Ana Sayfa » Makale » Etik Kavramı, Yargı Etiği İlkeleri ve Bu İlkelerin Yaşama Geçirilmesi Üzerine Bir Çalışma

Etik Kavramı, Yargı Etiği İlkeleri ve Bu İlkelerin Yaşama Geçirilmesi Üzerine Bir Çalışma

ETİK KAVRAMI, YARGI ETİĞİ İLKELERİ VE BU İLKELERİN YAŞAMA GEÇİRİLMESİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA / Av. Vedat Ahsen Coşar 

Yunanca “kişilik, karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiş olan “etik”, insanların bireysel ve toplumsal anlamda kurdukları ilişkilerin temelinde var olan değerleri, kuralları, doğru-yanlış, iyi-kötü gibi kavramları araştıran, doğru davranışlarda bulunmak, doğru bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiği yapmak üzerine kurulu olan felsefi bir disiplindir.

Vedat Ahsen Coşar

Aristoteles’in “Nicomachean Ethics” isimli özgün eserinde “Pratik, hem etiğin var olma koşulu ve hem de onun hedefidir. O nedenle soylu olan üzerine, adil olan üzerine, kısaca sitede/devlette bilim üzerine verilen dersten yararlanmak isteyen kişi, soylu bir temel alışkanlığa sahip olmalıdır” diyerek vurgu yaptığı etik, pratiğin bilimidir ve bilgi adına değil, eylem adına harekete geçen ahlakiliktir. Bu ahlakilik varlığını ve etkisini uygulamada, yani eylemde gösterir. Bu yönüyle etik, “fiiliyat üretici bilgi” olan düşünce ile eylemin birlikteliğidir.

Aristoteles’in “soylu bir temel alışkanlık” olarak nitelendirdiği ve “soylu olan üzerine, adil olan üzerine düşünen ve hareket etmek isteyen herkesin sahip olması gerektiğine işaret ettiği” etik, sadece felsefi bir disiplin değil, yaşamın her alanında, her ilişkide, her meslekte esas alınması ve uyulması gereken bir davranış şekli, uyulması gereken bir kurallar ve ilkeler toplamıdır, bu bağlamda bir ahlakiliktir.

Sözü edilen eserinde, hazza, zevke, makama, üne, zenginliğe karşı çıkan Aristoteles, mutluluğu yaşamın amacı olarak nitelendirir, insanın mutluluğa ve başarıya, ancak felsefi derinliğe, olgunluğa ve gerçekliğe ulaştığı zaman kavuşabileceğini belirtir. Sitede/Devlette geçerli ve yürürlükte olan töreye uygun olarak kendisini eğitip geliştiren kişinin, genel kabul gören ahlak normlarını izlediği sürece etiğe uygun davranmış olacağını savunan Aristoteles devamla şunları söyler; “…İçimizdeki töresel iyilikler ne doğanın zorlaması sonucu, ne de doğaya karşı oluşmuştur. Onları kendi varlığımıza ve değerlerimize katma yeteneğimiz, bizim içimizde ve doğamızda vardır. Ancak ahlaki özelliklerimizi alışkanlık haline getirmek suretiyle mükemmelliğe ulaşabiliriz….

Kuşkusuz yaşamın her alanında uyulması gereken bir kurallar, ilkeler toplamı ve ahlakilik olan etiğin, toplum yaşamının en önemli kısmını oluşturan iş hayatını, meslek hayatını da kapsadığı, kapsaması gerektiği aşikardır. O nedenle, iş hayatının, her meslek grubunun kendine ve o mesleğin icaplarına göre belirlediği meslek kuralları vardır. Meslek kuralları veya meslek etiği olarak kabul edilen bu ilkeler, o mesleğin üyelerini belirli kurallara uymaya, onları belli kurallara uygun davranmaya zorlayan, onların kişisel eğilimlerini sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz olan, mesleğe ve o meslek mensuplarından hizmet alanlara zarar veren üyeleri meslekten dışlayan ve hatta çıkaran, mesleki rekabeti hakkaniyete ve mesleğin itibarı ile saygınlığını ve hizmet idealini koruyacak şekilde düzenleyen ilkelerdir ve bu ilkeler kamusal niteliktedir.

Hemen her meslek için geçerli olan bu etik ilkeler, o mesleğin üyelerine: doğruluğu, doğru sözlülüğü, içten ve dürüst davranmayı; yasallığı, yani iş hayatında yasalara ve hukuka bağlı kalmayı; yeterliliği, yani sorumluluk almayı, mesleğinde yetkin, yeterli ve nitelikli olmayı; güvenirliliği, yani mesleğin gerektirdiği ahlaki ilkelere bağlı hareket etmeyi, rekabette doğru ve dürüst davranmayı; mesleğe bağlılığı, yani mesleği sevmeyi, mesleki gelişime önem vermeyi; insan haklarına saygılı olmayı; meslekle ilgili insan ilişkilerinde sevgi ve hoşgörüyle davranmayı emreder.

Nitekim yargının kurucu unsurları ve asli özneleri olan yargıçlık, avukatlık ve savcılık mesleği yönünden kabul edilen ve adına meslek etiği, yargı etiği” denilen etik kurallar, meslek kuralları vardır.

Gerek bu açıklanan hususlardan, gerekse Aristoteles’in yazdıklarından hareketle demek gerekir ki, adına meslek kuralları dediğimiz etik değerlerden ve standartlardan oluşan pratik, yargıçlık, avukatlık ve savcılık mesleklerinin kendi yaşam pratiğidir. O nedenle, yargıcın, avukatın, savcının, gerek kendi varlığının, gerekse mesleki yönden iyi olmasının koşulları hakkında aydınlatılmış günlük yaşam pratiğinin ahlakını, yani meslek kurallarını iyi bilmesi, bunları içselleştirmesi ve uygulaması gerekir. Buna göre;

a- Avukatlık Etiği/Avukatlık Meslek Kuralları

Kadim Yunanistan’a ve Antik Roma’ya kadar uzanan avukatlık mesleğinin etik kurallarının günümüzdeki başlangıcının, avukatlık mesleğinin fiilen icra edilmeye başlandığı Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar uzanan bir geçmişi vardır.

