Yeni
Ana Sayfa » Hukukbook » Ağaoğlu Ahmet Bey – Ali Asker
Ahmet Ağaoğlu

Ağaoğlu Ahmet Bey – Ali Asker

Ahmet Bey Ağaoğlu, Türk Hukuk Tarihinde büyük izler bırakan hukuk profesörüdür. Geniş biyografi şeklindeki makale Karabük Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Asker tarafından kaleme alınmıştır.

Ahmet Bey Ağaoğlu

Giriş
 Azerbaycan tarihinin 19. yüzyılın sonundan 20. yüzyılın başlarına kadar geçen dönemi; önemli gelişmelerin baş gösterdiği, ulus inşası süreci açısından çok büyük olayların yaşandığı ve kıymetli şahsiyetlerin yetiştiği “altın çağ” olarak değerlendirilebilir. Bu dönemde Azerbaycan Türklerinin edebiyat, sanat, musiki, matbuat ve düşünce hayatında büyük uyanış yaşanmıştır. Hasan Bey Zerdabi, Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Bey Ağaoğlu, Üzeyir Bey Hacıbeyli, Celil Memmetkuluzade, Mirza Elekber Sabir, Hüseyin Ereblinski, ayrıca 1918-20 bağımsız Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin kurucuları olan parlak şahsiyetler bu devirde yetişmişlerdi. Bu dönem, milliyetçiliğin ümmetçilikten ayrılması, millî düşüncenin şekillenmesi ve gelişimi açısından Azerbaycan tarihinin çok önemli evresini oluşturmaktadır. Bu dönemin birçok aydını, ileri sürdükleri fikirlerle Azerbaycan’da millî şuurun gelişmesinde eşsiz rol oynamıştır. Özellikle Ahmet Bey Ağaoğlu, Ali Bey Hüseyinzade ve Ali Merdan Bey Topçubaşov gibi aydınlar Azerbaycan tarihinde İslam ümmetçiliğinden Türk milletçiliğine tarihi geçişi kendi omuzlarında taşıyan fikir adamları idiler. Onlar Azerbaycan Türklerinin millî kimlik şuurunun gelişiminde müstesna rol oynamışlardır. Ahmet Bey Ağaoğlu ve Ali Bey Hüseynzadə Kafkasya’yı terk ettiklerinde gazeteler onlardan “aydınlanmadan yetim kalmış bir bölük Kafkas Türklerinin babaları” diyerek bahsetmiş, onları “körlerin gören gözü, sağırların işiten kulağı ve lalların konuşan dili” olarak tanımlamışlardı. 1908 yılında Bahçesaray’da Tercüman gazetesinin 25. yıl dönümü kutlanırken bin kişilik öğlen namazında iki kişiye özellikle dua edilmiştir: Ali Merdan Bey Topçubaşov ve Ahmet Ağaoğlu.[2]
Büyük mücadele ve fikir adamı olan Ahmet Bey Ağaoğlu Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin düşünce hayatına damgasını vurmuş bir şahsiyettir. O mücadelesini sadece yazdığı eserler, ürettiği fikirlerle sınırlı tutmamış, bir eylem adamı olarak bu düşüncelerin gerçekleşmesi için büyük çaba sarf etmiştir. Shissler’in “çok olağandışı ve ilginç zamanlarda yaşamış yetenekli, inançlı, inisiyatif alabilecek kadar güçlü ve oldukça da varlıklı bir insan” olarak tanımladığı Ahmet Bey Ağaoğlu “en az beş dile (Azerbaycan Türkçesi, Osmanlıca, Rusça, Farsça ve Fransızca) tam anlamıyla hakimdi ve birden fazla üniversite diplomasına sahipti. O “kitap yazan, makale yayımlayan, gazete çıkaran, üniversite ve liselerde yabancı dil, edebiyat, hukuk, tarih, hukuk tarihi dersleri veren; üç ayrı ülkede devlet memurluğu yapmış ve siyasi görevlere getirilmiş bir kişiydi.[3]
Ahmet Bey Ağaoğlu’nun yaşadığı dönem büyük devrimlerin meydana geldiği, tarihe yön veren olayların gerçekleştiği bir dönemdir.
O, yaşadığı ülkeler ve bu ülkelerde baş gösteren tarihi olayları yakından izleme ve birçok durumda bu olayların içinde yer alma fırsatını yakalamıştır. Ağaoğlu, 1905’te Rusya’da, 1906’da İran’da, 1908’de Osmanlı’da Meşrutiyet’e geçişi izleyen, Birinci Dünya Savaşına, Bolşevik Devrimine ve Osmanlının çöküşüne tanıklık eden kuşağa mensup, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna bizatihi katılmış birisiydi.[4] Tüm bunlar Ahmet Bey Ağaoğlu’nun yaşamını belirleyen ve yönlendiren, düşüncelerini şekillendiren hususlar olduğu kadar bu süreçlerde belli misyon üstlenmesine ve rol almasına neden olmuştur. Bu kadar değişik dönemlere ve olaylara bizzat iştirak etmiş fikir adamı olarak Ahmet Bey Ağaoğlu’nun olaylara bakışı, yorumu ve ortaya attığı düşünceleri monoton düşünceler değildi. Hayatındaki olaylar ve içinde bulunduğu ve hızla değişen sosyal koşullar şüphesiz ki Ahmet Bey Ağaoğlu’nun fikir dünyası üzerinde etkili olmuştur. Buna göre de o dönemin şartları ve sosyal koşullarını dikkate almadan Ahmet Bey Ağaoğlu’nun görüşleri konusunda değerlendirme yapmak bir takım yanlış yorumların ortaya çıkmasına, hatta şahsiyeti ile ilgili isabetsiz değerlendirmelerin yapılmasına neden olmaktadır. Oysa Ahmet Bey Ağaoğlu fikir adamı olmanın yanı sıra karakterli, ilkeli ve mücadelesine bağlı bir eylem adamı idi. Ahmet Bey Ağaoğlu bulunduğu her bir ortamda düşüncelerini açık şekilde ifade etmekten hiç çekinmeyen, hiçbir zaman “rahatlığının derdinde olan” bir aydın değildir. Bu yüzden onun, Osmanlıdan beri bilinen “dalkavuk aydın” tipolojisine uymadığını görmekteyiz: düşüncelerinden dolayı ana vatanı Azerbaycan’ı terk etmiş, hapislere atılmış, sürülmüştür. Fakat inandığı davalarda onurlu ve dürüst bir aydın çizgisinden ödün vermemiştir. Bundan dolayı yeniden milletvekili seçilmemiş, üniversitedeki kürsüsünü ve gazetesini kaybetmiştir.[5] Ahmet Bey Ağaoğlu’nu tam olarak algılamak için onun gerek Azerbaycan’da gerekse Türkiye’deki faaliyetlerinin yaşadığı dönemin koşulları ve içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak incelenmesi gerekir.
