergen yaşta anne olanlara destek hizmetlerinin sağ­lanması, yaygın eğitim ola­naklarının artırılması kız çocuklarının eğitimi alanındaki temel kazanımlardan bazılarıdır. Kız çocuklarının genel sağlı­ğına ve cinsel ve üreme sağlığına daha çok önem verilmeye başlanmıştır. Son yıllarda, kız çocuklarının cinsel hakları ve üreme hakları daha çok ülke tarafından tanınmaya başlamıştır. Kız çocukla­rının sünneti ile kadın ve kız çocuk ticaretinin yasaklanmasına doğru bir yöne­lim vardır. Bu konudaki son gelişme, silahlı çatışmalar katılan çocuklar, çocuk sa­tışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi konularındaki Çocuk Hakları Söz­leşmesine ek Protokollerin kabulüdür.

Yoksulluk ve kalıp değer yargıları nedeniyle kız çocuklarının daha özensiz beslenmesi, sağlık hizmetlerine ulaşamamaları, onlara ağır ev sorumlukları ve­rilmesi, okula göndermede tercihin erkek çocuklar lehine kullanılması gibi ne­denler kız çocuklarının, bağımsız kendine yeterli bi­reyler olarak yetişmelerini engellemektedir. Kız çocuklarının eğitimine, sağlığına yeterli kaynağın ayrıla­maması da bir diğer sorun alanıdır. Yine, yoksulluk, aileden destek görememek, cinsel istismara ve şiddete maruz kalmak, kız çocuklarının çoğu kez istenmeyen hamileliği, HIV/AIDS’e gibi bulaşıcı hastalıklarla sonuçlanmaktadır. Kız ço­cuklarının cinsel sağ­lık ve üreme sağlığı konusunda bilgilendirilmelerinde hala büyük eksik­likler vardır. Ayrıca, kız çocuklarının ticaretinin artmaya devam etmesi tespit edilen sorunlardandır.

SONUÇ BELGESİNİN ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜ

Bu bölümde son beş yılda dünyada meydana gelen değişiklerin ka­dın ya­şamı üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Sözü edilen bölümde ana hatları ile,

Küreselleşmenin kadınlar için yeni iş ve bilgi kaynaklarına erişimde ko­laylık gibi olanaklar sağlaması yanında yeni sorunlar yarattığı; serbest ticaret, mali fonların akışkanlığının artması ve özelleştirme politikaları­nın benimsen­mesinin kamu harcamalarında kısıtlamalara neden olduğu, bunların da kadınla­rın hayatını olumsuz yönde etkilediği ve gelir eşitsiz­liklerini artırdığı; küresel­leşmenin bir sonucu olan kayıt dışı ekonominin kadınların az ücretle ve sosyal güvenceden yoksun işlerde yığılmalarına neden olduğu,

Uluslararası bağımlılığın artması ile dışsal faktörlerden, örneğin ya­şanan mali krizlerden tüm ülkelerin ekonomik istikrarının ve kalkınma beklentilerinin etkilendiği, dolayısıyla kadınların yüklerinin son derece arttığı, bu durumun ayrıca sosyal güvenlik ve diğer sosyal refah harca­malarının devletlerden hane halklarına kaymasına neden olduğu, öte yan­dan anılan durumun mevcut kaynakların etkin ve verimli kullanılması yönünde yaratıcılığı da geliştirdiği,

Küreselleşme ve yapısal uyum politikalarının yoksulluğun kadın­laşması olgusunu beraberinde getirdiği,

Artan dış borç yükünün insan merkezli kalkınmanın başarılması ve yok­sulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaları sekteye uğrattığı,

Ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde kadın işsizliğinin arttığı,

Küreselleşmenin bilgi temelli toplumların yapılanmasını hızlandır­dığı, bilgi toplumunda yer alabilen kadınlar için yeni olanaklar yarattığı, ancak bir çok kadının bilgiye ve yeni teknolojilere erişiminde sorunların olduğu,

