Yeni
Ana Sayfa » Hukukbook » Haluk İnanıcı

Haluk İnanıcı

Avukat Haluk İnanıcı, Isparta’da doğdu. Çocukluğu İstanbul’un Tophane, Galata, Bayrampaşa ve Karagümrük semtlerinde geçti. İlkokulu Galata’daki Okçu Musa İlkokulu’nda, Ortaokulu ise Karagümrük Ahmet Rasim Ortaokulu’nda okudu.

Ortaokuldaki Milli Güvenlik dersinin öğreteninden aldığı bilgilerle askeri lise sınavlarına girdi ve bu sınavda başarılı olarak Kuleli Askeri Lisesi’nde okumaya hak kazandı. Liseden sonra üniversite sınavına girip fizikçi olmaya karar verdi ancak o yıl askeri öğrencilerin üniversite sınavlarına girmesi yasaklanınca bu isteği gerçekleşmedi.

Daha sonra Ankara Harp Okulu’na başladı ve 1976 yılında bu okuldan mezun oldu, bir yıl piyade, bir yıl da jandarma subay okulunda okudu. Harp Okulu’nda edebiyat, hukuk ve felsefe ile ilgili yoğun okumalar yaptı, ikinci yabancı dilini öğrenmeye çalıştı. Okulda özellikle Prof. Dr. Ergun Özbudun‘dan aldığı hukuk derslerinden ilhamla aynı yıl üniversite sınavına girdi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı.

İlk görev yeri Hozat Er Eğitim Alayı idi. 1978 yılından 1982 yılına kadar dört yıl boyunca komando bölük komutanlığı ve çeşitli ilçe jandarma bölük komutanlıkları yaptı.

12 Eylül 1980 darbe döneminde üsteğmen rütbesindeydi. 12 Eylül 1980 askerî darbe sürecinde darbe karşıtı subay olması nedeniyle Jandarma Üsteğmen rütbesinde iken ihraç edildi.

Ordudan çıkartıldığında üçüncü sınıf öğrencisi olduğu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1983 yılında bitirdi. Mezun olduktan sonra avukatlık stajını tamamlayarak 1984 yılında İstanbul Barosu’na kaydoldu ve serbest avukatlığa başladı. Avukatlığının ilk yıllarında ceza davalarında müdafilik görevi üstlendi. Daha sonra fikri mülkiyet, basın hukuku, yazılım ve bilişim hukuk alanlarında uzmanlaştı.

Barosu Çalışmaları, Sivil Toplum Faaliyetleri ve Mesleki Yaşamı

İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezinde 15 yıl çalıştı ve Yürütme Kurulu üyeliği görevini yürüttü. 1996-2010 döneminde çeşitli mesleki bölüm başkanlıkları yaptı ve akademik kurullarda yer aldı. Prof. Dr. Yücel Sayman‘ın baro başkanı olduğu 2000-2002 yılları arasında İstanbul Barosu Disiplin Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. İstanbul barosunun düzenlediği 2006 farazi dava yarışmasının jüri heyetinde yer aldı. 2010 yılı İstanbul Barosu Genel Kurulu’nda divan başkanlığı görevini yürüttü.

5 Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle, Avukat İnisiyatifi adıyla, 111 avukat tarafından ilan edilen bildirinin imzacılarından biri oldu. Türkiye Barolar Birliği tarafından, 2015 yılı Avukatlar Günü etkinlikleri kapsamında hukukçular arasında düzenlenen “Avukatların ve Baroların Sosyal Sorumluluğu” makale yarışmasında jüri üyesi olarak görev yaptı. Aynı yıl meslekte 30. yıl plaketini aldı. 2018 yılında yapılan ve Av. Mehmet Durakoğlu‘nun başkan seçildiği İstanbul Barosu Genel Kurulunda, Av. Rıza Türmen, Bahri Bayram Belen, ve Şerafettin Can Atalay ile birlikte Av. Fikret İlkiz’in yönetim kurulu listesinden aday oldu.