 Hayatı ve Faaliyetleri
 Ahmet Ağaoğlu (Ağayev) 1869 yılında Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde soylu bir ailede dünyaya gelmiştir.[6] Ağaoğlu’nun kendi tabiriyle “Karabağ, Şirvan ile beraber, Azerbaycan Türk kültürünün, Türk musikisinin ve Türk edebiyatı ile Türk milliyetçiliğinin de beşiğidir.”[7] Ağaoğlu’nun babası Mirza Hasan, annesi ise Taze Hanım’dır. Ana ve babası Karabağ hanlığının temelini atan Penahali Han’ın soyundandır. Babası Mirza Hasan ve amcası Mirza Muhammed kendi devirlerine göre mükemmel eğitim görmüş insanlardı. Bu aile ortamı Ahmet Ağaoğlu’nun geleneksel bir ilim muhitinde eğitilmesine, Şark ilim ve medeniyetini derinden benimsemesine olanak sağlamıştır. Evlerinde düzenlenen meclisler sayesinde küçük yaştan itibaren bilimsel tartışmaların içinde yer almıştır.[8]
Ahmet Bey Ağaoğlu ilk eğitimini Şuşa’daki Rus okulunda ve Tiflis gimnazyumunda aldıktan sonra 1887’de Petersburg Mühendis-Teknikî Enstitüsünü kazanmış, fakat gözlerindeki rahatsızlığı nedeniyle Şuşa’ya geri dönmüştür. Tedavisinin ardından yükseköğrenimini devam ettirmek için Paris’e gitmiştir.[9]   Altı ay devam eden Fransızca eğitiminin ardından 1888’de Ahmet Bey Ağaoğlu Sorbonne Üniversitesinde hukuk eğitimine başlamıştır. Eğitim aldığı sırada Yüksek Araştırmalar Okulunda ünlü Avesta araştırmacısı James Darmesteter’in derslerine, Şark Dilleri Okulunda ise Shefer ve Barbier de Meynard’ın Arap, Fars ve Türk dilleri derslerine katılmıştır.[10]
1892’de Ahmet Bey Ağaoğlu 23 yaşında Londra’da düzenlenmiş ve Lord Curzon’un da katıldığı Uluslararası Şarkiyat Konferansında Şiî Mezhebinin Kaynakları konusunda bir tebliğ sunmuştur. Bu başarılı tebliğ konferansın kararıyla ve Cambridge Üniversitesi desteği ile birkaç Avrupa diline tercüme edilerek yayınlanmıştır.[11] Bu tebliğinden dolayı İran Şahı kendisine “ailenin uğur yüzüğü” olarak bilinen firuze bir yüzük de hediye etmiştir.[12] Paris’te bulunduğu dönemde Ahmet Bey Ağaoğlu oradaki Jön Türklerle, II. Abdülhamid’in muhalifleriyle tanışmıştır. Onların arasında İttihat ve Terakki liderleri de vardı. Ağaoğlu’nu etkileyen bir diğer isim ise Cemaleddin Efgânî olmuştur. Efgânî’nin, Paris’te kaldığı bir dönemde Ağaoğlu onun fikirleriyle yakından tanışma fırsatı bulmuştur.[13]
1890’lı yıllardan itibaren Ahmet Ağaoğlu artık Fransız basınında kendisinin Şarkla ilgili, çeşitli konulardaki makalelerini yayınlatmaya başlamıştır. La Nouvelle Revu”, La Revue politique et littéraire, Journal des débats gibi tanınmış yayınlarda İran ve Azerbaycan’la ilgili, bu bölgede yaşayan halkların tarihi, edebiyatı, medeniyeti vs. konusundaki yazılar yayınlatmıştır. Ahmet Bey Ağaoğlu 1890’ların başlarında Tiflis’te Rusça yayımlanan Kavkaz ve Bakü’deki Kaspi gazeteleriyle de iş birliği yapmıştır.[14] 1894 yılında babasının vefat etmesi üzerine Şuşa’ya dönerek aynı yılda Tiflis’e yerleşmiş, Tiflis gimnazyumunda Fransızca öğretmenliğine başlamıştır. Okulda çalışırken bir taraftan da Kavkaz gazetesinde yazarlığını sürdürmüştür. 1896’da Şuşa’ya geçerek burada Fransızca öğretmenliğine devam etmiştir.[15]  Üç yıl Şuşa’da yaşadıktan sonra Zeynelabidin Takîyev’den aldığı teklif üzerine Bakü’ye gitmiş ve orada Kaspi gazetesine ortak olmuş, ayrıca, gazetenin başyazarlığını ve editörlüğünü yürütmeye başlamıştır. 1905 yılında arkadaşı Ali Bey Hüseyinzade ile birlikte Hayat gazetesinin editörlüğünü yürütmüştür. Az sonra oradan ayrılarak İrşad ve Terakki gazetelerinin de editörü olmuştur.[16]
Ahmet Bey Ağaoğlu’nun faaliyetinin en önemli dönemlerinden biri 1905 yılından başlar. 1905 yılı şubat ayından 1906 yılının sonbaharına kadar süren Ermeni-Müslüman çatışmaları sırasında Ahmet Bey Ağaoğlu yazdığı makalelerle bu olayların gerçek suçlusu olarak gördüğü Çar yönetimini ve Taşnak güçlerini eleştiren yazılar yazmıştır. 20 Şubat 1906’da Ahmet Bey Ağaoğlu Kafkasya Naibi Vorontsov-Daşkov’un çağırdığı barış görüşmelerine katılmıştır. Azerbaycan’ın ünlü yazarlarından Memmed Sait Ordubadi Kanlı Seneler adlı eserinde Ahmet Ağaoğlu’nun bu görüşmelerdeki kararlı ve cesur tutumuna dikkat çekmektedir.  Hükûmet tarafından Vorontsov-Daşkov, yardımcıları, Tiflis, Revan, Gence valileri toplantıya katılmışlardı.  Müslümanları A. Ağayev (Ahmet Bey Ağaoğlu), A. Topçubaşov, İ. Hacıyev, Doktor K. Karabeyov, A. Hasmemmedov, A. Ziyadhanov vd., Ermeniler taraftan ise Mşak gazetesi editörü Kalantar, Arşimandrit Muratyan, Doktor Stepanov, Hatisov, Muşekyants, Arutyunov, Arakelyan, Tagiyanusov, Ter-Avanesov vd. temsil ediyordu. Müslüman grubunun en aktif üyesi Ahmet Bey idi. Ahmed Bey 20-28 Şubat arası devam eden tüm oturumlarda grubun sözcüsü olmuş, Ermenilerin iftira ve iddialarına gereken cevabı vererek onları ifşa etmiştir. Naip vekili General Malama’nın başkanlığındaki altıncı oturumda Ahmet Bey Kafkasya’da Ermenilerin Müslümanlara karşı başlattıkları mezalim ve terör olaylarının çığ gibi büyüdüğünü, böyle bir durumda Çar yönetiminin olaylara seyirci kaldığını, bazen de tahrik edici rol üstlendiğini söylemişti. Ermenilerin yaptıkları terör karşısında Çar memurlarının suskunluğu, dahası onlarla iş birliği yaptığını eleştiren Ahmet Bey Ağaoğlu’nun toplantıda söyledikleri günümüz açısından da çok manidardır: “Biz terör meselelerini gündeme getirdikçe sadece barış ve istikrarın olmasını istedik çünkü Müslüman halkı, Kafkasya’da terörün devam ettiği sürece barışın olmayacağı inancındadır… Eğer bu yöneticiler, devletin görevlendirdiği yetkililer terörden korkarlarsa, onların halkın dertlerine çare olması mümkün müdür? … birkaç gün önce cenap Hatisov kendi belagatli ve fesahatli nutkunda Taşnaksütyun Partisinin, Rusya yöneticilerinin, generallerinin, hatta Rusya devletinin Kafkasya Naibi [Vorontsov-Daşkov] cenaplarının düşüncelerine hizmet ettiğini ve kurulduğu 15 yıldan bu yana orduya, hazineye, hatta askere sahip olduğunu dile getirmişti. Biz Müslüman temsilciler bunu duyunca şaşkınlık ve hayret içerisinde kaldık. Mademki bu silahlı parti 15 yıldır faaliyet gösteriyor ve hükûmet yetkilileri bundan haberdar oldukları halde, onu kapatmak yerine onunla iş birliği yapıyor, ister hükûmetin, isterse de Ermenilerin bu partiyi ortadan kaldırılmalarını beklememiz faydasız olur. Biz kendi başımızın çaresine kendimiz bakmalıyız. Demek ki bizim de mükemmel ve müselleh (silahlanmış) partilerimizin, “Taşnaksutyunlarımızın” olması gerekiyor. Hükûmet bir tarafın bu gibi faaliyetine tahammül ediyor hatta destek oluyorsa, dengeyi sağlamak adına diğer tarafa da aynı şekilde davranmak zorundadır.”[17] Ermenilerin bu toplantıya katılımlarında samimi olmadıkları, oturumlardaki konuşmalarından belliydi. Zaten barış görüşmelerinden sonraki dönemde de amellerine devam ederek Müslümanlara karşı saldırılara devam etmişlerdi.[18]
Barış görüşmelerinde her iki milletin önde gelenlerinden ibaret barış komisyonlarının oluşturulması yönünde karar almıştır. Fakat Bakü ve Yelizavetpol’dan (Gence’den) olan Ermeniler delege göndermedikleri için komisyonlar oluşturulmamıştır. Bundan sonra 1906 yılı sonbaharında Müslümanların haklarını savunmak amacıyla Ahmet Bey Ağaoğlu’nun önderliğinde Difai fırkası tesis edilmiştir. Difai fırkası, kısa süreli faaliyetine rağmen bir nebze de olsa Ermeni terörüne karşı koyabilmiştir.[19] Çar hükûmeti bu kargaşa ortamını yatıştırmak için aşırı kuvvet kullanmış, gazeteler ve dergileri kapatmış ve sansür uygulamıştır.
