Yeni
Ana Sayfa » Hukukbook » Hukuk, Adalet ve Yargı Temalı Şiirler

Hukuk, Adalet ve Yargı Temalı Şiirler

Şiir / Hukuk, Adalet ve Yargı Temalı Şiirler

 

 

Şikayetname- Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar

Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: – Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?

Dediler: – Bizim adetimiz böyledir.

Dedim: – Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.

Dediler: – Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.

Dedim: – Beratımın gereği niçin yerine gelmez?

Dediler: – Zevaittir, husulü mümkün olmaz.

Dedim: – Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?

Dediler: – Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?

Dedim: – Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.

Dediler: – Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.

Dedim: – Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.

Dediler: – Bu hesap, kıyamette sorulur.

Dedim: – Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.

Dediler: – Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.

Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey’us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.

 

 

Özdemir Asaf

Adalet

İnsansız adalet olmaz

Adaletsiz insan olur mu?

Olur, olmaz olur mu!

Ama, olmaz olsun

Özdemir Asaf
Bertolt Brecht

Halkın Ekmeği

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek, başlar açlık,
bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yoğurulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız, kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsa da olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…
Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o, günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol, pişkin, verimli.

Bertolt Brecht
Seyrani

Boynu Eğri Olmamıştık Kafire

Boynu eğri olmamıştık kafire bi’l ittifak
Müslümanın kalmadı iş erlerinde baş ayak

Olmağa vareste gerdan-bestelerden yok ümid
Söndü ümmidi adalet kalmadı ızhar-ı Hak

Pençe-i zalimlerin attı o şahinler bugün
Yoldular mazlum kebuterlerde bitti tüy tozak

Mürtekipler seddi bend etti adalet kal’asın
Feth-i bab etmez tüfenk top yay kılınç okla bıçak

Bul adalet çeşmesinin katresinden bir eser
Yandı tüttü bende zulmün ateşinden dil dudak

Doldu zulmün çillesi halk oldu yarım müslüman
Şeyhulislamlar zemane başına versin sebak

Lafzı var manası yok ahkam-ı şer’in şimdilik
İsmini yad etmeğe dillerde resmen bir tuzak

Vah yazık Tuba-yı adl-i saltanatta hasılı
Kalmadı Seyrani’ye meyve verir bir dal budak

Seyrani
Paul Eluard

Asıl Adalet

İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır.

Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
tâ akla kadar.

Çeviren: A. Kadir / Paul Eluard
Abdurrahim Karakoç

HAKİM BEĞ

Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: ‘bana ne, öl git!’
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su,
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.

Keşife-meşife, damgaya, harc’a
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar;
Değişti bizde de göya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar,
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.

Mülkün temeliydi adalet hani?…
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ?!

Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.

Abdurrahim Karakoç
Mahzuni Şerif

Adaletsiz Dünya

Ağaçlan uzun kısa
O da biter kese kese
Geniş değildir herkese
Adaletsiz yalan dünya

Fil de canlı karınca da
Kimi yerde kimi dalda
İyi kötü bu dünya da
Adaletsiz zalim dünya.

Toprakların altın bakır
O da bizde yoktur şükür
Kimi zengin kimi fakir
Adaletsiz fani dünya.

Mahzuni de senden uçar
Belki yıldızlara geçer
Seni eken bir gün biçer
Adaletsiz yalan dünya.

Mahzuni Şerif
Bülent Ecevit

YARGI

öldürenle katiliz çalanla hırsız
tümümüz sanığız tümümüz savcı
tümümüz suçlu tümümüz yargıç

kimi aklar kimi suçlarız
kimi bağışlar kimi asarız
kendimizi başkasında

hergün bıçak saplı
birinin arkasında
vurulan da biziz vuran da

Bülent Ecevit
Sezen Aksu

Hakim Bey

Şikâyetim var cümle yasaktan
Dillerimi hâkim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma, polis karakoldan
Fikrim firarda, mapusa sığmaz eyvah
Mapusa sığmaz eyvah
Gün olur yerle yeksan olurum
Gün olur şahım devri devranda
Kanun üstüne kanun yapsalar
Söz uçar yazı iki cihanda eyvah
İki cihanda eyvah
Sussan olmuyor, susmasan olmaz
Dil dursa hâkim bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz
Şikâyetim var cümle yasaktan
Dillerimi hâkim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma, polis karakoldan
Fikrim firarda, mapusa sığmaz eyvah
Mapusa sığmaz eyvah
Gün olur yerle yeksan olurum
Gün olur şahım devri devranda
Kanun üstüne kanun yapsalar
Söz uçar yazı iki cihanda eyvah
İki cihanda eyvah
Sussan olmuyor,…
Sezen Aksu 
Tevfik Fikret

HAN-I YAĞMA

Bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor – bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Tevfik Fikret

Dünya Adaletsiz Çocuk! 