Bu konudaki ilk düzenlemeler ve çalışmalar, 1836 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Maryland Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kurucusu olan avukat David Hoffman’ın öğrencileri için yazdığı “Resolution in Regard to Professional Deportment/Mesleki Davranışa Dair Bir Öneri/Önerge’’ isimli kitabıyla başlamıştır. Bu kitabında “Ahlaken yanlış olan mesleki olarak da doğru olamaz” diye yazan Hoffman’ın bu yaklaşımı, dönemin bazı yorumcuları tarafından Victorian ahlakçılığı olarak nitelendirilerek eleştirilmiştir.

Bu konudaki ikinci çalışma, 1854 yılında, yargıç ve aynı zamanda akademisyen olan Prof.Dr.George Sharswood tarafından yazılan “A Compend(ium) of Lectures on the Aims and Duties of the Profession of Law/Hukuk Mesleğinin Amaçları ve Görevleri Hakkındaki Derslerin/Konferansların Bir Özeti” isimli kitap ile yapılmıştır. Pek çok görüşü ve önerisi Hoffman ile benzer ve hatta aynı olan Sharswood’un, Hoffman’dan farkı, ondan daha fazla olarak avukatların meslek kurallarıyla ve bu kuralların Barolar tarafından uygulanmasıyla ilgilenmiş olmasıdır.

Hoffman ile Sharswood’un bu konudaki görüş ve düşünceleri ilk önce Alabama Barosu’nun ilgisini çekmiştir. Bu ilgiye bağlı olarak Alabama Barosu 1887 yılında meslek etiği standartlarını ve kurallarını kabul ederek yayımlamıştır. Bu gelişme sonrasında, pek çok Amerikan Barosu Alabama Barosu’nu izlemiştir. Buna rağmen 27 Ağustos 1908 tarihine kadar Amerika Birleşik Devletleri genelinde, bir avukatlık meslek etiği modeli ve düzenlemesi mevcut değildir. Bu tarihte Alabama Barosu’nun yol vermesiyle Amerikan Barolar Birliği, Alabama Barosu’nun vazettiği etik kuralları benimsemiş ve bunu esas alarak kendi etik kurallarını kabul edip yayımlamıştır.

Amerikan Barolar Birliği, 1908 yılında kabul ettiği meslek kurallarını 1969 yılında güncellemek suretiyle değiştirmiştir. Amerikan Barolar Birliği Genel Kurulu’nun 12 Ağustos 1969 tarihinde onayladığı meslek kuralları 01 Ocak 1970 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu meslek kuralları, getirilen eleştiriler üzerine, ismini komisyon başkanı Robert J. Kutak’tan alan “Kutak Komisyonu” tarafından hazırlanan taslağın, Birlik Genel Kurulu tarafından kabul edilmesiyle 1983 yılında değiştirilmiştir. Ne var ki, yürürlük tarihi belirlenmediği için bu yeni düzenleme, maddi hukuk bağlamında bunu kabul eden mahkemelerde görev yapan avukatlar dışında kalan avukatlar yönünden bağlayıcılık kazanmamıştır.

Amerikan Barolar Birliği 1997 yılında, meslek kurallarını yenilemek üzere  “Ethics 2000/Etik 2000” isimli yeni bir komisyon oluşturmuştur. Çalışmalarını 2002 yılında tamamlayan bu komisyon tarafından hazırlanan taslak, çok büyük ölçüde Kutak Komisyonu tarafından 1983 yılında hazırlanan kuralları esas almıştır. Bu bağlamda, önceki kuralların sadece dili sadeleştirmiş, 1983 yılında öngörülemeyen bazı yeni hükümler eklenmiştir.

Amerikan Barolar Birliği’nin yaptığı lobi çalışmaları sonrasında, pek çok mahkeme tarafından kabul edilen bu kurallar, zaman içinde bazı değişikliklere uğramakla birlikte halen uygulanmakta olan kurallardır.

Bu düzenleme ana başlıklarıyla; ‘Görev’, ‘Mal practice/Mesleğin hatalı-kötü yapılması’, ‘Temsil’, ‘İş sahibiyle avukat ilişkilerinin doğması ve yetkili kılma’, ‘Avukatın iş sahibini bilgilendirmesi’, ‘Ücret’, ‘Meslek sırrı’, ‘Menfaati zıt iş sahibi edinmeme’, ‘Eski yargıç, hakem, arabulucu ve diğer tarafların tarafsızlığı’, ‘Sınırlı ehliyetli iş sahibi’, ‘Azil’, ‘Vekalet görevinin sona ermesi’, ‘Avukatlık şirketi hissesinin ve haklarının devri’, ‘İş sahibine karşı olan yükümlülükler’, ‘Dava/yargılama süreci’, ‘Mahkemeye karşı dürüstlük’, ‘Karşı tarafa ve karşı taraf vekillerine/temsilcilerine karşı dürüstlük’, ‘Tarafsızlık ve mahkeme adabına uymak’, ‘Avukatın tanıklığı’, ‘Yargı dışı süreçlerde avukatlık’, ‘Üçüncü kişilere yapılan açıklamalarda gerçeğe uygun davranmak’, ‘Avukatla temsil edilen diğer kişilerle iletişim’, ‘Üçüncü kişilerin haklarına saygı’, ‘Ortaklara, yöneticilere, denetçi avukatlara karşı yükümlülükler’, ‘Mesleki bağımsızlık’, ‘Mesleği icra hakkının sınırları’, ‘Hukukla ilgili servislere karşı yükümlülükler’, ‘Kamunun menfaati/iyiliği için gönüllü hukuki yardımda bulunma/avukatlık hizmeti verme’, ‘Vekalet görevini kabul etme’, ‘Kar amacı gütmeyen ve mahkeme bağlantılı hukuk hizmeti programlarına katılma’, ‘Reklam’, ‘Uzmanlık’, ‘Şirket ismi ve avukatın uzmanlık alanının sınırlarının belirlenmesi’, ‘Devlet/hükümet görevlerinin edinilmesine veya yargıçların atanmalarına/seçilmelerine elde edilecek menfaat karşılığında siyaseten katkıda bulunma yasağı/pay to play yasağı (aylık maaş alma yasağı)’, ‘Baroya kabul’, ‘Disiplin hükümleri’, ‘Görevi ihmal ve kötüye kullanma’, ‘Disiplin yetkisi ve uygulanacak eyalet hukukunun seçimi’ hükümlerini içermektedir.