1907’de Ruslar Bakü bölgesinde yaşayan Türkleri kandırarak bir bir topraklarını satın alıyorlardı. Bu planın gayesi zamanla Türkleri oradan sürmekti. Süreci durdurmak amacıyla bir heyet oluşturularak Petersburg’a gönderilmişti. Söz konusu heyette Ahmet Bey Ağaoğlu da vardır. Heyet 35 gün orada kalarak değişik temaslarda ve uzun müzakerelerde bulunmuşlardı. İleri derecede hukuk bilgisine sahip olan Ağaoğlu, aynı zamanda Rusça bilmesi sayesinde Rus ve Ermenilere karşı Türklerin haklarını savunmuştur.[20]
Ahmet Bey Ağaoğlu’nun faaliyetleri Ruslar tarafından ciddi şekilde takip edilmiş, kitap ve yazıları Pantürkist olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır. Bu yüzden Türkiye’de meşrutiyet ilan edilince birçok arkadaşının iş başına gelmesinden yararlanarak 1909’da[21] gizlice İstanbul’a gelmiştir.[22] Bir müddet buradaki vakıf okullarından sorumlu müfettişlik görevine getirilse de çok kısa süre bu görevde kalmış, bir müddet Süleymaniye kütüphanesinin müdürü görevinde çalıştıktan sonra, 1909 yılının Ekiminden itibaren İstanbul Darülfünunu’nda Türk-Moğol Tarihi ve Rusça hocalığı yapmıştır.  İstanbul’a geldikten sonra ayrıca Le Jeune Turc, Tercüman-i Hakikat, İslam, Sırat-ı Müstakim, Sebilü’r-Reşâd ve Türk Yurdu gibi dergilerde yazarlık ve başyazarlık yapmıştır.[23] Türkçülerin örgütlenmeye başladığı bu dönemde Türk Yurdu ve Türk Ocaklarının kuruluşunda yer almış ve İttihat ve Terakki’ye üye olmuştur. 1914 yılında Meclis-i Mebusan’a Afyon Karahisar’dan milletvekili olarak seçilmiş ve 1918 yılına kadar bu görevini devam ettirmiştir.[24]
1918’de Azerbaycan’da millî devlet kurulduktan sonra Ahmet Bey Ağaoğlu yeniden Azerbaycan’a dönme fırsatı yakalamış, Kafkas İslam Ordusunun komutanı Nuri Paşa’nın siyasi danışmanı olarak Azerbaycan’a gelmiştir. Azerbaycan Parlamentosuna milletvekili seçilen Ahmet Bey Ağaoğlu Gence şehrinde Türk Sözü adlı bir gazete de çıkarmıştır.[25]
Bu dönemde Azerbaycan’ın bağımsızlığını devam ettirmesi için onun uluslararası çapta tanınması ve korunması gerekiyordu. Bu yüzden A. Topşubaşov’un başkanlığında bir heyet oluşturularak Paris Barış Konferansına gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Heyette Ahmet Bey Ağaoğlu da vardı. 7 Ocak 1918’de Bakü’den ayrılan heyet 20 Ocak’ta İstanbul’a varmıştır. Fakat Fransız makamlarının vize vermemesi sonucunda heyet yaklaşık üç ay İstanbul’da beklemek zorunda kalmıştır. Bu sırada Ahmet Bey Ağaoğlu İngilizler tarafından bir savaş suçlusu olarak tanımlanarak tutuklanmıştır. İngilizlerin raporlarında Ahmet Bey Ağaoğlu konusunda gerçeğe uymayan birçok yanlış ve garazlı ithamlar yer alıyordu.[26] Malta’daki tutukluluk süresi ağır şartlar altında 1921 yılına kadar devam etmiştir.
Ağaoğlu, serbest kalmasıyla önce İstanbul’a, ardından da Millî Mücadele’ye destek olmak amacıyla Ankara’ya geçmiştir. 29 Ekim 1921’de hâlen Kars’ta iken Ankara hükümeti tarafından Matbuat Genel Müdürlüğü görevine getirilmiş ve 1923’e kadar bu görevi sürdürmüştü. 1923 yılında Kars milletvekili olarak meclise girmiştir. Aynı zamanda Hâkimiyet-i Millye’nin başyazarlığını yapmış ve Ankara Hukuk Fakültesinde hukuk dersleri vermiştir. 1927 yılında tekrar Kars milletvekili seçilmiş ve 1931 yılına kadar bu görevini sürdürmüştür.
Bilindiği üzere Osmanlı devletinde partilerin katıldığı bir seçim ve millet meclisi ancak İkinci Meşrutiyetten (1908) sonra gerçekleşmiştir. Cumhuriyet kurulduktan sonra çok partili sisteme geçiş bir türlü sağlanamamıştır.  O dönemin şartları altında çok partili bir rejime geçiş son derece zordu. 1924 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın eski silah ve dava arkadaşları tarafından kurulan muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası başlangıçta halk tarafından ilgi görmeye başlamıştır. Fakat kısa sürede parti, cumhuriyet rejimiyle arası iyi olmayan her kesimden insanların yer aldığı bir örgüt haline gelmişti. Bu yüzden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası zararlı bir teşkilat olarak görülmüş ve 1925’de kapatılmıştır.[27]
Bundan sonra kurulan ikinci muhalefet partisi Mustafa Kemal Paşanın teşvik ve desteğiyle, onun yakın arkadaşı Fethi (Okyar) Bey tarafından 12 Ağustos 1930 tarihinde kurulmuş olan Serbest Cumhuriyet Fırkası’dır.[28] Ahmet Bey Ağaoğlu Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın düşünsel anlamda önderiydi, partinin program ve tüzüğünün hazırlanmasında önemli katkılar yaptı. Çetin Yetkin’in Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın “ideologu” olarak tanımladığı Ağaoğlu, “liberal görüşleri savunan, tek parti rejiminin denetimsizliğini ve Cumhuriyet Halk Fırkası yönetimini eleştiren” bir kişiydi.[29] Fakat bu muhalefet partisinin kısa sürede halk içinde yayılması ve taraftar bulması, birçok yerde devrim ve laiklik aleyhine gösteriler yapılması cumhuriyet rejimine karşı tehdit olarak değerlendirilmiş ve 17 Kasım 1930’da parti, kendi kendini feshetmiştir. Ancak Ağaoğlu Cumhuriyet Halk Fırkasına geri dönmemiştir. 1931 yılında vekilliğinin sona ermesiyle birlikte İstanbul’a taşınmış ve Darülfünun’da hukuk dersleri vermeye başlamıştır. Ayrıca gazetecilik faaliyetine, iki arkadaşı ile birlikte çıkardığı Akın gazetesiyle devam etmiştir. 1930’ların otoriter, devletçi ortamında liberal düşünceyi savunan Akın, ortamın da elverişsizliği nedeniyle uzun ömürlü olamamıştı.[30] 1933 yılında Darülfünun’da değişiklik yapılarak bu eğitim kurumu İstanbul Üniversitesi olarak yeniden düzenlenmişti. Bu düzenlemenin ardından Ahmet Bey Ağaoğlu emekli edilmişti.[31]  Ahmed Bey Ağaoğlu 19 Mayıs 1939’da İstanbul’da vefat etmiştir.