Küreselleşme sonucunda işgücünün dolaşımının değiştiği ve bunun ka­dınların ve kız çocuklarının ekonomik istismara açık hale getirdiği, eğlence sektöründe kadın ve kız çocuklarının cinsel istismarını arttırdığı,

Sivil toplum örgütlerinin güçlendiği ve söz konusu örgütlerin top­lumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında oynadıkları rolün öneminin kavrandığı,

Kadınların yaşam sürelerindeki artış nedeniyle dul kadınların sayı­sının arttığı ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek mekanizmaların henüz kurulama­dığı,

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde HIV/AIDS’in hızla yayılması­nın ka­dınların hayatını mahvettiği,

Kadınlar arasında madde bağımlılığının arttığı, tütün kullanımında önemli artışlar gözlendiği,

Doğal felaketlerden kadınların ve çocukların daha da olumsuz etki­lendiği ve bunları gidermek için duyarlı programların geliştirilmesi ge­rektiği,

Kadın emeğinin ekonomik açıdan görünür hale getirilmesi gerektiği tes­pitleri yapılmıştır.

SONUÇ BELGESİNİN DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜ

Sonuç Belgesinin son bölümünde, yukarıdaki bölümlerde yapılan sapta­malar doğrultusunda ulusal, uluslararası ve ulusal ve uluslar arası düzeyde ya­pılacak eylem ve girişimler sıralanmaktadır. Bu bölümde he­men hemen tüm konulara ve sorun alanlarına değinilmiştir.

Sonuç Belgesinin Dördüncü bölümünün ilk kısmı şemsiye parag­raflardan (42-55) oluşmaktadır. Bu paragraflarda özetle;

Hükümetlerin geleceğe yönelik eylem ve girişimler konusundaki ta­ahhüt­leri,

Pekin Eylem Platformunu tam ve hızlı bir şekilde hayata geçirmek için, tüm insan haklarının–kalkınma, medeni, kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal haklar dahil- tam olarak tanınması, korunması ve geliştirilme­sinin gereği, bunun toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedefle­rine ulaşmada temel unsur olması, ve bu hakların evrensel bölünemez bir bütün olarak anlaşılması,

Pekin Eylem Platformunu tam olarak ve hızlı bir şekilde hayata ge­çirmek için hükümetler tarafından gösterilen çabalara, BM kuruluşları, ulusal, uluslara­rası kurum ve kuruluşlar –sivil toplum örgütleri dâhil- tarafından destek veril­mesi ve uygun durumlarda sözü edilen kuruluşlar tarafından tamamlayıcı prog­ramlar hazırlanması için çağrıda bulunul­ması,

Hükümetler ve hükümetlerarası kuruluşlar tarafından, sivil toplum örgütle­rinin Pekin Eylem Platformunun tam olarak ve hızlı bir şekilde hayata geçiril­mesindeki katkıları ve tamamlayıcı rollerinin tanınması ve bunlar arasında iş­birliğinin güçlendirilmesi,

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tüm tarafların ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi ve kurgulamasına bağlı olduğu, bunun da ancak kadı­nın eşitlik teme­linde sosyal hayatın tüm alanlarında yer alması ile müm­kün olabileceği,

Kadınların ve erkeklerin, kız çocuklarının ve erkek çocuklarının eşit hak­lar, sorumluklar, fırsat ve olanaklarla donatılması gereği,

Ortak kalkınma gündeminin kurucu unsurunun toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlenmesi olmasının gerekliliği,

Kadınların ve kız çocuklarının eğitim hakkını ve mümkün olan en üst se­viyede fiziksel ve zihinsel sağlık standartlarına ulaşabilmelerini garanti altına almak için eğitime, sağlık ve sosyal hizmetlere eşit erişimi sağlayacak çabaların artırılması gereği,

Çevrenin korunmasında temel gıdaların üreticisi ve doğal kaynakla­rın kullanıcısı olarak kadının geleneksel bilgi birikiminin tanınması ve öncelikle­rine yer verilmesi,

Medeniyetler arasında ve içinde farklılıklara ve diyaloglara saygı temelini güçlendirecek önlemlerin alınması,