George Mason Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ronald D.RotundaLegal Ethics/Hukuki Etik, 2007” isimli kitabına yazdığı önsözde bu kurallarla ilgili olarak şunları ifade etmektedir; “Bugün mesleğini icra eden pek çok avukat hukuk fakültesinde meslek etiği ile ilgili ders görüyor, fakülteden mezun olduktan sonra baro sınavlarına giriyor. Ama bu bir zamanlar böyle değildi. Ben öğrenimime başladığımda fakültemde meslek etiğiyle ilgili bir ders yoktu. O zamanlarda hukuk öğrencilerinin ‘yalan söylemeyeceksin, hile yapmayacaksın, çalmayacaksın, reklam yapmayacaksın’ şeklindeki altın kuralı öğrenmiş olmaları yeterli görülüyordu.  Zaman geçti, pek çok şey değişti. Hukuk/meslek etiği vurgusu 1974 yılında Spiro Agnew’in bize kendisinin de parçası olduğu ‘post-Watergate morality/Watergate sonrası ahlakını’ işaret etmesiyle başladı. Ben fakültemde meslek etiği dersleri vermeye başladım. Çünkü dekan benim camiada yeni olduğumu ve Senatonun Watergate Komitesinde avukat olarak görev yaptığımı biliyordu. Pek çok kişi etiğin sadece annelerinin dizinde öğrenildiğini sanır. Oysa durum bundan farklı ve daha karışıktır.  Etiğin bilgi değil sezgi olduğunu düşünen kişiler birbirlerine benzerler. Bunlar rutin olarak mahkemeler tarafından zıt menfaatlere ilişkin kuralların karışıklığını bilmedikleri ve takdir edemedikleri için meslek yetkileri ellerinden alınan kişilerdir. Günümüzde pek çok avukat, meslekten ihraç edilme ve zıt menfaatleri temsil etmeme konusunda bilgi sahibi değildir. Bundan birkaç yıl önce, aynı zamanda avukatlık da yapan ve daha önce benim akademik meslektaşlarımdan olan birisi, mesleki sorumluluk sigortası yaptırmadığını, çünkü sözleşmelerine, iş sahiplerinin mal practice/mesleği hatalı-kötü icra etme iddialarından peşinen vazgeçtiklerine ilişkin hüküm koyduğunu söylemişti. Oysa onu dinleyen herkes, onun yaptığı bu tip sözleşmenin meslek etiği kurallarına aykırı ve geçersiz bulunduğunu, bunun ruhsatnamesinin iptali için yeterli bir neden olduğunu biliyordu. Kimi insanlar anekdot analizlerine güvenmez. Oysa deneysel çalışmaların mevcudiyeti, pek çok avukatın meslek kuralları hakkında temel bilgilerin farkında ve ayırtında olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak meslek kurallarının ihlali nedeniyle pek çok ‘mal practice’ davası açılmaktadır. Son zamanlarda bazı büyük hukuk firmaları etik kuralları ihlal ettikleri için ‘mal practice’ davalarıyla karşılaşmışlar, bu davalar sonunda maddi tazminat ödemeye mahkum edilmişler ve ayrıca ceza davalarına da muhatap olmuşlardır… Ben burada veya başka bir yerde bazı şeyleri eksik söylemiş olabilirim. O nedenle size 750 yıl önce Yargıç Henry de Bracton’un şu sözlerini hatırlatmak istiyorum. Bracton şöyle diyor; ‘Okuyuculardan rica ediyorum, eğer bu çalışmada herhangi bir fazlalık veya yanlışlık görürseniz bunu düzeltin ve değiştirin, ya da bunları yarım kapalı gözlerle okuyarak geçin, ama asla unutmayın, hata yapmak insana mahsustur, hiçbir şeyin içindeki hata insandan daha ilahi ve kutsal değildir.”

Amerika Birleşik Devletleri’ne ve çağdaşımız olan başkaca ülkelere göre, Avukatlık Meslek Kuralları’nın kabulü, bizim ülkemizde çok daha geç bir zamanda, 08-09 Ocak 1971 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu bağlamda, Türkiye Barolar Birliği’nin unutulmaz başkanı rahmetli Faruk Erem tarafından vazedilen, Adana’da yapılan Türkiye Barolar Birliği’nin IV. Genel Kurul toplantısında kabul edilen ve 26 Ocak 1971 tarihinde yürürlüğe giren Meslek Kuralları, Amerikan Barolar Birliği’nin kabul ettiği ve halen uygulamakta olduğu meslek kurallarıyla çok büyük ölçüde örtüşmektedir.

Ülkelerin kabul ettikleri Avukatlık Meslek Kurallarının dışında uluslararası düzeyde kabul edilmiş olan avukatlık meslek kuralları da vardır. Bu bağlamda, 12 ülkenin Baro temsilcilerinin 28.10.1988 tarihinde Strazburg’da yaptıkları toplantıda oybirliği ile kabul ettikleri “Avrupa Birliği Barolar Konseyi Meslek Kurulları”, “Avrupa Birliği Bakanlar Komitesinin Avukatların Özgürlüğü Metni”, Sekizinci Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve “Havana Kuralları” olarak da bilinen “Avukatların İşlevlerine İlişkin Temel İlkeler” gibi uluslararası metinler vardır.

Bu metinlerin tamamında; hukuka saygı ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumda önemli bir role sahip olan avukatın görevinin, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekâlet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı olmadığına, hem adalete ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerde bulunduğuna işaret edilmek suretiyle, avukatların ifade ve örgütleme özgürlükleri güvence altına alınmış, hükümetlere, yargı mercilerine, avukatların hiçbir baskı, ceza tehdidi, engelleme, taciz ve yolsuz müdahale ile karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyetlerini yerine getirme konusunda ödevler yüklenmiş, özgür savunmanın gereksinim duyduğu ve talep ettiği tüm kolaylıkların ve olanakların tamamı sağlanmıştır.

b- Yargıçlık ve Savcılık Meslek Kuralları/Yargı Etiği

Yargıçlık ve savcılık meslekleri ve bu mesleklerin icrasıyla ilgili olarak günümüzde mevcut ve geçerli olan ulusal ve uluslarası düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin içeriğini sunmazdan önce Osmanlı Devleti’nin 1869-1876 yılları arasında hazırlayarak “Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye” ismiyle yürürlüğe koyduğu yasal düzenlemede yer alan, o günden bugüne aradan yaklaşık 150 yıl geçmiş olmasına rağmen eskimeyen ve yargıcın sahip olması gereken özellikler ile standartları düzenleyen 1792.maddesine yer vermek gerekir. Öyle ki, bu maddedeki düzenleme, sadece bir cümleyle yargıçlık etiğini, yani yargılama etiğini içermektedir.