 Düşünceleri
Ahmet Ağaoğlu düşüncelerini değişik dönemlerde muhtelif gazete ve dergilerde dile getirmiş gerek fikirlerini serdetme gerekse siyasi-tarihi gelişmeleri yorumlama bakımından çok sayıda önemli esere imza atmıştır. 1894 yılında ülkesine dönünce Tiflis, Şuşa ve Bakü liselerinde Fransızca muallimliği yapmış ve gazetelerde yazılar neşretmeyi sürdürmüştür. Önce Kafkaz’da yazmaya başlamıştır. 1898 yılında meşhur sermayedar Zeynelabidin Tâkiyev Bakü’de Kaspi gazetesini çıkardığında başyazarlığına Agayev’i getirmiştir. Hayat, İrşad, Terakkî ve Füyûzât o dönemin ilk Türkçe gazeteleriydi ve bu yayınlarda Usul-i Cedit ve Türkçülük fikriyatı hâkim durumdaydı. Gazetecilk faaliyetleriyle Ahmet Bey sadece düşünsel mücadelesini yürütmekle kalmıyor aynı zamanda Azerbaycan’da milli basının gelişmesinde önemli rol oynuyordu. 1905-1906 yılları arasında günlük gazete olarak yayımlanan Hayat gazetesinde Ahmet Bey Ağaoğlu 1905 yılı 102. sayısına kadar çalışmıştır.[32] Ardından anayasal-demokratik ve liberal çizgi izleyen İrşad gazetesinde faaliyetlerine devam etmiş, bu gazetedeki yazılarında daha çok toplumsal sorunları ele almıştır. İrşad’ın kapatılmasından sonra Terakki adlı gazetenin editörlüğünü üstlenmiştir.[33]
Ahmet Ağaoğlu’nda Türklük düşüncesi çocukluk yıllarından başlayarak gelişmiştir. İlköğrenimini Ermeni öğrencilerin yoğun olduğu Rus okullarında tamamlaması bunda etkili olmuştur. Özellikle okul yıllarında Ermeni öğrencilerin baskılarına maruz kalması, Türklük bilincinin gelişmesinde etkili olmuştur. Ağaoğlu Rus okullarında eğitim aldığı dönemlerde yaşadığı zorlukları şu şekilde ifade etmektedir: “Bu beş kişinin senelerce devam eden tahsil hayatında Ermeni çocuklarından çektiklerini tarif etmek imkân haricindedir. Teneffüs esnasında biz, beş Türk çocuğu, çabuk davranıp arkamızı bir duvara dayamayı büyük bir muvaffakiyet addediyorduk. Yüzlerce Ermeni çocukları birden üzerimize hücum ediyorlar, birisi başımızdan kalpağı atıyor. Diğerleri tekmelerle dört beş altın kıymetinde olan Buhara derisini topraklar üzerinde yuvarlıyorlardı. Bazıları kıymetli ve ekseriya deve yününden mamul rubalarımızın eteklerine yapışıyorlar, öteye beriye çekiyorlar, parçalıyorlar, sırmalarını söküyorlar; mukavemete kalkışırsak, yumruk, tokat ve tekmeler altında bizi eziyorlardı. Bazan ittifak edip üzerimize bir iftira isnad ederler, müttefiken şahid olurlar, bizi haksız yere cezalandırırlardı. Arkadaşlarımdan çoğu dayanamadılar. Mektebi terk ettiler. Son sınıfa kadar Türklerden yalnız ben dayanabildim…”
Ahmet Ağaoğlu’nun Türkçülük görüşleri onun Türk Yurdu’nda yayınlanmış Türk Âlemi, İslam’da Dava-yı Milliyet, Kurultay Münasebetiyle, Milli Cereyan, Milliyetçilik Cereyanının Esasları, Terbiye-i Milliye, Türk Medeniyet Tarihi vs. gibi büyük hacimli makalelerinde yer almaktadır. [34] Ben Kimim adlı makalesinde Ahmet Bey Ağaoğlu kendisini bir Türk milliyetçisi olarak şöyle tarif etmektedir: “Ben içinde çok samimi ve kızgın milletperverim. Türkün yükselmesi için çalışmak, onun izzet-i nefsini, şerefini, hakkını, hürriyetini müdafaa için kendimi tehlikeye atmak fikrini sevinçle kabul ederim.[35] Türk Yurdu dergisinde çıkan Türk Âlemi I adlı makalesinde Türk dünyasına dair görüşlerini paylaşan Ağaoğlu, bu coğrafyaya Kırım, Kafkasya, İdil, Volga, Ufa, Kazan, Moğolistan, Doğu Türkistan, Batı Türkistan, Afganistan, Azerbaycan, Anadolu, Bağdat, Musul, Suriye, Ege Denizi ve Rumeli’yi dâhil eder.[36] Ağaoğlu’na göre Çarlık Rusya’da yaşayan Müslümanların kahir ekseriyeti Türk’tür: “Bütün bu toplum yalnız bir dini toplum olmakla kalmayıp, aynı zamanda etnik bir varlıktır. Çünkü bütün Rusya Müslümanları pek az bir istisna ile büyük Türk-Tatar ırkına mensupturlar. Bir tek umumi dille konuşur ve aynı inançları taşırlar.”[37]
Ahmet Bey Ağaoğlu “millet” kavramıyla “milliyet” kavramının karıştırılmaması gerektiğini vurguluyordu. Ona göre bir millet yaratmak için dil, din ve ırksal geleneklerin gayet ahenkli şekilde millî bir vicdan ve şuura mal edilmesi gerekir. Bunun gerçekleşmesi halinde buradan Altaylara kadar bir Türk milleti teşkil edecektir. Dolayısıyla millet dil, din ve ırksal geleneklere dayanmaktadır.[38]
Ahmet Bey Ağaoğlu dönemin batılılaşma düşüncesini savunan, batılı liberal değerleri yücelten bir tutum sergilemektedir. Üç Medeniyet[39]  eserinde Ağaoğlu üç medeniyet arasında bir kıyaslama yapmaktadır. Bunlar İslam medeniyeti, Avrupa veya Batı medeniyeti, Buda-Brahma medeniyetidir. Bu medeniyetler arasında Batı medeniyeti galip, diğer iki medeniyet ise mağlup medeniyetlerdir. Ağaoğlu, bu yenilginin izahının ne kadar zor olduğunu ifade ederken herkesi bu gerçekliği görmeye çağırmaktadır. Uygarlık alanında Doğu toplumlarının yenilgisi kesinleştiği için bir üstün uygarlığın benimsenmesi kaçınılmazdır. Türkler tarihte iki kez uygarlık değiştirdiklerine göre Batı uygarlığını tam anlamıyla ve bütün kurumlarıyla kabullenmeleri zor olmayacaktır. Başka bir ifade ile yeni uygarlığın benimsenmesine direnmek anlamsız olacaktır.[40]
Ağaoğlu’na göre Türk dünyasının geri kalmasının üç önemli nedeni vardır. Birincisi, Türkün doğasındaki aşırı heyecan ve kendini beğenmişlik; ikincisi, çevresine aşırı duyarlılık; üçüncüsü ise millî bilincin olmamasıdır.[41] Birinci neden özellikle Türkler arasındaki mezhep farklılıklarının derinleşmesine neden olmuştur. Sünni ve Şii ihtilafı nedeniyle Türkler arasında birliktelik zorlaşmaktadır. İkinci nedenden yani çevresine aşırı duyarlılıktan dolayı Türkler, fethettikleri yerlerde çok çabuk asimile olmakta ve kimliklerinden uzaklaşmaktadırlar. Üçüncü neden olan milli bilincin olmaması ise Türkler arasında birliktelik olmamasının en önemli nedenidir. Millî bilinçten yoksun olan Türkler birlikte hareket etmekten mahrum olup zayıf düşmektedirler.[42]
Ahmet Bey Ağaoğlu bireyciliği devletin varoluş süreciyle sıkı bir şekilde ilişkilendirmektedir. 15. yüzyılda ekonomik ve yönetim bakımından Avrupa’dan üstün olmuş Osmanlı devletinin sonraki yüzyıllarda gerilemesinin nedeni de devlette bireyciliğin yok olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu sadece Osmanlı devletinin sorunu değildir, tüm Şarka özgü bir sorundur. Bununla ilgili Ahmet Ağaoğlu Şarktan başka bir örnek, Hindistan örneği vermektedir: Büyük Ekber döneminde (1556-1605) ekonomi ve ilim alanlarında İngiltere’den üstün olan bu devlet belli bir süre sonra gerilemiş, dahası medeniyet bakımından kendinden geride olan ve yüzölçümü itibariyle on kat küçük olan İngiltere’nin sömürgesi olmuştur.  Bunların tek nedeni ise Batıda despotizmin gittikçe azalması sonucunda bireysel özgürlüklerin genişlemesidir. Şarkta ise despotizmin artması sonucunda bireye baskı yapılmış ve zayıf düşürülmüştür.[43]
Ahmet Ağaoğlu’nun Osmanlılık ve Türklük konusundaki görüşlerini Süleyman Nazif’le yaptığı tartışmalarda görebilmekteyiz. Ahmet Ağaoğlu şöyle yazıyordu: “Osmanlı tarihini anlamak ve binaenaleyh sevmek için (çünkü anlamaksızın hiçbir şey sevilmez) mutlaka Selçuklu Türklerini öğrenmek ve anlamak, onları öğretmek ve anlatmak için tüm Türkleri, mazilerini, eski yapılarını, ahlak ve karakterlerini bilmek lazımdır!”[44]