Tüm düzeylerde siyasi iradenin tecellisi ve kararlılığın, eylem yö­nelimli politikalara toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yerleştirmek bakımından ön koşul olması,

Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmanın önündeki en önemli engelin -dayak ve diğer ev içi şiddet türleri, cinsel istismar, cinsel kölelik, kadın ve çocuk ticareti, zorla fahişelik yaptırma, cinsel taciz; ırkçılık, ırk ayrımcılığı, etnik temizlik, silahlı çatışmalar, işgal, dini ve din kar­şıtı aşırılıklar ve terörizm gibi kültürel önyargılardan kaynaklanan şiddet türleri dâhil olmak üzere-kadınlara karşı şiddet ol­duğu,

Kadının ailedeki rolünün önemi, farklı sistemlerde farklı aile yapıla­rının olabileceği, bu ailelerin üyelerinin hak, ödev ve sorumluklarına saygı duyulması gereği,

Ulusal mekanizmaların kurulabilmesi ve var olanların güçlendirile­bilmesi için siyasi iradenin, insan ve mali kaynakların var olması gereği,

Kadının kapasitesini tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak des­tek programların geleneksel eşitlik politikaları unsurları yanında, toplum­sal cinsiyet eşitliği perspektifini ana alanlara yerleştirmeye yönelik un­surları da barındıra­cak şekilde tasarımı,

Özürlü kadın ve kız çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verecek çö­zümlerin aranması gereği, Toplumsal cinsiyet ayırımlı verilerin toplan­ması, araştırmala­rın sayısının artırılması,

Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmak ama­cıyla eşitlik alanına yeterli beşeri ve mali kaynak ayrılması, bütçele­rin tasarımı, uygulaması ve denetiminde bu konuya özel önem ve öncelik verilmesi,

Yoksulluğun kadın üzerinde artarak devam eden olumsuz etkilerini gider­mek amacıyla bütünlüklü makro-ekonomik ve sosyal programların hazırlanması için var olan programların toplumsal cinsiyet bakış açısı ile gözden geçirilmesi, yeni programların tasarımına toplumsal cinsiyet ba­kış açısının yerleştirilmesi, gibi hususlar yer almaktadır.

Geleceğe yönelik eylem ve girişimler yukarıda belirtilen kavram, tespit ve değerlendirmeler uyarınca tasarımlanmıştır. Bunları tek, tek özetlemek mümkün olamayacağından aşağıda sadece Pekin Eylem Plat­formunun ilerisinde olan düzenlemelerden ve Türkiye tarafından teklif edilip kabul edilerek Sonuç Bel­gesinde yer alan önerilerden bahsedile­cektir.

SONUÇ BELGESİNDE PEKİN EYLEM PLATFORMUNUN İLERİSİNDE BULUNAN DÜZENLEMELER

ŞİDDET

Erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetleri, başlık parasının ödeye­memekten kaynaklanan şiddet ve evlilik içi tecavüzün kadınlara karşı şiddet kapsamında yer alması ve bunları ortadan kaldıracak kap­samlı önlemler paketi­nin belgede yer alması.(103 c, 103d,130a)

SİYASİ KATILIM VE GÜÇLENME

Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikaları­nın ta­sarımı, geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesine yönelik irade beyanın belgede yer alması. ( Paragraf117 abis)

SAĞLIK

Ana ölümlerinin sağlık sektörünü öncelikleri arasına konulması, er­keklerin güvenli cinsellik yaşayabilmelerine yönelik eğitim programları­nın gerekliliği, sıtma ve benzeri hastalıkların toplumsal cinsiyet boyutu­nun tanınması, kadının sağlık hizmetine ulaşımı üzerindeki etkileri de ölçebilecek bir sağlık reformu gereği gibi hususların sonuç belgesinde yer alması. (Paragraf 107a,107 abis, 107g quarter, 115d)