Türk Ceza Hukuku Derneği’nin İstanbul Barosu ile birlikte düzenledikleri “Pazartesi Forumları”nın ikincisinde “Avukatlık Mesleği Çürüme Girdabı İçinde” dedi. Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi‘nde, 8 Mayıs 2019 tarihinde, “Avukatlık Etiği ve Uygulaması” konulu konferansı verdi. İstanbul Barosu Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonu (HFSK) tarafından 23-25 Aralık 2022 tarihlerinde Kartepe’de gerçekleştirilen 3. Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Kampında tebliğ sunan konuşmacılardandı.

Ağırlıklı olarak Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku, Basın Hukuku, Teknoloji ve Bilişim Hukuku, Yazılım Hukuku, Rekabet Hukuku, Şirketler Hukuku alanlarında çalışmaktadır. Mesleki yazı ve makalelerinin yanı sıra, Avukatlık mesleğinde etik ve meslek kuralları ile ilgili çalışmaları bulunmaktadır.

Yayıncılık Faaliyetleri, Makaleleri ve Yaşam Felsefesi 

İnanıcı, Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi’nin ilk sekiz sayısının editörlüğü görevini üstlendi.

Makaleleri, Birikim Dergisi, Suç ve Ceza Ceza Hukuku Dergisi, Yeni Yaklaşımlar, Ekspress Dergisi, Güncel Hukuk, Açık Sayfa, Görüş, T24, Günışığı ve Baro Dergilerinde yayınlandı. Yazılı ve görsel medyada, hukuk, insan hakları, basın özgürlüğü, yayıncılık ve avukatlık mesleği hakkında çok sayıda röportajı yer aldı.

Haluk İnanıcı’nın Eserleri 

Türkiye’de Hukuku Yeniden Düşünmek (İletişim Yayınları – 2015)

Türkiye’de Hukuku Yeniden Düşünmek

Hukuk, devlet aygıtının fikrî yakıtı, demokrasilerin ayrılmaz bir parçası, yönetenlerin keyfiliğini önleme aracı, yönetilenlerin haklarını korumadaki yegâne güvence… Toplum yaşamındaki en önemli olgulardan, kavramlardan, gerçekliklerden biri. Bu nedenlerle hukukta baş gösterecek bir “krizin” toplumun tümünü, derinden etkilediği, etkileyeceği ortada. Tüm yaşananlardan, olup bitenden Türkiye’nin de uzun zamandır ciddi bir “hukuk krizi” içinde olduğunu net biçimde biliyoruz. Haluk İnanıcı’nın alanındaki önde gelen, uzman isimlerin katkılarıyla hazırladığı bu derleme yazarların kendi alanlarındaki envanteri, demokratik hukuk devleti, hukukun genel ilkeleri perspektifinden değerlendirme niteliği taşıyor. Türkiye’de Hukuku Yeniden Düşünmek yargı kültüründen bilişim suçlarına, başkanlık sistemi tartışmalarından kadın cinayetlerine, İç Güvenlik Kanunu’ndan iş hukukuna, siyasal suçlardan çocuk hukukuna, çevre hukukundan basın özgürlüğüne ve daha başka konulara Türkiye’nin sürekli gündeminde yer alan, “kriz” çıkaran, tartışmalı hukuki konulara kapsamlı bir değerlendirme sunuyor. Haluk İnanıcı, İbrahim Ö. Kaboğlu, Hayrettin Ökçesiz, Osman Doğru, Tolga Şirin, Serap Yazıcı, Ersan Şen, Fikret İlkiz, Köksal Bayraktar, Ercan Kanar, Ali Pehlivan, Tankut Centel, Ulaş Karan, Ayhan Erdoğan, Ergin Cinmen, Arif Ali Cangı, H. Fehmi Demir, Seda Akço Bilen, Zehra Çiğdem Özcan’ın yazılarıyla…