Ahmet Ağaoğlu, milliyetçiliğin İslama aykırı olduğunu savunan Osmanlı aydınlarının düşüncelerinin yanlış olduğunu söylüyordu. Süleyman Nazif ve Babanzade Ahmet Naim’in bu konudaki suçlamalarına Ahmet Ağaoğlu özlü cevaplar vermiştir. Ağaoğlu’na göre bir millete hizmet etmek İslama hizmet etmek anlamına gelmektedir. Çünkü birçok millet İslamı benimsemiştir ve kardeşlik duygusu her milletin kendi tarzında İslam için çalışmasıyla yaratılabilirdi. Süleyman Nazif’in “İslam’da Araplara ve Acemlere ait olan değerleri onlara geri vermeleri halinde Türklerin elinde uzun kollu bir hırkadan başka hiçbir şey kalmayacağına” ilişkin ifadesini, Ahmet Ağaoğlu eleştirerek şöyle bir yanıt vermiştir: “Evvela elimizde bin senelik İslam ve İslamiyeti muhafaza ve müdafaa etmemizin şerefi kalacaktır… İslam dünyası politik karışıklıklarla tehdit altındayken Türkler Allahın takdiriyle Batıya doğru hareket etmişler, Türklerin “yün hırkalarının” ulaşmadığı İspanya’da İslam büsbütün silinmiştir.[45]
Ahmet Ağaoğlu’na göre dinin devlet ve hukuk üzerindeki etkisi toplumun çağdaşlaşmasını engellemektedir. Özellikle Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının savunucularıyla yaptığı tartışmalarda dinin devlet hayatından ve hukuk alanından ayrılması gerektiğini açık ve somut şekilde beyan etmiştir.[46] Bu yaklaşım çerçevesinde Ahmet Bey Ağaoğlu’nun amacı, dinî kesimlerin veya gücün devlet ve hukuku suistimal etmesini önlemekti. Ahmet Bey Ağaoğlu’na göre gerçekte İslam ve özgürlük olguları birbirinin zıttı değildir. Bilakis, siyasi ve sivil özgürlükler İslamın ruhuna uygundur ve İslam dininin temelini oluşturmaktadır.[47]
Ahmet Bey Ağaoğlu’nun 20. yüzyılın ilk yıllarında yayımladığı ve kadın sorunlarına yaklaşımı açısından İslama Göre ve İslamda Kadın[48] adlı eseri dikkat çekmektedir.[49] Bu eser, Ahmet Ağaoğlu’nun İslam dini ve ayrıca sosyal yaşamla ilgili görüşlerinin yer aldığı tek çalışma değildir. Ağaoğlu bu konudaki düşüncelerini değişik eserlerinde ortaya koymuş ve belli başlı tespitlerde bulunmuştur. Ağaoğlu’na göre din, kul ile Allah arasını düzenleyen bir prensipler sisteminden ibarettir. İslamiyet’i diğer dinlerden ayıran da dinin asıl konusunu oluşturan ve Müslümanları bir arada tutan inanç ve ibadetlerdir. Din içinde zikredilen hukuk, ekonomi, siyaset gibi diğer hususlar dine tesadüfi olarak girmiş veya din onlardan tesadüfi olarak bahsetmiştir. Tarihsel gelişim süreçlerinin etkisiyle din konusunda da bazı sorunlar ortaya çıkmış ve zamanla yalnız naslara değil, aynı zamanda alışkanlıklara bile dini mahiyet verilmiştir.[50] Görüldüğü gibi Ağaoğlu, dinin ortaya çıktığı ilk zamanlardaki saf, bozulmamış, temiz halinin zamanla tarihi koşulların etkisiyle değiştiğine, özüne aykırı bir hâle geldiğine dikkat çekmektedir. Bu çizginin İslamiyette Kadın eserinde de korunarak devam ettiğini görmekteyiz.[51] Kadın sorunlarını tarihsel, kültürel, sosyolojik yönüyle ele alan Ağaoğlu, aynı zamanda İslam’ı da haksız saldırılardan koruyor. Ağaoğlu’na göre İslamiyet’in ilk dönemde kadınlar daha eğitimli ve sosyal idiler.  Abbasiler döneminden itibaren kadın, toplumsal hayatta gerilemeye başlamış, özellikle de İslamiyet’te İran etkisinin artmasıyla birlikte de kadınların toplumdan daha soyutlanmışlardı. Ağaoğlu’na göre Türk ve İslam dünyasında atılacak adımlardan birisi kadın haklarının İslamiyet’in ilk yıllarında olduğu gibi yeniden geliştirilmesi ve kadınların daha nitelikli eğitim almalarının sağlanmasıdır.[52]
Ağaoğlu, genç yaşta eğitim için gittiği Tiflis’te bir Ermeni kızına matematik dersi verdiği sırada bu kızın eğitimiyle kendi ailesindeki kızların eğitimini karşılaştırmıştır. Kendi ailesindeki kızların birkaç Kur’an suresi dışında hiçbir şey öğrenmemeleri onu hayretler içinde bırakmıştır.[53] Kızların eğitimine önem veren Ahmet Bey Ağaoğlu kadın hakları konusundaki düşüncelerini aile üyelerine uygulayan bir aydın idi. Nitekim kendisi büyük kızı Süreyya Ağaoğlu’nu hukuk eğitimi alması için teşvik etmiştir. Süreyya Ağaoğlu Türkiye’nin ilk kadın avukatı olmuştur.[54] Ankara Hukuk Mektebi’nde anlattığı derslerde kadınlar meselesine ağırlık verdiği için bazı öğrencilerin buna karşı çıktıkları bilinmektedir. Ahmet Bey Ağaoğlu kadınların da erkekler gibi okumasını, seçmesini ve seçilmesini, memuriyetlerde de ayrım gözetilmemesini istemiştir.[55]
Ahmet Ağaoğlu’nun son yıllara dek pek fazla araştırılmadığı yönü, çok yetenekli ve mücadeleci bir hukukçu olma özelliğidir. Ağaoğlu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olan 1924 Anayasasının yazılmasında bizzat yer almış, 1925’te açılan Ankara Hukuk Mektebi’nde Anayasa Hukuku dersleri vermiştir. Ahmet Ağaoğlu’nun 1925-27 yıllarına ait ders notlarında devletin yapısı, güçler ayrılığı, egemenlik, özgürlükler gibi temel konular dünya örnekleri verilerek karşılaştırılmıştır.[56]
Ağaoğlu’na göre hukuk dinamik bir olgudur. Nerede insan varsa orada hukuk vardır. İki veya daha çok insanın olduğu yerde hukuk yoksa oradaki ilişkiler de insani değil, hayvanidir. Kültür kurumlarının, iktisadi ve sosyal kurumlar ve gelişmiş bir demokrasinin altyapısı kurulursa, hukuk da yavaş yavaş gelişecektir. İnsanlığın gelişmesi ve hukukun ilerlemesi birbirinin hem sebebi hem de sonucudur.[57]
Bir hukukçu olarak Malta sürgünü sırasında Ahmet Bey Ağaoğlu İngilizlere karşı adalet savaşı vermiş, yazdığı mektuplarda “lütuf değil, adalet istediğinin” altını özellikle çizmiştir. 19 Temmuz 1919’da İngiltere Lordlar Kamarası ve Adalet Bakanlığına yazdığı mektupta “Bütün bunları sizin acıma duygularınızı kamçılamak için söylemiyorum. Hayır! Acınmayı da bağışlanmayı da asla kabul etmem! Ben adalet istiyorum!…”  Kendilerine karşı hakaretamiz muameleler karşısında ne yapacaklarını tartışan tutukluların bazıları particilik ihtirasıyla “kendilerini buraya süren hükûmetten kurtardığı için” İngilizlere teşekkür etmeyi düşünmüşlerdir. Ağaoğlu “burada hayvan muamelesi gören, aşağılanan bizler öyle yazamayız” diye itiraz edince ekseriyeti bu adımı atmaktan vazgeçmiştir. Ayrıca kendilerine karşı savaş esiri muamelesi yapılmasına karşı protesto etmek isteyen Ahmet Bey tutuklular içinde taraftar bulamamıştır.[58]
Ciddi ve asabi özelliği ile Ahmet Ağaoğlu, bulunduğu her ortamda doğrularından taviz vermeyen, sonuna kadar direnen, asla geri adım atmayan bir kişiliğe sahipti. Fakat Ahmet Bey, mütefekkir olduğu için her zaman düşüncelerini akıl süzgecinden geçirir, muhasebesini yapar, bazen de mücadeleci bir tavır alır ve doğruları savunmak için her türlü tartışmaya girerdi. Peyami Sefa, Ağaoğlu’nun bu özelliğini şu cümlelerle ifade eder: “…Ağaoğlu, bütün fikirlerini, mücerret mefhum kabından dışarı taşıran bir iç ateşiyle ısıttığı için, tesirsiz, aksülamelsiz ve kavgasız ilmî düşüncenin soğuk mermer yatağında rahat edemiyor, son zamanlara kadar, hiç olmazsa dostlarıyla münakaşa etmek için, sık sık yerinden fırlıyordu. Münakaşa terbiyesine ve müsamahasına alışmamış muhitlerde, Ağaoğlu, huysuz, bedbin, menfi görünmeğe mahkûmdu.” [59]
Belki bundan dolayı ilmî ve siyasi kariyerinde çoğu zaman hak ettiği makamda bulunmamıştır. Ahmet Bey Ağaoğlu ile ilgili çok sayıda kitap, tez ve makaleler yazılmasına rağmen onun zengin ilmi ve düşünce mirası maalesef yeteri kadar araştırılmamıştır.