KÜRESELLEŞME

Küreselleşmenin kadın üzerindeki olumsuz etkilerinin tanınması ve sosyal güvenlik sistemine kadının eşit girişinin sağlanmasına yönelik önlemlerin sonuç belgesinde yer alması ve kadınların makro-ekonomik karar mekanizmalarında yer almasının öngörülmesi.(Paragraf 110a, 118k,125g)

EKONOMİ

Miras edinme hakkı, mülkiyet hakkı, sağlıklı ve güvenli konut sis­temine tam ve eşit erişimi, toplumsal cinsiyet duyarlı bütçeleme, istih­dam alanında İLO Sözleşmelerini imzalanıp hayata geçirilmesine yönelik önlemlerin sonuç belge­sinde yer alması (30,102k,109a,135d, 127b)

İNSAN HAKLARI

İhtiyari Protokol’un imzalanıp onaylanmasına yönelik tavsiyelerin, sığın­macılara yönelik tutumlarda cinsiyet bazında ayrımcılık yapılma­ması ve kadın ve çocuk sığınmacıların özel ihtiyaçlarına cevap verecek programların gelişti­rilmesi gereği, göçmen kadınlar ve erkekler arasında ayrım yapmama prensibi, yerli kadınların özel ihtiyaçları olabileceğinin tanınması gibi hususların sonuç belgesinde yer alması (paragraf 102g, 102l,103e ve g,128h,132b)

ÖZEL OTURUM HAZIRLIK ÇALIŞMALARI VE ÖZEL OTURUMA TÜRKİYE’NİN KATILIMI

Türkiye Özel Oturum hazırlık çalışmalarının tüm aşamalarında aktif bir biçimde yer almış, Özel Oturuma da geniş bir heyetle katılarak, top­lumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış konularındaki görüşlerini ve tezlerini başarılı bir şekilde sunmuş ve savunmuştur.

Bilindiği üzere, Özel Oturum hazırlık çalışmaları 1998 yılına dek uzan­maktadır. 1998 yılı sonlarında, tüm ülkelerden Sonuç Belgesine te­mel teşkil edecek görüşlerini Birleşmiş Milletler Kadının İlerlemesi Bö­lümü tarafından hazırlanan soru formu formatına uygun olarak hazırlayıp göndermeleri istenmiş ve Mayıs 1999’a kadar ülkelere süre verilmiştir. Türkiye bu kapsamda soru formuna yanıtını Mayıs 1999’da BM Kadının İlerlemesi Bölümüne göndermiş, BM ilgilerinden alınan bilgiye göre gönderilen metin örnek metin olarak seçil­miştir.

Türkiye, yine Özel Oturum hazırlıkları kapsamında BM Kadının Statüsü Komisyonu 43. Dönem çalışmalarına Kadının Statüsü ve Sorun­ları Genel Mü­dür Vekili Şenay Eser, Bakan Danışmanı Dr. Selma Acuner, Genel Müdür Yar­dımcısı Vekili Nevin Şenol, Prof. Dr. Ayşe Akın’dan oluşan bir heyetle katıl­mış, bu çalışmaların Özel Oturum ha­zırlıklarına ayrılan üçüncü haftasında da görüşmelere aktif bir şekilde yer almış, 1995 yılından sonra kurulan NGO ların (Sivil Toplum Örgütleri) Özel Oturuma katılabilmesinin teminini ısrarla talep etmiştir. O tarihte kabul görmeyen bu önerimiz daha sonra kabul görmüş ve bilindiği üzere, örnek teşkil etmemek kaydıyla, Pekin Konferansı sonrasında kurulan tüm NGOlara Özel oturuma katılabilme olanağı verilmiştir.

19-21 Ocak tarihleri arasında Sonuç Belgesine bölgesel girdi sağla­mayı amaçlayan BM Avrupa Ekonomik Komisyonu Bölgesel Hazırlık toplantısına Türkiye’den geniş bir heyet katılmıştır.

Resmi heyette yer alanların listesi ve toplantıya NGO olarak katılan kuruluşların listesi EK III’de verilmektedir9. Bunun yanısıra NGO’ların aktif katılımın sağla­mak üzere 7 NGO temsilcisine mali destek sağlanmıştır.