Parçalanmış Adalet, Özel ceza mahkemeleriyle ilgili derleme çalışmasıdır. Kitap, Devlet Güvenlik Mahkemeleri‘nin devamı gibi kurulan ve işleyen “özel yetkili ağır ceza-özel soruşturma” modelini ele alıyor, bu soruşturma ve yargılama yönteminin “adil yargılama” açısından oluşturduğu tehdidin çeşitli boyutlarına dikkat çekmeyi amaçlıyor: Göz ardı edilen sanık ve müdafi hakları, kanuna aykırı şekilde yapılan uygulamalar, “terör suçlusu” olarak değerlendirilen çocukların yargılanmaları, askerî yargının doğurduğu sorunlar, gizli tanık uygulaması, bilgisayarlarda yapılan aramalar, son çare olarak başvurulması gereken “tutuklama” kararının kural haline gelmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları…

21. Yüzyılda Avukat ve Baro: Eleştirel Bir Değerlendirme

21. Yüzyılda Avukatlık ve Baro 21. Yüzyılda Avukat ve Baro: Eleştirel Bir Değerlendirme (Makaleler, 2008, Legal Yayınevi)

Avukatlık mesleğinde 20. yüzyılın son çeyreğinde başlayan “büyük değişim” yeni yüzyılda da devam ediyor. Bu değişimin birçok boyutu var: İlki teknolojinin, sanayiden hemen sonra, öncelikle banka ve sigorta alanları olmak üzere “hizmet sektörü”ne girmesi ve “işbölümü kuralları”na tabi tutarak “mesleği” ayrıştırmaya başlaması. İktisadi ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak bu süreç, “avukatlıkta uzmanlaşma” ve “yargıda ihtisaslaşma” gibi klişe tanımlarla anılıyor. Avukatlıkta “teknisyenleşme”, “yoksullaşma gibi bir dolu sorunun temeli de işte tam bu noktada ortaya çıkıyor. Bir diğer boyut ise, “klasik yargı” ve buna “bağlı/bağımlı” olan “klasik avukatlığın” toplumun adalet/uzlaşma ihtiyacına cevap verememesi nedeniyle krize girmesi. Bu da beraberinde, avukatlığın temel var olma nedenlerinden, yani “ihtilafların çözülmesi ve hak arama” süreçlerinden kısmen tasfiyesi ve de yargıya ait görevlerin başka kurum ve mesleklere “ihale edilmesi”ni getiriyor.

 

 

Rugan Ayakkabılı Teğmen (Roman, 2010, Everest Yayınları)

Haluk İnanıcı’nın ilk kalem tecrübesi, Rugan Ayakkabılı Teğmen adıyla 2005 yılında tamamladığı romanıdır. Romanda, 12 Eylül 1980’e uzanan süreç ve sonrası teğmenlerin gözünden kesitlerle anlatılmaktadır.

Yazar, kitabı “Ortaokuldan öldürüldüğü ana kadar arkadaşım olan Teğmen Talat’ın bazı devre arkadaşlarımızca terörist olarak nitelenmesi, hatta resminin devre albümünden çıkartılması sonunda onun hayatını konu alan ama onun nezdinde subaylık ideolojisine içeriden bakan, devletin kurucusu ve sahibi olduğunu iddia eden bir zümrenin, yapının zihni dünyası içinde arkeolojik kazı yapan bir roman” olarak tanımlamıştır. Yazar bu ilk romanını 5 yılda yazmış, edebiyat alanının zor, çetrefil sorunlarıyla karşılaşmış ve çözmeye çalışmış, ona dokunan konularda yazmış ve kendisine dokunan konuların okuyucuya da dokunmasını istemiştir.

