Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 12/9/2019 tarihinde, Aydın Sefa Akay (B. No: 2016/24562) başvurusunda Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin bu kararı üzerine Akay, AİHM’ye başvurmuştur.
AİHM’nin ihlal kararı 23 Nisan 2024 tarihinde açıklanmıştır.
Aydın Sefa Akay Kararı
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
AYDIN SEFA AKAY/TÜRKİYE
(Başvuru no. 59/17)
KARAR
Madde 5 § 1
- Kanunla öngörülen usul
- Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizmasında görev yapan bir hâkimin Mekanizma Statüsü’nün kendisine tanıdığı diplomatik bağışıklığa rağmen yakalanması ve tutuklanması
- Mahkemenin ulusal yargının bağımsızlığına ilişkin içtihatlarında belirtilen ilkelerin, uygulanabildiği ölçüde (mutatis mutandis), uluslararası hâkim ve mahkemelere uygulanması
- Yerel mahkemelerin başvuranın diplomatik bağışıklığının geçerliliğini değerlendirmede gecikmesinin 5. maddenin 1. fıkrasıyla bağdaşmaması ve bu bağışıklık sayesinde başvurana sağlanan korumayı boşa çıkarması
- Yerel mahkemelerin bağışıklığa ilişkin yorumunun ne öngörülebilir ne de 5. maddenin 1. fıkrasının hukuki güvenlik gerekliliklerine uygun olması
- Uluslararası mahkeme hâkimlerinin BM organına üye bir Devletin temsilcisi olmaması
- Başvuranın, kişisel dokunulmazlık ve görev süresi boyunca ve uzaktan çalışırken herhangi bir yakalama veya tutuklamaya tabi olmama da dâhil olmak üzere tam diplomatik bağışıklığa sahip olması
- Ayrıcalıkların ve bağışıklığın nihai amacının hâkimlerin ve dolayısıyla Mekanizma mahkemesinin herhangi bir Devlet karşısındaki bağımsızlığını korumak olması
Madde 8 Özel hayat ve konut
- Başvuranın şahsının ve evinin aranmasının “kanunla öngörülmüş” olmaması
- Başvuranın ikamet ettiği yerin, Mekanizma için uzaktan çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, ofise benzer bir konumda olması
- İkametgahın, Mahkemenin 8. maddeye ilişkin içtihatları uyarınca bir avukatın bürosunun aranmasına sağlanan korumaya benzer bir korumaya tabi olması
- Yerel mahkemelerin başvuranın bağışıklığının bu yönünü incelememesi
- Ele geçirilen bazı eşyaların daha sonra kendisine karşı açılan ceza davasında kullanılması
- BM Genel Sekreteri’nin bağışıklığı kaldırmaması ya da BM veya başvuranın geriye dönük (ex post facto) rızasının olmaması
*Madde 15
- Olağanüstü hallerde derogasyon
Madde 5 § 1 • Madde 8
- Davalı Devletin “uluslararası hukuk kapsamındaki diğer yükümlülükleri” ile uyumlu olmayan tedbirler
STRAZBURG
23 Nisan 2024
İşbu karar, Sözleşme’nin 44 § 2 maddesinde öngörülen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.
Aydın Sefa Akay/Türkiye davasında,
Başkan
Arnfinn Bårdsen,
Hâkimler
Jovan Ilievski,
Pauliine Koskelo,
Lorraine Schembri Orland,
Frédéric Krenc,
Diana Sârcu,
ve Bölüm Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Dorothee von Arnim’in katılımıyla Daire halinde toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm),
Türk vatandaşı olan Aydın Sefa Akay’ın (“başvuran”), 21 Aralık 2016 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca Mahkemeye yapmış olduğu başvuruyu (no. 59/17),
Başvurunun Türk Hükümetine (“Hükümet”) bildirilmesi kararını,
Tarafların beyanlarını dikkate alarak,
26 Mart 2024 tarihinde yapılan kapalı müzakerelerin ardından,
Aynı tarihte aşağıdaki kararı vermiştir:
GİRİŞ
1.Başvuru, esas olarak, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizmasında görev yapan bir hâkim olarak diplomatik bağışıklığa sahip olan başvuranın yakalanması ve tutuklanmasının, Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrası anlamında “kanunla öngörülen usule uygun” olup olmadığı sorusuyla ilgilidir.
