İnsan Derisiyle Kaplı Anayasa, anayasa hukukçusu ve hukuk tarihçisi Ord. Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya tarafından kaleme alınmış ve ilk baskısı 1979 yılında Çağdaş Yayınları tarafından yapılmıştır. Kitap daha sonra Alba Yayınları tarafından da basılmıştır.
“Paris’in şirin müzelerinden birinde, Karnaval’de, Fransız İhtilali’ne ilişkin eşyaları ve belgeleri seyrediyorum. Gözlerim salonun bir köşesine özenle yerleştirilmiş küçük bir kitaba takıldı. Altındaki etikete eğildim ve okudum:’1791Anayasası’. Fransa’nın ilk yazılı anayasası. Biraz daha dikkatle bakınca alt satırdaki şu müthiş cümle beni dondurdu ‘insan derisiyle kaplanmıştır’. Bu küçücük, rengi sararmış kitap karşısında hürriyet savaşlarının derinliğini, uzunluğunu, özgürlük denilen şeyin bedava olmadığını insan bir kez daha anlıyor. Sanki her Anayasa insan derisiyle kaplı…”
“Yıllarca önce üniversitenin büyük dış kapısından rahmetli Cevat Fehmi Başkut’la beraber çıkarken, bana döndü: “Lütfen, biraz daha fazla yazın” dedi. Ben aslında çok yazan bir yazar değilim. Yazmam uzun sürer, yazdıklarımı yırtar, tekrar tekrar değiştiririm. Bu bakımdan günlük fıkra yazarlarına hayret ederim ve de hayranlık duyarım. Yıllar yine geçti. Yine aynı yere yakın, rahmetli hoca Profesör Şükrü Baban’la rastlaştık. Konuşma sırasında “Beyefendi yazın, daha fazla yazın. Sizde etof (kumaş anlamına) var” dedi. Bu sözcük beni hayli geriye götürdü. Yine rahmetli Ethem İzzet Benice, Açıksöz gazetesine ilk yazımı verdiğim zaman okumuş, 1936 yılında aynı sözcüğü kullanmıştı. Hikâye ve makale olarak gazetesinde hayli yazım çıkmıştı. Bu anıların ve uyanların bende bıraktığı izleri büyük bir zevkle hatırlıyorum. Daha eski yıllarda günlük gazetelerin ünlü yazarlarına gider, onlarla taşır ve yazı yazmak istediğimi söylediğim zaman bir örnek isterlerdi. Olgunluk imtihanını verdiğim gün yine Açıksöz’de bir yazım çıkmıştı. Elimde o günkü gazete ben Türkçe kompozisyon sınavına giriyordum. Okuyacağınız bu yazılar, bu gibi duyguların ve anıların damgalarını taşır. Bu yazılar hukuk mesleğini geniş anlamıyla ve içeriğiyle seçmiş bir öğretim üyesinin memleket sorunları karşısında gösterdiği merak ve tepkilerin eseridir. Bu kitabı bir eser olarak değil, ama güncel olayların üzerimdeki etkileri olarak değerlendirmek gerekir ve tümü de günün izlerini taşırlar. Belirli olaylar karşısında kamuoyuna seslenmek de bir çeşit gazeteciliktir – ben öyle kabul ediyorum -ve kamuoyuna hesap verme gibi anlıyorum. İlk izlenimlerim beni arayıp yazılarımı yorumlayan ve yazmaya adeta zorlayan dostlarımın tepkisiyle köklendi. Aziz hocam rahmetli Profesör Enver Ziya Karal’ın bana bir mektup göndererek Vatan gazetesindeki yazılarımı övdüğünü anımsıyorum ve beni yüreklendirdiğini de belirtmek istiyorum. Türkiye’de günlük gazetelerde çıkan yazıların bir özelliği vardır…” (1988 yılı Arba Yayınları baskısı)