12 Eylül Darbesini Ordunun İçinden Anlatan İlk Kitap. Evire Çevire Her Yüzüyle 12 Eylül’ü Okumanız İçin!…  Gece olduğunda ay yoksa, yatakhanenin pencerelerinden görünen gökyüzünde pır pır yanıp sönen yıldızlar ne kadar çoktu… Hayalleri tutuşturan bol yıldızlı gökyüzünün allında, anne kucağından uzakta uyuyan çocuklar, yıllar sonra diplomalarını aklıklarında yıldızlar her birin omuzlarına konacak, teğmen olup hayatın akışına katılacaklardı. Omuzlarındaki yıldız sayısı çoğaldıkça parıltıları artacak, göz kamaştıracaklar ama yollan da birbirinden ayrılacaktı. Bazısı ülkülerle çarpan kalbinin sesini dinledi, özgürleşmek ve özgürleştirmek istediği hayattan bir yıldız gibi kaydı; insani değerlerini ve özlemlerini miras bırakarak. Ve Türkiye, kendi çocuklarının yasını tutmadı. Rugan Ayakkabılı Teğmen, öncesi ve sonrasıyla 12 Eylül Darbesi’nin titreşimlerini kanında iliğinde yaşayan, erozyona uğramış bir toplum içinde kendi olmaya ve kalmaya çalışan teğmenlerin odağında yaşadığımız bir toplu kıyıma bakıyor, belleğimizi tazeliyor.

“Haluk İnanıcı’nın bu ilk romanı, bize 12 Eylül öncesi ve sonrasında askerin tarafında neler yaşandıyı yazmış. Romanda genç teğmen olan karakterlerin hikayeleri bir birlerine bağlanarak anlatılıyor. Kitapda 12 Eylül darbesinin koşulları anlatılırken 12 Eylül tarihinden sonra yaşanan trajedileride okuyucuya anlatıyor. İnancı’nın çalışması, askeriye öğrencilerinin hayallerindeki yıldızıların diploma almalarından sonra omuzlarına işlenen ağırlıkları olduğu anlatılmış. 12 Eylül’ü asker tarafından anlatan roman, 12 Eylül edebiyatına başka bir eser katmış” (Mehmet Ali Birand )

 

Aşkın Yedi Menzili (İletişim Yayınları – 2016)

İsterseniz Selçuki, Farsi, Rumi; isterseniz Ermeni, Sami, İbrani topraklardan hatta hakikatin bağrından kopup gelen, sevdiği kadını arayan bir âşık deyin; isterseniz alın elinize kalbimi, işitin sizin için atan nağmeleri. Ben ki nurunu Allah’tan, sabrını imandan almışım; ömrümü “hâl ve kâl” arasında geçirmişim, nice pir, rind, kalender tanımışım, yolları seccadem bilmişim de gelip size “câmı ceminizden mey verin bana,” demişim. Sultanım siz de bakın bakalım, içtiğiniz su, yediğiniz ekmek kadar gerçek miyim, yoksa sizin için deli divane miyim?  13. yüzyılda, Diyarı Rum’da Tebrizli Arif’in, Taşbek Baba’nın, Porine’nin, Mahperi Sultan’ın iç içe geçen yolculuğu… Başka türlü Müslümanlarla, ruhban sınıfını kabullenmeyen Hıristiyanların yol arkadaşlığı… İsa’nın çocukları, Ali’nin çocukları için yas tutuyor, mumlar yakıyor… Aşkın Yedi Menzili, ezber bozanların hikâyesi… Aşkın ve adaletin romanı… Haluk İnanıcı, çitlembik ağacının gölgesinde gördüğü düşleri anlatıyor… Fısıltıları dillendiriyor…

Yazar, kitap hakkında “Anadolu’nun ilk eşitlikçi, paylaşımcı hareketlerinden olan Babailerin, Baba İlyas’ın ve o dönem Anadolu’da hâkim olan İsmaili dailerinin, Hacı Bektaşların, Mevlanaların, Şemsi Tebrizilerin izini sürerken kalemimden dökülmeye başladı. Anadolu’nun Hıristiyan heretiklerinin ve Müslüman batınilerin yollarının kesişmesi, birbirlerine yardım etmeleri, yan yana savaşmaları, aslında dini görüşlerinin birbirine benzemesi, efsanelerin iç içe geçmesi romana yön verdi.” demektedir.