2.Dahası söz konusu başvuru, Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasının c) bendi kapsamında, ağırlıklı olarak ByLock akıllı telefon uygulamasını kullanmasına dayanan başvuranın tutukluluğunu gerektirecek herhangi bir makul şüphenin bulunmadığı iddiası ve Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrası kapsamında, yerel mahkemelerin, başvuranın tutukluluğuna karşı itirazlarını incelerken diplomatik bağışıklığına ilişkin argümanlarını dikkate almadıkları iddiasıyla ilgilidir. Son olarak, başvuru, Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında, diplomatik bağışıklığı dikkate alınmaksızın başvuranın evinin ve üstünün hukuka aykırı olarak arandığı iddiasıyla ilgilidir.
OLAYLAR VE OLGULAR
3.Başvuran, 1950 doğumlu olup Rize’de ikamet etmektedir. Başvuran, Mahkeme önünde Ankara Barosuna kayıtlı Avukat Dr. K. Altıparmak tarafından temsil edilmiştir.
4.Hükümet, kendi görevlisi Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül tarafından temsil edilmiştir.
5.Dava konusu olaylar aşağıdaki gibi özetlenebilir.
- Başvuranın Mesleki Kariyeri
6.Başvuran, 1987 yılında Türkiye Dışişleri Bakanlığında hukuk müşaviri olarak çalışmaya başlamış ve 1989-2012 yılları arasında Türkiye Birleşmiş Milletler (“BM”) Daimi Temsilciliği, Mahkeme önünde Türkiye’yi temsil ettiği Avrupa Konseyi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” Lefkoşa’daki Türkiye Büyükelçiliği, Türkiye UNESCO Daimi Temsilciliği ve Ankara’daki Dışişleri Bakanlığı da dâhil olmak üzere farklı yerlerde görev yapmıştır. Başvuran, 2012 ve 2014 yılları arasında Türkiye’nin Burkina Faso Büyükelçisi olarak görev yapmış ve 2015 yılında emekli olmuştur.
7.Başvuran, 2003-2012 yıllarında Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesinde (“URCM”) hâkim olarak görev yapmıştır. 20 Aralık 2011 tarihinde BM Genel Kurulu, 87. toplantısı sırasında, başvuranı, görev süresi 1 Temmuz 2012 tarihinde başlamak üzere dört yıllığına BM Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizması (“Mekanizma”) hâkimi olarak seçmiştir. BM Genel Sekreteri, 24 Haziran 2016 tarihinde, başvuranın görev süresini, 1 Temmuz 2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere iki yıllığına uzatmıştır. BM Genel Sekreteri, Haziran 2018’de başvuranı tekrar atamamış, böylece başvuranın görev süresi 30 Haziran 2018 tarihinde sona ermiştir.
8.Mekanizma Başyargıcı Hâkim Theodor Meron, 25 Temmuz 2016 tarihinde, Augustin Ngirabatware’in davasına ilişkin olarak Mekanizma İstinaf Dairesi tarafından 18 Aralık 2014 tarihinde verilen kararla (Savcı/Augustin Ngirabatware)[1] ilgili olarak 8 Temmuz 2016 tarihinde sunduğu gözden geçirme başvurusunu değerlendirmek üzere, biri başvuran olmak üzere beş hâkimden oluşan bir heyet görevlendirmiştir. Mevcut başvuruya neden olan olaylar sırasında başvuran, Mekanizma Statüsü’nün 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, Mekanizma hâkimleri için yaygın olduğu üzere, kendi ülkesi olan Türkiye’den uzaktan dava üzerinde çalışmaktaydı (bk. aşağıdaki 81. paragraf).
15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi ve Olağanüstü Hal İlanı
9.15 Temmuz 2016 tarihinde gece, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bulunan ve kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak adlandırılan bir grup, demokratik yollarla seçilen Meclisi, Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını devirme amacıyla askeri bir darbe girişiminde bulunmuştur.