Şubat 2000 tarihinde BM Kadının Statüsü Komisyonu tüm üye ül­kelere Sonuç Belgesinin ilk taslağını göndermiş ve görüş ve önerilerin talep etmiştir. Bu çerçevede hazırlanan öneriler BM ilgili birimine gön­derilmiştir. (EK IV)

Son iki haftasının Özel Oturumun hazırlıklarına ayıran BM Kadının Sta­tüsü Komisyonunun 44. Dönem toplantılarına da Türkiye Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdür Vekili Şenay Eser, Genel Müdür Yar­dımcısı Vekili Nevin Şenol, Dr. Pınar İlkkaracan, Dr. Nalan Hodoğlugil katılmıştır. Toplantı süresinde Türkiye daha önce gönderdiği ve bir bö­lümü metne alınan önerilerini ve Sonuç Belgesinin DAW tarafından ye­niden yazılan 4. bölümüne ilişkin önerilerini orada hazırlayıp sunmuş ve savunmuştur (EK V).

Daha sonra hazırlık çalışmalarının 811 Mayıs 2000 tarihleri arasın­daki bölümüne Genel Müdür Yardımcısı Vekili Nevin Şenol katılmış çalışma takvi­minin dağınıklığı nedeniyle- ki bu birçok ülkenin şiddetli karşı çıkışlarına neden olmuştur- hazırlık çalışmalarının geri kalan bö­lümleri BM Nezdindeki Daimim Temsilciliğimiz Müsteşarlarında Levent Bilman tarafından takip edilmiştir. 5-9 Haziran tarihleri arasında gerçek­leştirilen Özel Oturuma ise daha geniş bir heyetle katılınmış olup söz konusu Heyet listesi ekte sunulmaktadır (EKII).

Bilindiği gibi resmi he­yette NGO’ların kendi aralarından seçtikleri 4 temsilci de bulunmak­taydı. Ayrıca, yine üniversite kadın araştırmaları merkez­lerinin ve NGO’ların katılımını desteklemek amacıyla, Ankara Üniversitesi Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi, Mor Çatı, KA-DER, Anakültür, Marmara Grubu, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve İstanbul Soroptimistler, Kadın dayanışma Vakfı, Uçan Süpürge Kongre, Turizm ve Org. Ltd.Şirk. tem­silcilerinin toplantıya katılımları için mali destek sağlanmıştır. (Özel Oturuma bu kapsamda katılan temsilcilerin listesi de ekte verilmektedir. (EK VI).

TÜRKİYE TARAFINDAN TEKLİF EDİLİP KABUL EDİLEREK SONUÇ BELGESİNDE YER ALAN ÖNERİLER

Türkiye, Özel Oturum hazırlıkları süresince ve Özel Oturum sıra­sında kendi tezlerini savunmuştur. Türkiye’nin belgeye ilişkin önerilerini ve katkıları hazırlar ve savunurken temel aldığı kriterler, belgenin Pekin Eylem Platformu­nun gerisinde bir metin olmamasını sağlamak ve müm­kün olduğu ölçüde bel­geyi Pekin Eylem Platformunun ilerisine taşımak olmuştur. Bu konuda başarılı olunduğunun göstergesi, NGOlar tarafından hazırlanan (lütfen 4. Bölüme bakı­nız) Pekin’in ilerisindeki düzenlemelere ilişkin listede yer alan konulardan en az üçünün Türkiye’nin önerisi ol­masıdır. Türkiye tüm çalışmalarda ulusal ve uluslararası düzlemde sivil toplum örgütlerinin katkı ve katılımlarına açık bir tutum sergilemiş ve son olarak da NGOların kendi aralarından seçtikleri dört temsilcinin Resmi Heyette yer almaları ve Türkiye adına görüşmelerde başarılı ve aktif bir tutum sergilemeleri ile devlet sivil toplum işbirliğinin güzel bir ör­neğini sergilemiştir.

Bunu okudunuz mu?

Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı

Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı, 5 Kasım 1992 tarihinde Strazburg’da imzaya açılmıştır. Şartın beş …