 

Yazarın ikinci romanıdır. Dinle Lisa’nın konusu, yazarın Rum çocukluk arkadaşının fahişe olduğunu ve Beyoğlu’nda trajik bir biçimde öldüğünü öğrenmesiyle zihnine yerleşti. Mübadele kurbanı Kastorialı dedesinin ve annesi Makedonyalı Cevriye’nin romana girmesiyle fikir gelişti. Mübadele kuşağını, 12 Mart ve 12 Eylül kuşağıyla buluşturma düşüncesiyle romanın kurgusu tamamlanmış oldu.

“Son bir ders daha aldım Lisa’dan: Aşk insana, sanılanın tam tersine, gerçeği öğretirmiş. Lisa’ya ‘kimsenin kimse için söylemediği şeyler söylemeye’ söz vermem bu nedenledir.”
Dinle Lisa, bir hasret romanı. Toprağından, çocukluğundan, gençliğinden, yetişkinliğinden, geleceğinden kovulmuşların iç dünyasında hayat buluyor. Dinle Lisa, elbette bir umut romanı aynı zamanda… Toplumsal ve bireysel hayatın insanı mahkûm ettiği esaretten kurtulma imkânının olmadığı anlarda, hiç umulmayan, dahası, beklenmeyen yerlerden filiz veren, hiçbir öngörüye, plana sığmayan umutların dillendiricisi oluyor. Hasret ve umuttan doğan bir aşk da taçlandırıyor Dinle Lisa’yı… Bir armağan gibi yaşanan, paketinin kurdelelerini acı kırmızı avuçlarımıza bırakan bir aşk.  İsyan, kabulleniş, öfke, çaresizlik, direnme, çözülme ancak birbirinin halkasında gerçekliğini kazanabiliyor. Dinle Lisa, sorulmayan soruların niçin sorulmadığına da bakan, baktıkça büyüyen bir göze dönüşerek, Türkiye gerçeklerinin çok parçalı aynasına ışık oluyor; gözlerimizin önüne gerilen perdeyi yırtıyor… Nice acının içinden geçen bir şefkatle.
Endülüs’ü Farklı Gezmek (İletişim Yayınları – 2019)

“İstedim ki, Endülüs’ü gezenler benim hissettiklerimi hissetsin, yaklaşık dokuz asırlık bir uygarlığın izlerini sürerken kulağıma dolan ezgileri, dudağımdan dökülen şiirleri dinlesin.”

Müslüman dünyayla Hıristiyan dünyanın her bakımdan bir araya geldiği, kaynaştığı, yüz yıllarca iç içe geçtiği bir yer: Endülüs. Haluk İnanıcı, bu hayranlık uyandırıcı coğrafyada klasik gezi formu sınırları dışına çıkarak tarihî, sosyal ve kültürel doku içinde dolaşırken güzelliklerin içine gizlenmiş acıları hissediyor, taşların arkasını gözlüyor, söylencelere kulak kabartıyor, hayaller kuruyor.

Endülüs’ü Farklı Gezmek adının hakkını tam manasıyla veren, bir geziyi aynı zamanda kültür ve tarih yolculuğuna dönüştüren, okuru kendi merak labirentine çeken özel bir kitap.

Atina’yı Farklı Gezmek (İletişim Yayınları – 2023)

“Hâsılı, bu Atina gezi-kültür rehberini yazarken istedim ki; yemeğiyle, tarihî yapılarıyla, sanatçılarıyla, müziğiyle binlerce yılda ortaya çıkan bu ince kültür, gözlerimin ışığı ve duyu organları aracılığıyla okurun beynine aksın, onun merakını çeksin ve gezisine eşlik ederek ona bir farklılık yaşatsın; okura kendi güzergâhlarını ve gezisini oluşturmak için imkan sunsun.”