10.Darbe teşebbüsü sırasında, azmettiricilerinin kontrolü altındaki askerler, Meclis binası ve Cumhurbaşkanlığı da dâhil olmak üzere çeşitli stratejik Devlet binalarını bombalamış; Cumhurbaşkanının kaldığı otele saldırıda bulunmuş; Genel Kurmay Başkanını rehin almış ve televizyon kanallarına saldırarak göstericilere ateş etmişlerdir. Bu şiddet dolu gecede, 300’den fazla kişi öldürülmüş, 2.500’den fazla kişi ise yaralanmıştır.
11.Askeri darbe girişiminden sonra, ulusal makamlar Pensilvanya’da (Amerika Birleşik Devletleri) yaşayan bir Türk vatandaşı olan ve Türk Makamları tarafından FETÖ/PDY (“Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması”) olarak adlandırılan terör örgütünün lideri olarak değerlendirilen Fetullah Gülen’i suçlamışlardır. Darbe girişimi sırasında ve sonrasında, Hükümet içine sızmayı ve Hükümete yönelik süregelen tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla, Türkiye’nin her yerindeki Cumhuriyet savcılıkları, darbe girişimine doğrudan karışmış olanların yanı sıra, doğrudan karışmamış olmakla birlikte FETÖ/PDY’nin çeşitli kamu, sağlık, eğitim, ticaret ve medya kurumlarındaki yapısal örgütlenmesinin bir parçası olduğundan şüphelenilen kişiler hakkında da ceza kovuşturmaları başlatmıştır. Bu ceza soruşturmaları sırasında çok sayıda kişi yakalanmış ve akabinde tutuklanmıştır.
12.Hükümet, 20 Temmuz 2016 tarihinde, 21 Temmuz 2016’da başlamak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan etmiştir. Bu süre daha sonra Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından doksanar günlük sürelerle uzatılmıştır.
13.Türk makamları, 21 Temmuz 2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterini bilgilendirerek Sözleşme’nin 15. maddesi uyarınca derogasyon bildirimi ilan edildiğini bildirmişlerdir.
14.Olağanüstü hal 18 Temmuz 2018 tarihinde kaldırılmıştır.
Başvuran Hakkındaki Ceza Yargılamaları
Başvuranın yakalanması, tutuklanması ve konutunda ve üstünde arama yapılması
15.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe girişiminden kısa bir süre sonra, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne karıştıklarından şüphelenilen Dışişleri Bakanlığı çalışanları hakkında ceza soruşturması başlatmıştır. Soruşturmadan sorumlu Cumhuriyet savcısı, (i) başvuranın yakalanmasını ve (ii) konutunun, üstünün ve aracının aranmasını ve FETÖ/PDY üyesi olduğuna dair kuvvetli şüphe ve deliller ışığında bulunan her türlü malzeme ve eşyaya el konulmasını emreden bir yazıyı polise göndermiştir. Cumhuriyet savcısı dahası, söz konusu davada yüzlerce şüphelinin Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından soruşturulduğunu belirterek, başvuranın Ankara’ya nakledilmesini emretmiştir.
16.Başvuran, 21 Eylül 2016 tarihinde İstanbul, Büyükada’daki evinde yakalanmış ve soruşturma sırasında gözaltına alınmıştır. Büyükada polis karakolunda üstü aranmış ve saatine, gözlüğüne, alyansına, cüzdanına, kemerine ve ilaçlarına el konulmuştur. Daha sonra Cumhuriyet savcısının talimatıyla Ankara’ya nakledilmiştir.
17.Başvuranın yakalandığı gün polis ayrıca İstanbul’daki evini aramış ve dört bilgisayar, üç cep telefonu, iki flash bellek, üç disket, bir video kaset ve FETÖ/PDY lideri Fetullah Gülen tarafından yazılan Örnekleri Kendinden Bir Hareket ve aynı örgütün üst düzey bir üyesi olduğu iddia edilen E.D. Tarafından yazılan Medya: Makasların Gölgesinden İlkelerin Hareketi adlı iki kitaba el koymuştur. Ertesi gün Adalar Sulh Ceza Hâkimliği, başvuranın evinin aranması sırasında toplanan eşyalara el konulmasını onaylamıştır.