Sonuç
 Ahmet Bey Ağaoğlu Türk düşünce tarihimizin yetiştirdiği müstesna şahsiyetlerden biridir. Yaşadığı dönemin çalkantılı olaylarının merkezinde yer alan bu büyük fikir adamı Türklerin millî mücadelesini hem eylemsel hem de düşünsel düzeyde yürüten bir aydın olmuştur. Hayatının bir kısmını Azerbaycan’da, diğer kısmını Türkiye’de yaşamış olan Ahmet Bey Ağaoğlu her iki ülkenin düşünce hayatında kendine özgü yeri olan bir mütefekkirdir. Zaten o Anadolu ve Kafkasya Türklüğü arasında herhangi bir farkın olmadığını savunmakta, Türklük kavramının sınırlarını çok daha kapsayıcı anlamda kullanmaktaydı.
Ağaoğlu hukukçu, milletvekili, siyasetçi, yazar, gazeteci, müsteşrik, tenkitçi, üniversite hocası olarak görev yapsa da her şeyden önce bir düşünce adamıdır. Bu kimliği onun diğer görev ve vasıflarının üstündedir. Ne var ki siyasetin içinde bulunmasına rağmen kariyer edinmek uğruna çabalamamış, savunduğu görüşlerden vazgeçmemiştir. Bu yüzden politik yaşamında ve siyasi kariyerinde başarısız biri olarak tanımlanması insafsızca değerlendirme olacaktır.  Zira Ahmet Bey Ağaoğlu’nun siyasi manevralar ederek kariyer edinmek gibi bir derdi de yoktu.
Onun liberal görüşleri o dönemin iktidarının devletçi düşüncelerine tersti. Bu bağlamda iki hususun altını çizmek gerekmektedir: 1) Savunduğu düşünceler cumhuriyete karşı değil, iktidarın uyguladığı politikalara karşıydı. Ayrıca, yazdığı yazılarla cumhuriyetin temellerini savunan bir düşünce adamı kimliğinden vazgeçmemiştir; 2) Avrupa’nın liberal değerlerini savunurken Türklük ilkesinden vazgeçmiş değildir.
Ahmet Bey Ağaoğlu’nun din ve milliyet konusundaki görüşlerinde bu iki değerin birbirini tekzip eden değil, bilakis tamamlayan nitelikte olduğu gözlemlenmektedir. Onun eleştiri hedefindeki, dinin kendisi değil, dini gerçek gayesinden saptıranlar ve suistimal edenlerdi.
Ahmet Bey Ağaoğlu’nun yaşadığı dönemin değişken, dinamik ve keşmekeşli olayları ve içinde bulunduğu şartlar da dikkate alınarak onun düşünce sisteminin ve faaliyetinin daha derinden incelenmesine bugün ihtiyaç duyulmaktadır.
Kaynakça
Ağaoğlu Ahmet, İslamiyette Kadın (Rusçadan çeviren: Hasan Ali Ediz), Birey Toplum Yayınları, Ankara 1985.
Ağaoğlu Ahmet, Serbest Fırka Hatıraları, İletişim Yayınları, İstanbul 1994.
Ağaoğlu Ahmet, Üç Medeniyet, Devlet Kitapları, 2.baskı, İstanbul, 1972.
Ağayev (Ağaoğlu) Əhməd bəy Mirzə Həsən oğlu, Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti  Ensiklopediyası, İki cilddə, Lider nəşriyyatı, Bakı 2005 (ss.103-14).
Ahmet Ağaoğlu ve Hukuk-i Esasiye Ders Notları (1926-1927) (Hazırlayan: Boğaç Erozan), Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2012.
Akalın Gülsərən, Türk düşüncə və siyasi həyatında Əhməd Ağaoğlu (Cevirəni və nəşrə hazırlayanı:Samirə Məmmədova), AzAtaM, Bakı 2004.
Akçura Yusuf, Türkçülük: Türkçülüğün Tarihi Gelişimi, 3. Baskı, İlgi Kültür Sanat, İstanbul 2012.
Arai Masami, Jön Türkler Dönemi Türk Milliyetçiliği, İletişim Yayınları, (Çev.: Tansel Demirel) 3. Baskı, İstanbul 2003.
Asker Ali, “Ermeni Sorunu”, Kafkasya Aydınları ve Değişmeyen Gerçekler, Ermeni Sorunu: Sanallık ve Gerçeklik Uluslararası Konferansı, [22-23 Mayıs 2015, YTSAM Ankara], Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2017 (ss. 293-308).
Asker Ali, Mübariz ziyalı və hüquqçu kimi Əhməd bəy Ağaoğlu şəxsiyyəti, Azərbaycan Şərqşünaslıq Elminin İnkişaf Yolları. Akademik Vasim Məmmədəliyevin anadan olmasının 70 illiyinə həsr olunmuş Beynəlxaq Elmi Konfransın materialları, 27-28 iyun 2013, Bakı 2013 (ss. 624-626).
Asker Ali, Peyami Safa’nın Kaleminden Ahmet Bey Ağaoğlu Portresi, Əhməd bəy Ağaoğlunun anadan olmasının 150 illiyinə həsr edilmiş Beynəlxalq Simpoziumun Materialları Bakı, 2-3 oktyabr 2019 (ss.434-44).
Asker Ali, Yıldıran Canan, Özkan Duygu, Günümüz Penceresinden Ahmet Ağaoğlu “İslamiyette Kadın” Eseri Üzerine Notlar, II. Uluslararası Sosyal Bilimler Araştırmaları Kongresi, 19-21 Ekim 2017, Bakü, Azerbaycan, Bildiri Kitabı, Ankara 2017 (ss. 40-50).
Ateş Nevin Yurtsever, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Derin yayınları, İstanbul 1998.
Duran Murat, Azerbaycan Türkçülüğünde Ahmet Ağaoğlu, 21. Yüzyıl, Sayı:39, Mart 2012, (ss. 101-106).
Əhməd Bəy Ağaoğlu: seçilmiş əsərləri (tərtibçilər, Vilayət Quliyev, Əziz Mirəhmədov, Ön söz müəllifi: Vilayət Quliyev), Şərq-Qərb, Bakı 2007.
Əzizov Eldar, Difai: XX əsrin əvvəllərində erməni-azərbaycanlı münaqişəsinin ilkin tarixi şərtləri və səbəbləri, Bakı 2009.
Fargana Mustafayeva “Ahmet Ağaoğlu’nun Bakü’de Çıkan Hayat Gazetesindeki Yazıları” (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2020.
Kayabas Ebru, “Bir Yavuz Hukukcu”: Ahmet Agaoglu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LXX, S. 1, 2012 (ss. 441 – 452).
Kengerli Aybeniz Aliyeva, Azerbaycan’da Romantik Türkçülük, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2008.
Məmməd Səid Ordubadi, Qanlı illər, Qarabağa xalq yardımı komitəsi, Bakı 1991.
Mirəhmədov Əziz,  Fikrin karvanı, Yazıçı, Bakı 1984.
Muhit Mert, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Sürecinde Ahmet Ağaoğlu’nun Dinî Düşünceleri,” Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: V, Sayı: 10, 2006/2 (ss. 7-27).
Özcan Ufuk, Ahmet Ağaoğlu ve Rol Değişikliği, Kitabevi yay., İstanbul 2010.
Sakal Fahri, Ağaoğlu Ahmet Bey, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999.
Sarınay Yusuf, Türk Milliyetçiliğinin Tarihi Gelişimi ve Türk Ocakları 1912- 1931, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1994.
Seçilmiş əsərləri / Ə. Ağaoğlu (tərt.: Ə. M. Mirəhmədov, V. M. Quliyev ; red. A. H. Rüstəmli), Şərq-Qərb, Bakı 2007.
Sevimli Yakup, Hayat Gazetesi Üzerine Bir Araştırma (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2001
Shissler A. Holly, İki İmparatorluk Arasında Ahmet Ağaoğlu ve Yeni Türkiye (Çev. Taciser Ulaş Belge), Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2005.