Atina, tarihi binlerce yıl önceye uzanan Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Girit kültürlerinin sentezi olarak karşımıza çıkan antik şehirlerin en önemlilerinden. Politik, edebi kavramların ilk defa şekillenmeye başladığı, felsefi ve bilimsel kavramların ilk defa sistematik bütünlüğe kavuştuğu önemli bir kültür merkezi. Haluk İnanıcı böylesi önemli bir şehri gezerken aynı zamanda agoraların, stoaların sütunları arasında cereyan eden tartışmaları, dönemin yaşantısını canlandırıyor bizlere. Şehrin insanlığa armağan ettiği Isonomia (yasa önünde eşitlik), demokrasi tartışmalarının uçuştuğu Eski Agora’da, Ekklesia’da dolaştırıyor; bilinen ne kadar antik tiyatro oyunu varsa ilk kez sahnelendiği Dionysos Tiyatrosu sıralarına oturtarak şölenin, oyunun içine sokuyor okuru, hayaller kurduruyor. Yemeğinden müziğine kadar tarihin derinliklerinden gelen damak ve dimağ zevkini de ihmal etmiyor.

Atina’yı Farklı Gezmek, adının hakkını tam manasıyla veren, bir geziyi aynı zamanda kültür ve tarih yolculuğuna dönüştüren, okuru kendi merak labirentine çeken özel bir kitap.

Belçika’yı Farklı Gezmek ( İletişim Yayınları – 2023)

Belçika güneyin Roma ve Floransa’sı gibi kuzeyin Rönesans merkezi olarak fikir ve sanat özgürlüğünün merkezi haline gelmesiyle ön plana çıkan bir bölge. Jan van Eyck, Bosch, Bruegel, Rubens, Rembrandt, Veermer gibi ressamları; Erasmus, Spinoza, Leibniz gibi büyük düşünürleri yetiştiren bu topraklar düşünceleri yüzünden yerel iktidarlarla çatışan birçok muhalife de kucak açmıştı. Haluk İnanıcı şehir sokaklarında dolaşırken Voltaire, Hugo, Baudelaire, Marx, Proudhon gibi sürgündeki fikir insanlarının, yazarların sığındığı mekanlara uğruyor; bizi Avrupa’nın iki büyük imparatorluğunun kurucuları olan Şarlman ve Şarlken’in yaşadığı yerlere götürüyor; nice şarkıcı, yazar, çizerin yürüdüğü sokakları tanıtıyor. 20. yüzyıl bilim dünyasının kutsal mekanı Solvay Enstitüsü’nün de burada olmasının rastlantı olmadığını anlatıyor okura.

Belçika’yı Farklı Gezmek, adının hakkını tam manasıyla veren, bir geziyi aynı zamanda kültür ve tarih yolculuğuna dönüştüren, okuru kendi merak labirentine çeken özel bir kitap.

 “İstedim ki, Brüksel, Bruge, Gent, Anvers sokaklarında dolaşırken, müzelerde zaman geçirirken, parklarında otururken, heykellerine bakarken, müziklerini dinlerken, kanallarında gezerken, yemeklerini tadarken hissettiğim; tarihin derinliklerinden beslenen duygular, imgeler, heyecanlar satırlar arasından okura aksın ve onları da etkisi altına alsın.”


Hukuk Ansiklopedisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bunu okudunuz mu?

Mümtaz Soysal

Prof. Dr. Mümtaz Soysal, 15 Eylül 1929 tarihinde Zonguldak’ta doğmuş, ilkokulu Zonguldak’ta 1936-1941 yıllarında tamamlamıştır. …