18.26 Eylül 2016 tarihinde polis, Ankara Emniyet Müdürlüğünde avukatının huzurunda başvuranın ifadesini almıştır. Başvuran, kendisine isnat edilen suçları, yani silahlı terör örgütüne üye olma, bu örgüt adına anayasal düzeni güç kullanarak yıkmaya teşebbüs etme, adam öldürme, yaralama, mala zarar verme ve askeri darbeye teşebbüs etme gibi eylem ve faaliyetlerde bulunma suçlarını reddetmiştir. Başvuran, FETÖ/PDY veya başka bir terör örgütü ile herhangi bir ilişkisi olmadığını belirtmiştir. Başvuran dahası, diğerlerinin yanı sıra, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üyesi olduğunu ifade etmiştir. Başvuran, ByLock mobil uygulamasını kullanıp kullanmadığı, nasıl indirdiği, ne amaçla kullandığı ve kimlerle iletişime geçtiği gibi çeşitli sorulara şu şekilde cevap vermiştir:
“Programı Burkina Faso eski Dışişleri Bakanı [D.B.]nin isteği üzerine 2015 yılı Aralık ayında Google Play Store’dan indirmiştim ve üç dört ay boyunca kendisi ve [H.Z.] ile masonik konular hakkında görüştüm…
Bu programı sadece Google Play Store’dan herhangi bir şifreleme kullanmadan indirdim ve kullandım. Şifreleme yok. Şifrelemeyi ilk defa burada duyuyorum… [D.B. ve H.Z.] dışında başka kimseyle konuşmadım. …”
Başvuran, evinde el konulan iki kitap hakkında şu cevabı vermiştir:
“Kütüphanemde her konuda 2.000’den fazla kitap var. Bunların suç teşkil etmediğinden eminim. Ayrıca ben de kitap yazıyorum, akademik araştırmalar yapıyorum ve konferanslar/seminerler düzenliyorum. Kütüphanemde farklı yazarlara ait kitapların olması doğal.”
19.Başvuran, 28 Eylül 2016 tarihinde altı kişiyle birlikte Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği önüne çıkarılmıştır. Başvuran şahsen ifade vermiş ve aşağıdaki hususları belirtmiştir:
“… Bylock programını aydınlatmak istiyorum. Bu programı zannedersem 2015 yılı Aralık ayında telefonuma indirdim. Afrika’da bulunan arkadaşlarımla masonik konularda görüşmek için Google Play Store’dan indirmiştim. Görüştüğüm kişi benim daha önce büyükelçilik yaptığım Burkinafaso eski Dışişleri Bakanı idi. Bende masonum, ayrıca görüştüğüm kişi bu kuruluşun üstadlarındandı. Daha sonra kullanması zor olduğu için kaldırdım. Benim geçmişim, çevrem, yaşam tarzım incelendiğinde zaten bu örgüt ile hiçbir ilgim olmadığı anlaşılacaktır. Kitap okumayı seven biriyim. Evimde 2500 civarında kitap vardır. Bunlardan 2 tanesi nedeniyle suçlanmış olabilirim. Belirttiğim üzere ben her türlü kitabı okurum. Benim yaşım 66’dır, şeker ve tansiyon rahatsızlıklarım vardır. Ulusal ve uluslararasında saygın bir kişiliğim vardır. Halen Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemeleri Reziduel Mekanizması Hâkimliği görevim devam etmektedir. Benim diplomatik pasaportum vardır. 1 hafta önce yurtdışına gidip geldim. Bu suçlamayı kendime kesinlikle yakıştırmıyorum. Bu nedenlerle kaçma ihtimalim yoktur. Serbest bırakılmamı talep ediyorum, aksi kanaat hasıl olursa uygun bir adli kontrol hükmünün uygulanmasını talep ederim.”