Şimşir Bilal N., Malta Sürgünleri, 5. Basım, Bilgi yayınları, Ankara 2009.
Uyar Hakkı, Ağaoğlu Ahmet’in “Liberal Muhalif” Gazetesi: Akın (1933), http://kisi.deu.edu.tr/hakki.uyar/yayinlar3.html#_ftn4.
Ülken Hilmi Ziya, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken yayınları, İstanbul 1981.
Yeşil Ahmet, Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teşkilâtlı Muhalefet Hareketi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit Neşriyat, İstanbul 2002.
Yeşil Ahmet, Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teşkilâtlı Muhalefet Hareketi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit Neşriyat, İstanbul 2002.
Yetkin Çetin, Atatürk’ün Başarısız Demokrasi Devrimi: Serbest Cumhuriyet Fırkası, 2. Baskı, İstanbul 1997.
Yetkin Çetin, Serbest Cumhuriyet Fırkası Olayı, İstanbul 1982.
Yetkin Çetin, Atatürk’ün Başarısız Demokrasi Devrimi: Serbest Cumhuriyet Fırkası, Toplumsal Dönüşüm yay., İstanbul, 1997.
Zürcher Erik Jan, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Siyasal Muhalefet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924- 1925), İletişim Yayınları, İstanbul 2003.
Балаев Айдын, Азербайджанские тюрки: процессы формирования нации и национальной идентичности на рубеже ХIХ-ХХ вв., Баку 2010.
[1] Karabük Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi, Doç. Dr., e-mail: aliasker2068@gmail.com
[2] Tarih ilimleri doktoru, Prof.Dr. Cemil Hasanlı ile yaptığımız mülakat [23 Mayıs 2016].
[3] A. Holly Shissler, İki İmparatorluk Arasında Ahmet Ağaoğlu ve Yeni Türkiye (Çev. Taciser Ulaş Belge), Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2005, s. 4.
[4] Ahmet Ağaoğlu ve Hukuk-i Esasiye Ders Notları (1926-1927) (Hazırlayan: Boğaç Erozan), Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2012, s. 9.
[5] Erozan, s. 9-10.
[6]Ahmet Bey Ağaoğlu’nun yaşamı ve düşünceleri konusunda bakınız: Yusuf Akçura, Türkçülük: Türkçülüğün Tarihi Gelişimi,  3. Baskı, İlgi Kültür Sanat, İstanbul 2012, s. 176-196; A. Holly Shissler, a.g.e.; Əhməd Bəy Ağaoğlu: seçilmiş əsərləri (tərtibçilər, Vilayət Quliyev, Əziz Mirəhmədov, Ön söz müəllifi: Vilayət Quliyev), Şərq-Qərb, Bakı 2007; Fahri Sakal, Ağaoğlu Ahmet Bey, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999; Aybeniz Aliyeva Kengerli, Azerbaycan’da Romantik Türkçülük, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2008, s.131-146; Ağayev (Ağaoğlu) Əhməd bəy Mirzə Həsən oğlu, Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti  Ensiklopediyası, İki cilddə, Lider nəşriyyatı, Bakı 2005, s.  103-104; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken yayınları, İstanbul 1981, s. 401-405; Gülsərən Akalın, Türk düşüncə və siyasi həyatında Əhməd Ağaoğlu (Cevirəni və nəşrə hazırlayanı: Samirə Məmmədova), AzAtaM, Bakı 2004; Ufuk Özcan, Ahmet Ağaoğlu ve Rol Değişikliği, Kitabevi yay., İstanbul 2010; Murat Duran, Azerbaycan Türkçülüğünde Ahmet Ağaoğlu, 21. Yüzyıl, Sayı: 39, Mart 2012, s. 101-106; Əziz Mirəhmədov,  Əhməd Bəy Ağayev, içinde:  Fikrin karvanı, Yazıçı, Bakı 1984, (ss. 81-95);  Ali Asker, Mübariz ziyalı və hüquqçu kimi Əhməd bəy Ağaoğlu şəxsiyyəti, Azərbaycan Şərqşünaslıq Elminin  İnkişaf Yolları. Akademik Vasim Məmmədəliyevin anadan olmasının 70 illiyinə həsr olunmuş Beynəlxaq Elmi Konfransın materialları, 27-28 iyun 2013, Bakı 2013 (ss. 624-626).
[7] Akçura, s. 177.
[8] Sakal, s. 7-8; Akçura, s. 178, Kengerli, s. 132.
[9] Kengerli, s. 133, Fakat Vilayet Kuliyev ve Aziz Mirahmedov’a göre kabul sınavlarında şoven ruhlu bir öğretim üyesinin ona trigonometriden yeteri kadar puan vermemesi nedeniyle enstitüyü kazanamayarak “gençliğinin hayali” olan Petersburg şehrinden ayrılmıştır. Quliyev, s. 6.
[10] Quliyev, s. 6.
[11] Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti  Ensiklopediyası, s.  103.
[12] Süreyya Ağaoğlu, Bir Ömür Böyle Geçti, İstanbul 1975, Naklen: Sakal, s. 13.
[13] Kengerli, s. 133-134.
[14] Quliyev, s. 6.
[15] Sakal, s. 14-15.
[16] Kengerli, s. 134.
[17] Məmməd Səid Ordubadi, Qanlı illər, Qarabağa xalq yardımı komitəsi, Bakı 1991, s. 114-115.
[18] Bkz: Ali Asker, “Ermeni Sorunu”,  Kafkasya Aydınları ve Değişmeyen Gerçekler, Ermeni Sorunu: Sanallık ve Gerçeklik Uluslararası Konferansı, [22-23 Mayıs 2015, YTSAM Ankara], Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2017 (ss. 293-308).
[19] Partinin kuruluşuna dair değişik tarihler konusunda bkz: Eldar Əzizov, Difai: XX əsrin əvvəllərində erməni-azərbaycanlı münaqişəsinin ilkin tarixi şərtləri və səbəbləri, Bakı 2009,  s. 88-90.
[20] Akçura, s. 193, Sakal, s. 19-20, Akalın, s. 25.
[21] Vilayet Kuliyev’e göre Ağaoğlu’nun kendi anılarında bu tarihin 1908 olarak belirtilmesi küçük bir hatadır. Zira bunu, İstanbul’a gitmeden önce 28 Haziran 1909 tarihinde “Terakki” gazetesine gönderdiği mektup doğrulamaktadır. Quliyev, s. 17.
[22] Sakal, s. 19.
[23] Sakal, s. 24.
[24] Duran, s. 102.
[25] Kengerli, s. 135.
[26] Malta sürgünleri ve İngilizlerin yalan iddialarıyla ilgili bkz: Bilal N.Şimşir, Malta Sürgünleri, 5. Basım, Bilgi yayınları, Ankara 2009.
[27] Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile ilgili bakınız: Erik Jan Zürcher, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Siyasal Muhalefet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924- 1925), İletişim Yayınları, İstanbul 2003; Ahmet Yeşil, Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teşkilâtlı Muhalefet Hareketi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit Neşriyat, İstanbul 2002; Nevin Yurtsever Ateş, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Derin yayınları, İstanbul 1998.
[28]Ahmet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, İletişim Yayınları, İstanbul 1994, Çetin Yetkin, Serbest Cumhuriyet Fırkası Olayı, İstanbul 1982; Çetin Yetkin, Atatürk’ün Başarısız Demokrasi Devrimi: Serbest Cumhuriyet Fırkası, 2. Baskı, İstanbul 1997.
[29] Çetin Yetkin, Atatürk’ün Başarısız Demokrasi Devrimi: Serbest Cumhuriyet Fırkası, Toplumsal Dönüşüm yay., İstanbul, 1997, Naklen: Hakkı Uyar, Ağaoğlu Ahmet’in “Liberal Muhalif” Gazetesi: Akın (1933), http://kisi.deu.edu.tr/hakki.uyar/yayinlar3.html#_ftn4
[30] Hakkı Uyar, http://kisi.deu.edu.tr/hakki.uyar/yayinlar3.html#_ftn4
[31] Shissler, s. 315-316.
[32] Ahmet Bey Ağaoğlu’nun Hayat gazetesindeki yazıları konusunda bkz: Fargana Mustafayeva “Ahmet Ağaoğlu’nun Bakü’de Çıkan Hayat Gazetesindeki Yazıları” (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrasya Araştırmaları Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2020. Ayrıca Hayat gazetesi üzerine kapsamlı bir çalışma için bkz: Yakup Sevimli, Hayat Gazetesi Üzerine Bir Araştırma (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2001.