Sözünü ettiğimiz madde şu şekildedir: Hakim; hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olmalıdır.” Yani “yargıç, alim bilgin, haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden (hakîm); akıllı, zeki, anlayışlı (fehîm); doğru, eğri olmayan, hilesiz, temiz, dürüst (müstakim); emniyetli, kendine inanılan, itimat edilen, güvenilir (emîn); vakarlı, temkinli, yerleşmiş, oturmuş, sakin (Mekîn); sağlam, kendine güvenilir olan, metanet sahibi, dayanıklı (metîn) olmalıdır.”

Günümüzde yargı etiği ile ilgili olarak uluslararası alanda düzenlenmiş olan birinci metin, yargıçlık ve savcılık mesleklerinin icra edilmesine ilişkin bazı davranış ve uygulama ilkelerini içeren ve Birleşmiş Milletler’in 2003/43 sayılı kararıyla kabul edilen “Bangalor Yargı Etiği”dir.

Bu ilkeler aşağıdaki gibidir;

Değer 1:

BAĞIMSIZLIK

İlke:

Yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin ön koşulu ve âdil yargılanmanın temel garantisidir. Bundan dolayı hâkim, hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını temsil ve muhâfaza etmelidir.

Uygulama:

1.1 Yargıç, doğrudan ya da dolayısıyla her hangi bir sebeple ya da her hangi bir yerden gelen müdâhale, tehdit, baskı, teşvik ve tüm hâricî etkilerden uzak, hâkimin olayları değerlendirmesi temelinde, vicdânî hukuk anlayışı ile uyum içerisinde bağımsız olarak yargısal işlevini yerine getirmelidir.

1.2 Yargıç, genelde toplumdan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilâfın taraflarından bağımsızdır.

1.3 Yargıç, yasama ve yürütme organlarının etkisi ve bu organlarla uygun olmayan ilişkilerden fiîlen uzak olmakla kalmayıp, aynı zamanda öyle görünmelidir.

1.4 Yargıç, yargısal görevlerini yerine getirirken, tek başına karar vermek zorunda olduğu hususlarda diğer yargıçlardan da bağımsızdır.

1.5 Yargıç, yargının kurumsal ve eylemsel bağımsızlığını sürdürmek ve arttırmak için, yargısal görevlerinin ifasına yönelik koruma tedbirlerini almalı ve bunları artırmalıdır.

1.6 Yargıç, yargı bağımsızlığını sürdürmede esas olan yargıya yönelik kamusal güveni güçlendirmek amacıyla, yargı etiği ile ilgili yüksek standartlar sergilemeli ve bunları ilerletmelidir.

Değer 2:

TARAFSIZLIK

İlke:

Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bu prensip, sadece bizâtihî karar için değil, aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir.

Uygulama:

2.1 Yargıç, yargısal görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmelidir.

2.2 Yargıç, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.

2.3 Yargıç, duruşma ve karar aşamalarında, kendisini yargılamadan zorunlu olarak el çektirecek olasılıkları makul ölçüler içerisinde asgariye indirecek şekilde hareket etmelidir.

2.4 Yargıç, önündeki bir dava veya önüne gelme ihtimâli olan bir konu hakkında, bilerek ve isteyerek; yargılama aşamasının sonuçlarını veya sürecin açıkça âdilânelik vasfını makul ölçüler çerçevesinde etkileyecek veya zayıflatacak hiçbir yorumda bulunmamalıdır. Ayrıca yargıç, her hangi bir şahsın ya da meselenin âdil yargılanmasını etkileyebilecek alenî olsun veya olmasın her hangi bir yorum da yapmamalıdır.

2.5 Yargıç, tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda veya makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide tarafsız olarak karar veremeyeceği izlenimi yaratması halinde, yargılamanın her hangi bir aşamasına katılmaktan çekinmelidir. Sınırlı sayıda sayılmamakla birlikte bu durum aşağıdaki ihtimâllerde söz konusu olur:

2.5.1 Yargıcın, yargılama aşamasında delil kâbilinden tartışılan olaylarla ilgili kişisel bir bilgiye sahip olması veya davanın bir tarafıyla ilgili gerçek bir önyargı veya tarafgirlik içerisinde olması veya

2.5.2 Yargıcın ihtilâf konusu olan davada, olaya ilişkin bir tanıklığının olması ya da daha önceden bu konuda avukat olarak hizmet vermiş olması veya

2.5.3 Yargıç ya da yargıcın ailesinden birisinin ihtilâf konusu dava sonuçlarıyla ilgili ekonomik bir çıkarının olması.

Davaya bakmaya devam edecek yeni bir mahkemenin kurulamaması halinde veya hiçbir şeyin yapılmamasının durumun aciliyeti nedeniyle ciddi şekilde adaletsizliğe yol açacağı halde yargıca, görevden el çektirmek gerekmez.

Değer 3:

DOĞRULUK ve TUTARLILIK

İlke:

Doğruluk ve tutarlılık, yargı görevinin düzgün bir şekilde yerine getirilmesinde esastır.

Uygulama:

3.1 Yargıç, meslekî davranış şekli itibariyle, makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide her hangi bir serzenişe yol açmayacak hal ve tavır içinde olmalıdır.

3.2 Yargıcın hal ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici nitelikte olmalıdır: Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir.

Değer 4:

DÜRÜSTLÜK

İlke:

Dürüstlük ve dürüstlüğün görüntü olarak ortaya konuluşu, bir yargıcın tüm etkinliklerini icrada esaslı bir unsurdur.