20.Aynı gün Hâkimlik, Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin 2. fıkrası uyarınca silahlı bir terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle başvuranın tutuklanmasına karar vermiştir. Diğer altı şüpheli de tutuklanmıştır. Başvuranla ilgili olarak aşağıdaki gerekçe gösterilmiştir:
“… isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, dosyada mevcut tutanaklar, arama ve el koyma tutanakları, Bylock tutanağı ve tüm dosya kapsamı ile üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, üzerlerine atılı suçun Ceza Muhakemeleri Kanunu 100. maddesinde öngörülen katalog suçlardan olması, yasada öngörülen ceza miktarı nedeni ile verilen tutuklama kararının ölçülü oluşu, kaçma ve delilleri karartma ihtimaline binaen adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla şüphelilerin Ceza Muhakemeleri Kanunu 100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına, [karar verildi].”
Başvuranın tutukluluğunu uzatan ve itirazlarını reddeden kararlar
21.Başvuranın avukatı, 4 Ekim 2016 tarihinde, başvuranın suçlandığı suçun manevi unsurunun karşılanmadığını ileri sürerek tutukluluk kararına itiraz etmiştir. Başvuranın ByLock kullanmasının FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısı yoktur, zira başvuran, ByLock’u örgütle herhangi bir bağı olmayan Burkina Faso eski Dışişleri Bakanı ile masonik konuları tartışmak için kullanmıştır. Avukat, sadece ByLock kullanımının silahlı terör örgütüne üyelik suçunu oluşturmak için yeterli olmadığını ve ByLock’un herkes tarafından Google Play Store’dan indirilip kullanılabileceğini ileri sürmüştür. Diğer bir ifadeyle, ByLock uygulamasına erişmek için FETÖ/PDY üyesi olmak gerekmiyordu. Her hâlükârda, başvuranın avukatı, başvuranın uygulamayı kullandığını inkâr etmemesi nedeniyle, ilk kullanmaya başladığı tarihi, iletişim kurduğu kişileri ve iletişiminin tarih ve içeriğini belirlemek için gerekli soruşturmaları yürütmenin yetkili makamların görevi olduğunu ifade etmiştir. Avukat, başvuranın yaşına, hastalıklarına, mesleki kariyerine ve profiline atıfta bulunarak ve niyeti bu olsaydı ülkeden serbestçe kaçabileceğine işaret ederek, başvuranın uygun adli denetim tedbirleri uygulanarak serbest bırakılmasını talep etmiştir.
22.Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği, 10 Ekim 2016 tarihinde, aralarında başvuranın da bulunduğu dört şüphelinin tutukluluk kararına yaptıkları itirazı incelemiş ve reddetmiştir. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği, (i) kararların bozulmasını gerektirecek herhangi bir delil sunulmadığına ve (ii) Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28 Eylül 2016 tarihli kararında sunduğu gerekçenin usul ve yasaya uygun olduğuna hükmederek şüphelilerin tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir.
23.Başvuranın avukatı, 24 Ekim 2016 tarihinde, başvuranın, Güvenlik Konseyi’nin 1966 (2010) sayılı kararıyla kabul edilen ve BM’nin tüm üye Devletleri için bağlayıcı olan Mekanizma Statüsü’nün 29. maddesi uyarınca Mekanizmada görevli bir hâkim olarak diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklara sahip olduğunu ileri sürerek serbest bırakılmasını talep etmiştir (aşağıdaki 81. paragraf). Talebe ekli belgelerden biri, Mekanizma Başyargıcı’nın başvuranın statüsünü ve bağışıklığını belirten 30 Eylül 2016 tarihli bir yazısıdır.
24.Birleşmiş Milletler Hukuk İşleri Bürosu, 25 Ekim 2016 tarihinde, Türkiye’nin BM Daimi Temsilciğine bir sözlü nota (note verbale) vermiş ve başvuranın Mekanizma Statüsü’nün 29. maddesi uyarınca diplomatik bağışıklığı olduğunu vurgulamıştır. Söz konusu büro başvuranın derhal serbest bırakılmasını ve başvuran hakkındaki hukuki sürecin durdurulmasını talep etmiştir.
Kararın Devamı İçin PDF Dokümana tıklayınız.