[33] Özcan, s. 55-56
[34] Kengerli, s. 141.
[35] Kengerli, s. 137.
[36] Duran, s. 104.
[37] Kengerli, s.140.
[38] Yusuf Sarınay, Türk Milliyetçiliğinin Tarihi Gelişimi ve Türk Ocakları 1912- 1931, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1994, s. 198.
[39] Ahmet Ağaoğlu, Üç Medeniyet, Devlet Kitapları, 2.baskı, İstanbul 1972.
[40] Özcan, s. 140
[41] Shissler, s. 266.
[42] Duran, s. 103.
[43] Akalın, s. 72.
[44] Ahmet Ağayev, “Sabık Trabzon Valisi Süleyman Nazif Beyefendiye”, Türk Yurdu, IV/9, s. 705, Alıntı: Masami Arai, Jön Türkler Dönemi Türk Milliyetçiliği, İletişim Yayınları, (Çev.: Tansel Demirel) 3. Baskı, İstanbul  2003, s. 104
[45] Ahmet Ağayev, “Sabık Trabzon Valisi Süleyman..,, Alıntı: Masami Arai, s. 109.
[46] Akalın, s. 38.
[47]Айдын Балаев, Азербайджанские тюрки: процессы формирования нации и национальной идентичности на рубеже ХIХ-ХХ вв., Баку 2010, с. 166.
[48] Ahmet Ağaoğlu, İslamiyette Kadın (Rusçadan çeviren: Hasan Ali Ediz), Birey Toplum Yayınları, Ankara 1985.
[49] Bu eser üzerine yapılan yorumlar için bkz: Ali Asker, Yıldıran Canan, Özkan Duygu, Günümüz Penceresinden Ahmet Ağaoğlu “İslamiyette Kadın” Eseri Üzerine Notlar, II. Uluslararası Sosyal Bilimler Araştırmaları Kongresi, 19-21 Ekim 2017, Bakü, Azerbaycan, Bildiri Kitabı, Ankara 2017 (ss. 40-50).
[50] Ahmet Ağaoğlu’nun dinle ilgili görüşleri konusunda bkz: Muhit Mert, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Sürecinde Ahmet Ağaoğlu’nun Dinî Düşünceleri,” Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: V, Sayı: 10, 2006/2 (ss. 7-27).
[51] Bu eser üzerine yapılmış değerlendirmeler için bkz: Ali Asker, Yıldıran Canan, Özkan Duygu, Günümüz Penceresinden Ahmet Ağaoğlu “İslamiyette Kadın” Eseri Üzerine Notlar, II. Uluslararası Sosyal Bilimler Araştırmaları Kongresi, 19-21 Ekim 2017, Bakü, Azerbaycan, Bildiri Kitabı, Ankara 2017 (ss. 40-50).
[52] Duran, s. 104.
[53] Akalın, , s. 45
[54] Akalın, s. 49.
[55] Ebru Kayabaş, “Bir Yavuz Hukukçu”: Ahmet Ağaoglu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LXX, S. 1, s. 2012 (ss. 441- 452), s. 445.
[56] Bu ders notları 2012 yılında Osmanlıcan aktarılarak Ahmet Bey Ağaoğlu’nun faaliyetlerini içeren kapsamlı yazı ve yorumlarla birlikte yayınlanmıştır. Bkz: Ahmet Ağaoğlu ve Hukuk-i Esasiye Ders Notları (1926-1927) (Hazırlayan: Boğaç Erozan), Koç Üniversitesi Yayınları, 2012.
[57] Kayabaş, s. 449.
[58] Sakal, s. 32-33.
[59] Peyami Sefa’nın Ahmet Bey Ağaoğlu’nun karakteristik özelliklerini yansıta iki yazısı üzerine yapılan yorumlar için bkz: Ali Asker, Peyami Safa’nın Kaleminden Ahmet Bey Ağaoğlu Portresi, Əhməd bəy Ağaoğlunun anadan olmasının 150 illiyinə həsr edilmiş Beynəlxalq Simpoziumun Materialları Bakı, 2-3 oktyabr 2019 (ss.434-44)

 

Doç. Dr. Ali Asker

Doç Dr. Ali Asker 1968 doğumludur. 1986-1993 yılları Azerbaycan Teknik Üniversitesinde Radyoteknik Fakültesinde lisans ve yüksek lisans (bileşik)eğitim almış, aynı dönemde Sovyetler Birliği Silahlı Kuvvetlerinde, 1992 yılında Azerbaycan Milli Ordusunda askerlik hizmetini yapmıştır. Ali Asker, 1993-1997 yıllarında Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eğitim aldıktan sonra 1998-2000 yıllarında Marmara Üniversitesi SBE Kamu Hukuku Anabilim dalında yüksek lisans yapmıştır. 2007 yılında Ankara SBE Kamu Hukuku Anabilim dalı doktora programından “Eski Sosyalist Ülkelerde Siyasi Rejim Değişmeleri” tezini savunarak mezun olmuştur. Doktora sonrası dönemde Azerbaycan’ın Ayna ve Zerkalo gazetelerinin Türkiye temsilciliğini yapmıştır.  Ali Asker, değişik düşünce kuruluşlarında Kafkasya, Rus-Slav, Orta Asya ve Türk Dünyası üzerine çalışmalar yapmıştır Rusya ve Avrasya coğrafyası ülkeleriyle ilgili bölge çalışmaları, hukuk ve tarih üzerine çalışmaları bulunmaktadır. 2011 yılından Karabük Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başlamıştır. Halen aynı fakültenin Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanı görevini yürütmektedir. Doç Dr. Ali Asker’in yayınlanmış birçok eseri bulunmaktadır. 

Yazdığı Kitap Bölümleri 
Azerbaycan Milliyetçiliği. İçinde: Milliyetçilik (Editör: Tevfik Erdem), Otorite Yay., İstanbul 2020 (ss. 552-563)
Mehmet Emin Resulzade. İçinde: Milliyetçilik (Editör: Tevfik Erdem), Otorite Yay., İstanbul 2020 (ss. 749-768)
Ali Asker, Ahmet Bey Ağaoğlu. İçinde: Milliyetçilik (Editör: Tevfik Erdem), Otorite Yay., İstanbul 2020 (ss. 784-797).
Ali Bey Hüseyinzade (Turan). İçinde: Milliyetçilik (Editör: Tevfik Erdem), Otorite Yay., İstanbul 2020 (ss. 806-822).
Azerbaycan’da Milli Kimlik İnşasının Sosyo-Ekonomik ve Fikri Temelleri (19. Yüzyılın Ortaları- 20. Yüzyılın Başları). İçinde: Azerbaycan Düşünce Tarihi Evreler, Olaylar ve Şahsiyetler (19. Yüzyılın Ortaları-20. Yüzyıl Başları), (Editör: Ali Asker), Ankara 2020
Kâmil Veli Nerimanoğlu, Ali Asker, Milli Kimlik İnşasında Dil Unsuru ve Dil Politikası, İçinde: Azerbaycan Düşünce Tarihi Evreler, Olaylar ve Şahsiyetler (19. Yüzyılın Ortaları-20. Yüzyıl Başları), (Editör: Ali Asker), Ankara 2020
Üç Dönem Kesitinde Azerbaycan Tiyatrosu: Aydınlanma, Bağımsızlık ve Sosyalizm Evrelerine Bir Bakış, İçinde: Azerbaycan Düşünce Tarihi Evreler, Olaylar ve Şahsiyetler (19. Yüzyılın Ortaları-20. Yüzyıl Başları), (Editör: Ali Asker), Ankara 2020
Geleneksel Toplumdan Cumhuriyete Yönetim ve Hukuk Sisteminin Tarihi Gelişimi, İçinde: Azerbaycan Düşünce Tarihi Evreler, Olaylar ve Şahsiyetler (19. Yüzyılın Ortaları-20. Yüzyıl Başları), (Editör: Ali Asker), Ankara 2020
Azerbaycan Türklerinin Düşünce Hayatında Üzeyir Bey Hacıbeyli’nin Rolü, İçinde: Azerbaycan Düşünce Tarihi Evreler, Olaylar ve Şahsiyetler (19. Yüzyılın Ortaları-20. Yüzyıl Başları), (Editör: Ali Asker), Ankara 2020

Bunu okudunuz mu?

49’lar Davası

49’lar Davası, İleri Yurt gazetesini çıkaran Musa Anter, Canip Yıldırım ve Yusuf Azizoğlu’nun yayımladığı Kürtçe …