Uygulama:

4.1 Yargıç, yargıçtan sâdır olan tüm etkinliklerde yakışıksız ve yakışık almayan görüntüler içerisinde olmaktan kaçınmalıdır.

4.2 Kamunun sürekli denetim sujesi olarak yargıç, normal bir vatandaş tarafından sıkıntı verici olarak görülebilecek kişisel sınırlamaları kabullenmeli ve bunlara isteyerek ve özgürce uymalıdır. Yargıç, özellikle yargı mesleğinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmalıdır.

4.3 Yargıç, kendi mahkemesinde hukuk mesleğini icra eden kimselerle olan bireysel ilişkilerinde, objektif olarak bakıldığında tarafgirlik veya bir tarafa meyletme görüntüsü ya da şüphe doğuracak durumlardan kaçınmalıdır.

4.4 Yargıç, ailesini temsil eden birisinin davacı olduğu veya böyle bir kimsenin her hangi bir şekilde ilişkili olduğu davalara bakmamalıdır.

4.5 Yargıç, ikâmetgahının, hukuk mesleğini icra eden birisi tarafından adalet talep edenlerini  veya bu kişinin diğer meslektaşlarını kabul yeri olarak kullanılmasına izin vermemelidir.

4.6 Yargıç, diğer vatandaşlar gibi, ifade, inanç ve dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahiptir, ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranmalıdır.

4.7 Yargıç, şahsına ait olan ve kendisine emanet olarak bırakılan mal varlığını bildirmeli ve aile üyelerinin mal varlıklarının bildirimine ilişkin makul bir çaba sarf etmelidir.

4.8 Yargıç, ailesinin, sosyal veya diğer ilişkilerinin, hâkim olarak meslekî davranışlarını veya vereceği yargısal kararı etkilemesine izin vermemelidir.

4.9 Yargıç, yargıçlık mesleğinin prestijini; kendisine, aile üyelerinden birisine veya her hangi bir kimseye özel çıkar sağlayacak şekilde ne kendisi kullanmalı ne de başka birisine kullandırtmalıdır. Ayrıca yargıç, yargı görevinin yerine getirilmesinde, her hangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine ne kendisi yol açmalıdır, ne de başkalarının böyle bir izlenime yol açmalarına müsaade etmelidir.

4.10 Yargıç tarafından, yargıçlık mesleğinin icrası sırasında elde edilen gizli bilgiler, yargıcın yargısal göreviyle ilgili olmayan diğer amaçlar için yargıç tarafından da kullanılamaz ve ifşa edilemez.

4.11 Yargısal görevlerini tam ve eksiksiz bir şekilde icra etmek kaydıyla, yargıç aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilir:

4.11.1 Hukuk, hukuk sistemi, adalet teşkilatı veya bunlarla ilintili diğer konularda yazı yazabilir, konferans verebilir, ders verebilir ve diğer etkinliklere katılabilir;

4.11.2 Hukuk, hukuk sistemi, adalet teşkilatı veya bunlarla ilintili diğer konularla ilgili resmi bir organ önündeki kamuya açık bir oturuma katılabilir;

4.11.3 Üye olması halinde, bu üyelik bir yargıcın bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine halel getirmeyecekse, resmi bir organın, veya başka bir idari komisyonun, komitenin veya danışma kurulunun üyesi olarak hizmet verebilir. Veya

4.11.4 Yargıçlık makamının onurunu zedelememesi ve yargısal görevlerin yerine getirilmesine engel olmaması koşuluyla, diğer etkinliklere katılabilir.

4.12 Yargıç, yargıçlık makamında görevli iken avukatlık yapamaz.

4.13 Yargıç, yargıçlarla ilgili derneklere katılabilir veya böyle bir dernek kurabilir, ya da yargıçların çıkarlarını temsil eden diğer örgütlere katılabilir.

4.14 Yargıç ve aile üyeleri; yargısal görevlerin yerine getirilmesine ilişkin olarak, bir şeyin yargıç tarafından yapılması, yapılmaması veya yapılmasına kayıtsız kalınması ile ilintili herhangi bir hediye, bir kredi, bir teberrû ya da bir iltimas talebinde ne bulunabilir ne de kabul edebilir.

4.15 Yargıç, mahkeme personeline veya nüfûzu, idaresi ve yetkisi altında olan diğer kişilere, görevlerinin veya işlevlerinin yerine getirilmesine ilişkin olarak; bir şeyin yapılması, yapılmaması veya yapılmasına kayıtsız kalınması ile ilintili herhangi bir hediye, bir kredi, bir teberrû ya da bir iltimas talebinde bulunmaları veya kabul etmeleri konusunda, izin veremez.

4.16 Umuma açıklama konusundaki yasal gerekler ve hukuk gözetilmek suretiyle yargıç; tarafgirlik görüntüsüne yol açmayacak veya yargısal görevlerin icrasında yargıcı etkilemek amacıyla verildiği izlenimi yaratmayacak hatıra kâbilinden hediye, ödül veya benzeri şeyi alabilir.

Değer 5:

EŞİTLİK

İlke:

Yargıçlık makamının gerektirdiği performans açısından asıl olan; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlamaktır.

Uygulama:

5.1 Yargıç, toplumdaki çeşitliliğin ve sınırlı sayıda olamamakla birlikte ırk, renk, cinsiyet, din, tabiiyet, sosyal sınıf, sakatlık, yaş, evlilik durumu, cinsel yönelim, sosyal ve ekonomik durum ve benzeri diğer sebeplerden neşet eden farklılıkların (davaya mesnet olmayan sebepler) şuurunda olmak ve bunları anlamak zorundadır.

5.2 Yargıç, yargıçlık görevini yerine getirirken, davaya mesnet olmayan sebeplere dayanarak herhangi bir kişi ya da gruba karşı sözle veya davranışlarıyla meyilli ya da önyargılı olarak hareket edemez.

5.3 Yargıç, yargısal görevlerini; davaya mesnet olmayan ve yargı görevinin düzgün bir şekilde işlemesinde ehemmiyetsiz olan sebeplerde bir ayrımcılığa gitmeksizin davanın tarafları, tanıklar, avukatlar, mahkeme personeli ve yargı görevini icra eden meslektaşları dahil herkes için uygun yasal mülahazalarla yerine getirmelidir.