Çıkar boynundan at o ipi çocuk!
Salıncaklar mı yok sana?
Kalk hadi o soğuk betondan,
Yatacak başka yer mi yok sana?
En sevdiklerimi verdim ölüme de;
Ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
Kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün…
Görmedim Ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını…
…ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
Ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
Dünya adaletsiz çocuk!
Dünya zorba.
Elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
Bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, Bahara kalmaz, gelirim yanına.

Nazım Hikmet

TUTUKLUNUN GÜNLÜĞÜ

salı gecesi 

kara bir balta buldu akşam vuracak noktayı
hücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı
kim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı
kimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı
insan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı

 daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında
 didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı'nda
 küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında
 kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da
 bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı

gönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki
seni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki
çıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki
ne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki
gözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı

 görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar
 uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar
 tophane rıhtımı'nda acı acı gemiler kalkar
 hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar
 ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı

tutanak 2

elektrik elletirler kıvılcım yalatırlar
tuzruhu damlatırlar kulak boşluğuna
çekip alınlar kerpetenle tırnaklarını

öğrenmek istedikleri aslında bildikleridir
geceleri rüyalarına girip uykularını kaçıran
insanın insanı soyduğu derisini yüzdüğü

duruşma arası

( o varsa kırılır buzlu camları kışın
anlamı yoğunlaşır anlamsız bir yaşayışın
gerçi farkındayız adı belirsiz bir yanlışın
acaba ben çok mu esmerim o çok mu sarışın

yansımaz oldu aydınlığı yüzüme haftalardır
yazdıklarında bile gizli bir uzaklık vardır
eylem bir dağıldı mı bütün boğazlar daralır
ben başka bir erkek olurum o başka bir kadın)

gereği düşünüldü

mahcup yaseminler son balkonların süsü
özgürlük özlemleridir genişletir gönlümüzü
savcılar ağır sürgünlerden yankılansa da

bir yer gelir ki artık ne savunma içgüdüsü
ne heyecandır kalır ne de yürek üzüntüsü
yalnız bir daktilo çıplak bir masada

toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü
verirse halklar verir tarihte hükmümüzü
gizle de yargılansak 3.ağırceza'da

Attila İLHAN

 

Asıl Adalet

İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır.

Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
tâ akla kadar.

Paul Eluard (Çeviren: A. Kadir)

 

“Adldir mûcib-i salâh-ı cihan

Cihan bir bağdır dîvarı devlet

Devletin nâzımı şeriattır

Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk

Mülk zapt eyleyemez illâ leşker

Leşkeri cem edemez illâ mal

Malı cem eyleyen râiyettir

Râiyeti kul eder pâdişah-ı âleme adl.”

 

“1. İnsanoğlu tek başına yaşayamaz

2. Cemiyet halinde yaşayan insana bütün fertlerin tâbi olacağı bir mevzuat lazımdır. Bu töre olabilir; kanun, örf, şeriat olabilir.

3. Bu mevzuatı ayakta tutacak (ona uyulmasını sağlayacak) bir organizasyona ihtiyaç vardır. Bu padişahtır, devlettir, hükümettir.

4. Fertler cemiyet halinde yaşayabilmek için, yani medeni olabilmek için kanuna, örfe, padişaha, devlete, hükümete itaat etmek zorundadırlar.

5. Padişaha (devlete-hükümete) itaati mümkün ve zaruri kılan padişahın (devletin-hükümetin) âdil olmasıdır.

6. Çünkü adalet mülk ve devletin salâhının teminatıdır (Adalet mülkün temelidir).

7. Mülkü korumak için askere ihtiyaç vardır.

8. Askerin varlığı için mal (toprak-mahsul-üretim) ve para lazımdır.

9. Üretimi yapan, toprağı ihya eden ve parayı sağlayan (vergi veren) râiyettir (yani halktır).

10. Vergiyi adaletle toplamak ve adaletle harcamak padişahın (devletin, hükümetin) görevidir.

11. Cihanın ayakta durmasının (yani nizâm-ı âlemin) asıl sebebi adalettir.”

Kınalızâde –  Ahlâk-ı Alâi

Bunu okudunuz mu?

Dünya Etik Günü

Dünya Etik Günü (Global Ethics Day), her kim ayının üçüncü Çarşambasında gerçekleşmektedir. Carnegie Council for Ethics …