5.4 Yargıç, mahkeme personeline veya yargıcın nüfuzu, yönetimi veya denetimi tahtında olan diğer kişilere; yargıcın önüne gelmiş bir konuda, davaya mesnet olmayan sebeplere dayanarak, bireyler arasında ayırımcılık yapmalarına izin vermemelidir.

5.5 Yargıç, mahkeme önündeki yargılama aşamasında, avukatlardan; sözleriyle ya da davranışlarıyla, yargılama konusunun ve savunma konusunun bu sebep olması hali dışında, davaya mesnet olmayan sebeplere dayanarak herhangi bir kişi ya da gruba karşı meyilli ya da önyargılı olduklarını izhar etmemelerini talep etmelidir.

Değer 6:

EHLİYET VE LİYÂKAT

İlke:

Ehliyet ve liyâkat, yargıçlık makamının gerektirdiği performansın ön koşuludur.

Uygulama:

6.1 Bir yargıcın yargısal görevleri, diğer tüm etkinliklerin önünde yer alır.

6.2 Yargıç, meslekî aktivitesini, sadece mahkemedeki yargısal işlevler ile sorumlulukların yerine getirilmesine ve karar vermeye değil, aynı zamanda mahkemenin işleri ve yargıçlık makamıyla ilgili diğer vazifeleri de içeren yargısal görevlere adamalıdır.

6.3 Yargıç, yargıçlar için yargının kontrolünde yapılan eğitim ve diğer fırsatları kollayarak, yargısal görevlerin düzgün bir şekilde icrası için meslekî bilgisini, becerisini ve bireysel yeteneklerini sürdürmek ve artırmak için gerekli adımları atmalıdır.

6.4 Yargıç, uluslararası sözleşmeleri ve insan hakları normlarını oluşturan diğer belgeleri kapsayan uluslararası hukuk gelişmeleri hakkında kendisini ve bilgilerini sürekli güncellemelidir.

6.5 Yargıç, mahkeme kararlarının verilmesi de dahil tüm yargısal görevlerini etkin bir şekilde, âdilâne ve makul bir süre içerisinde yerine getirmelidir.

6.6 Yargıç, mahkemedeki tüm yargılama aşamalarında düzeni ve uygun hareket edilmesini sağlamalı, davanın tarafları, jüri üyeleri, tanıklar, avukatlar ve diyalog kurduğu resmi bir sıfatı haiz diğer kişilerle ilişkilerinde sabırlı, nazik ve vakur olmalıdır. Hâkim, aynı davranış tarzını tarafların yasal temsilcilerinden, mahkeme personelinden ve hâkimin nüfuzu, yönetimi ve denetimine bağlı diğer kişilerden de talep etmelidir.

6.7 Yargıç, yargısal görevlerini layıkıyla yerine getirmesine uygun düşmeyen davranışlar içerisinde bulunamaz.

YÜRÜRLÜK

Yargıçlık makamının niteliği sebebiyle, bu prensipleri yürürlüğe koyacak mekanizmalar şayet hâlihazırda hukuklarında mevcut değilse, ulusal adalet teşkilatı, bu prensipleri yürürlüğe koymayı temin edecek etkili tedbirleri almalıdır.

TANIMLAR

Metnin bağlamı aksine izin vermedikçe ya da gerektirmedikçe, prensiplerin anlatımında kullanılan kelimeler aşağıdaki anlamlarda kullanılmıştır.

“Mahkeme personeli”; katipler de dahil hâkimin personelini içerir.

“Yargıç”; yargı yetkisini kullanan atanmış kişi anlamına gelir.

“Yargıcın ailesi”; yargıcın eşini, oğlunu, kızını, damadını, gelinini ve evinde yaşamak kaydıyla çalıştırdığı kimseyi, yakın akrabalarını veya kendisine eşlik eden diğer kişileri kapsar.

“Yargıcın eşi”; yargıcın aynı evde yaşayan eşini ve yargıçla yakın ilişkide olan diğer herhangi bir şahsı kapsar.

Savcılar için ise 2005 yılında Avrupa Savcıları Konferansı’nde kabul edilen “Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları, kısa adıyla “Budapeşte İlkeleri” de aşağıdaki gibidir;

Temel görevler

Savcılar her zaman ve her koşulda;

Dava açma görevi de dâhil olmak üzere görevlerini daima ilgili ulusal ve uluslararası hukuka uygun olarak icra ederler,

Görevlerini adil, tarafsız, tutarlı ve hızlı şekilde yerine getirirler,

İnsan onuru ve insan haklarına saygı duyarlar, bu değerleri korurlar ve desteklerler,

Toplum adına ve kamu yararına hareket ettiklerini dikkate alırlar,

Toplumun genel menfaatleri ile bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir denge kurmaya çalışırlar.

II-Genel olarak mesleki davranışlar

Savcılar her zaman yüksek mesleki standartlara bağlı kalmalı ve

a) Her zaman mesleklerinin onur ve şerefini korumalıdırlar,

b) Her zaman profesyonel şekilde hareket etmelidirler,

c) Dürüstlük ve itina konusunda her zaman yüksek standartlar uygulamalıdırlar,

d) Görevlerini olaylara ilişkin değerlendirmeleri temelinde, hukuka uygun olarak ve her türlü uygunsuz etkiden bağımsız olarak icra etmelidirler,

e) Bilgili ve eğitimli kalmalı, ilgili hukuki ve sosyal gelişmeleri takip etmelidirler,

f) Rec (2000) 19 sayılı Tavsiye Kararının 36 a sayılı fıkrasında belirtildiği gibi, görevlerinin bireysel ve toplu olarak icrasında kendilerine rehberlik etmesi gereken genel esasların, ilke ve kriterlerin kabul edilmesi ve yayımlanması dâhil olmak üzere çeşitli uygulamalar aracılığıyla tarafsız ve tutarlı olmaya ve öyle görünmeye çabalamalı, gerektiğinde diyalog ve ekip çalışmasını sağlamaya çalışmalıdırlar,

g) Görevlerini adil bir biçimde, korkusuzca, iltimas ve önyargı olmaksızın gerçekleştirmelidirler,

h) Bireysel çıkarların veya belli bir kesimin çıkarlarının, kamu ve medya baskısının etkisinde kalmamalıdırlar,

i) Tüm kişilerin kanun önünde eşit olma hakkına saygı duymalı; cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer görüşler, cinsel yönelim, ulusal veya sosyal köken, ulusal azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum, sağlık, engellilik ve diğer her türlü statü temelinde herhangi bir kişiye karşı ayrımcılık yapmaktan sakınmalıdırlar,

j) Mesleki gizliliği korumalıdırlar,

k) Mesleki faaliyetleri kapsamında görüştükleri bireylerin görüşlerini, meşru menfaatlerini, mahremiyetlerini ve muhtemel kaygılarını dikkate almalıdırlar,

l) Yetkileri dâhilinde, bireylerin hakları ve yasal durumları hakkında gereğince bilgilenmelerini sağlamaya çalışmalıdırlar,

m) Mahkemeler, polis, diğer kamu kurumları ve hukuk alanındaki diğer kişilerle olan görevlerini saygı ve nezaketle yerine getirmelidirler,

n) Uluslararası işbirliğini mümkün olduğunca ilerletmek amacıyla hukuka uygun olarak diğer yargı çevrelerindeki savcı ve kamu kurumlarına yardımcı olmalıdırlar,

o) Kişisel veya mali çıkarlarının ve ailevi, sosyal veya diğer ilişkilerinin, bir savcı olarak kendi davranışlarını uygunsuz şekilde etkilemesine izin vermemelidirler. Özellikle, kendilerinin, ailelerinin veya iş ortaklarının kişisel, özel veya mali çıkarlarının veya bağlantılarının bulunduğu davalarda savcılık yapmaktan kaçınmalıdırlar.

III. Ceza soruşturmaları çerçevesinde mesleki davranış:

Savcılar, ceza soruşturması çerçevesinde görev yaparken her zaman;

a) İnsan Haklan ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 6.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında açıkça ifade edilen adil yargılanma hakkı ilkesini desteklemelidirler,

b) Görevlerini adil, tarafsız, objektif olarak, hukukun koyduğu hükümler çerçevesinde ve bağımsız olarak icra etmelidirler,

c) Ceza adalet sisteminin mümkün olduğunca hızlı işlemesini sağlamaya çalışmalı, adaletin yararına hareket etmelidirler,

d) Masumiyet karinesi ilkesine saygı göstermelidirler,

e) Dava açılıp açılmaması yönünde bir karar almadan veya adaletin seyrini etkileyebilecek başka kararlar almadan önce gerekli ve makul tüm soruşturma ve incelemelerin yapılmakta veya yapılmış olmasını temin etmeye çalışmalıdırlar,

f) Bir davada sanığın lehine ya da aleyhine olup olmamasına bakmaksızın sanığı etkileyen durumlar da dâhil olmak üzere davanın tüm hususlarını göz önünde bulundurmalıdırlar,

g) Tarafsız bir soruşturma neticesinde suçun bulunmadığı görüldüğünde dava açmamalı veya davaya devam etmemelidirler,

h) Davayı sebatla, ama adil şekilde ve kanıtlarla ortaya konanların ötesine geçmeyecek biçimde takip etmelidirler,

i) Kanıtların yasal olarak elde edilip edilmediğini görmek için sunulan kanıtları incelemelidirler,

j) Sanığın veya diğer kişilerin insan haklarının ağır ihlalini teşkil eden kanunsuz yöntemlerle elde edildiğine makul şekilde kanaat getirilmiş kanıtları, bu yöntemleri uygulayan kişiler dışında başka birine karşı kullanmayı reddetmelidirler,

k) Bu tür yöntemleri kullanmaktan sorumlu kişiler aleyhinde gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaya çalışmalıdırlar,

l) Özellikle hukuk ve adil yargılanma ilkesine uygun olarak sanığa ve vekiline gerekli bilgileri vermek suretiyle tarafların eşitliği (equality of arms) ilkesini korumalıdırlar,

m) Mağdur ve tanıkların menfaatlerini gereğince dikkate almalıdırlar,

n) Adil bir karara ulaşmak için mahkemeye yardım etmelidirler,

o) Kararları, mevcut kanıtların tarafsız ve profesyonel şekilde değerlendirilmesine dayalı olarak almalıdırlar.

IV- Özel yaşamdaki davranışlar:

a) Savcılar, özel yaşamlarındaki faaliyetleri nedeniyle savcılık hizmetinin fiili dürüstlüğünü, adilliğini ve tarafsızlığını veya bunlara ilişkin makul algıları zedelememelidirler.

b) Savcılar, her zaman hukuka saygı duymalı ve uymalıdırlar.

c) Savcılar, mesleklerine yönelik kamu güvenini muhafaza edecek ve artıracak şekilde hareket etmelidirler.

d) Savcılar, görevleri sırasında elde etmiş oldukları herhangi bir bilgiyi, kendilerinin veya başkalarının özel çıkarlarını haksız şekilde desteklemek için kullanmamalıdırlar.

e) Savcılar, üçüncü kişilerden gelebilecek hiçbir hediye, ödül, menfaat, teşvik veya konukseverliği kabul etmemeli; dürüstlük, hakkaniyet ve tarafsızlıklarından taviz olarak görülebilecek hiçbir görevi yürütmemelidirler.

Hâkimler ve savcılar, görevlerini yerine getirirken adaletin en hassas ve doğru şekilde dağıtıldığından emin olan, meslekî sorumluluk içinde davranan, bütün işlemleri ile karar ve davranışlarında insan ve toplum hayatına tesir edeceklerinin ve toplum nezdindeki saygınlıklarının korunmasının Türk yargısının itibarını da yükselteceğinin bilincinde olan ‘hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn’ insanlardır. Anayasa ve kanunlardan aldıkları yetki çerçevesinde, hür vicdanları ile evrensel değerleri şiar edinerek bağımsız ve tarafsız olarak görevlerini yürütürler. Bu bildirgede belirtilen etik ilkeleri içtenlikle benimser, gerek meslekî gerekse sosyal hayatlarında bu ilkeler doğrultusunda davranmaya onurları ve vicdanları üzerine söz verirler.

Hakm ve Savcılar İnsan onuruna saygılıdırlar, insan haklarını korurlar ve herkese eşit davranırlar.

Hakimler Savcılar Kurulu tarafından kabul edilen ve 14 Mart 2019 tarih, 30714 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan  “Türk Yargı Etiği Bildirgesi” 8 temel ilke ve bu ilkeleri açıklayan alt başlıklardan oluşmaktadır.

Bu bildirgede yer alan 8 ilkeye göre hakimler ve savcılar; “İnsan onuruna saygılıdır, insan haklarını korurlar ve herkese eşit davranırlar”, “Bağımsızdırlar”, “Tarafsızdırlar”, “Dürüst ve tutarlıdırlar”,  “Yargıya olan güven temsil ederler”, “Mahremiyeti gözetirler”, “Mesleğe yaraşır şekilde davranırlar”, “Yetkindirler ve mesleklerinde özenli davranırlar.”

c- Yargi Etiği İlkelerin Yaşama Geçirilmesi 

Yargı etiği konusunda Türkiye olarak bizim keşfedeceğimiz veya keşfedebileceğimiz herhangi bir şey yoktur. Yoktur, çünkü az yukarda sunulduğu üzere bu ilkelerin hemen hepsi vazedilmiştir ve bellidir. O halde, bu konuda bizim yapacağımız şey, sadece ve sadece bu ilkeleri hayata geçirmekten ibarettir.

Bunu yapabilmek ise, genel anlamda insan malzemesinin, özel anlamda yargıç, avukat ve savcı malzemesinin iyi olmasına ve iyi yetiştirilmesine bağlıdır.

Genel anlamda insan malzemesini, özel anlamda yargıç, avukat ve savcı malzemesini iyi yapabilmenin ve iyi yetiştirmenin yolu ise eğitimden geçmektedir. O nedenle, bu konuda yapılması gereken ilk iş, iyiden bozulmuş olan eğitim sistemimizi gözden geçirmek ve iyileştirmektir. Esasen eğitimin amacı da insanı eğitmek, insanı düzeltmektir.

Bunu yapabilmek için ilkokuldan üniversiteye kadar hala ezbere dayalı bir eğitim modelinin egemen ve geçerli olduğu ülkemizde, önce tümevarımcı, sorgulayıcı, soru sorucu, analitik,  Sokratik bir eğitim ve öğrenim modelinin gerçekleştirilmesi gerekir. Zira özgür, özerk, bağımsız bireyler, ancak bu modelle yetiştirilebilir ve birey olma sürecini tamamlayamamış bir insan da toplumsallaşamaz ve hemen hemen hiçbir konuda toplumsal refleks gösteremez.

Toplumdaki en önemli hammadde, toplumdan gelen ve yine topluma giden insandır. İnsanın, bir şeyin “eni”, yani en profesör, en yargıç, en avukat, en savcı, en doktor, en mühendis vs. olmasının hiçbir önemi ve değeri yoktur. Çünkü kişilik, bilgiden, meslekten, makamdan, unvandan vs.den önce gelir. Yani bir insanın eğer kişiliği yok ise, o insanın bilmem ne olmasının hiçbir anlamı ve değeri yoktur.

O nedenle, hangi mesleği icra ederse etsin insanın önce kişilik sahibi olması gerekir. Tahsil insanı meslek sahibi, makam sahibi yapar ama kişilik sahibi yapmaz. Kişilik sahibi olmak için insanın kendisine emek vermesi, kendisini yetiştirmesi, oldurması gerekir. Kişilik sahibi olan insan, onun bunun adamı olmaz, işini, mesleğini yapar ve iyi yapar.

Her insan iki tür eğitime sahiptir; birincisi başta aile, okul, yakın ve uzak çevre olmak üzere, başkalarının ona verdiği eğitim, ikincisi ve daha önemli olanı ise insanın kendisine verdiği eğitimdir. İnsanın kendisini eğitmesi, yetiştirmesi ve oldurması için mevcut rolleri, verili haritaları, koşullanmaları, kafasının ve yüreğinin içine yalan yanlış doldurulmuş olan ne varsa bunların hepsini unutması, yaşamın bütün zenginliği karşısında, sağlıklı diyebileceğimiz bir kuşku, bir kavrama, bir öğrenme, bir anlama merakı ile kendisini eğitmesi, yetiştirmesi, oldurması, bu amaçla demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü, adalet gibi temel ve kurucu değerleri benimsemesi ve savunması, vicdan ve hak duygusunu içselleştirmesi, bunları kendisine rehber edinmesi gerekir.

Bütün bunların sağlanması ve gerçekleştirilmesi ve yansıra toplumda hukuka aidiyet bilincinin egemen kılınması hususunda en büyük görev, hiç kuşkusuz hukukçulara, bu bağlamda yargıçlara, avukatlara ve savcılara düşer. Zira bütün bu konularda toplum için, insanlar için rol model olanlar yargıçlardır, avukatlardır, savcılardır. Eğer yargıçlar, avukatlar, savcılar bu görevi hakkıyla yapmazlar, halktan aldıkları yetkiyle toplumu yönetenlere hukuku referans alarak dur demezler, toplum için en büyük tehlike olan dinin ve hukukun siyasallaştırılmasına izin verirler ise, tarih en başta yargıçları, avukatları, savcıları affetmez. Sadece tarih değil, gelecek kuşaklar da affetmez.

Bu konuyla ilgili olarak yapılması gereken önemli bir diğer husus da, yargının bağımsızlığı ile yargıç tarafsızlığını sağlamak, bu amaçla birey hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması için siyasal iktidarın sınırlandırılması demek olan anayasacılığı ve anayasacılığın sağlanmasının en önemli ve vazgeçilmez aracı olan kuvvetler ayrılığı ilkesini egemen kılmak, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu sadece yargıçlar, avukatlar ve savcılardan oluşan bir yapıya dönüştürmek, bu amaçla Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nı Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun doğal üyesi olmaktan çıkarmak ve böylece yargıyı siyasal iktidarın egemenliğinden kurtarmak gerekir.

Bunu okudunuz mu?

Ahmet Kaya Savunması – 1999

Ahmet Kaya, 10 Şubat 1999 yılında Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği törende “Yılın En İyi Sanatçısı” …