İstanbul Barosu Başkan Adayı Avukat Gökhan Ahi ile Röportajda, Avukat Hakları Grubunun baro seçimlerine ilişkin görüşleri Hukuk Ansiklopedisi okuyucularına sunulmaktadır.
Hukukbook: Sayın Gökhan Ahi, İstanbul Barosu başkanlığına neden aday oldunuz?
Gökhan Ahi: Meslek hayatım boyunca avukatların itibarının hiç bu kadar azalmadığını, avukatın fiilen yargının kurucu unsurları arasından çıkarıldığı, vatandaşın avukatın varlığından rahatsız olduğu bir ülkede, sorunları ancak İstanbul Barosu çözebilir diyerek aday oldum.
Biz seçim çalışmaları sürecinde dahi çok şeyi değiştirdik. Önce Baro’ya sonra adaylara avukatın gerçek sorunlarını ve çözüm yollarını gösterdik. Diğer adaylar bizim projelerini kendi projeleri gibi yayınladı ve bu bizi inanılmaz mutlu etti. Şimdi biliyoruz ki -küçük bir ihtimal de olsa- seçilmesem bile önümüzdeki dönem Baro çok değişecek, avukatın sorunlarına bakış açısı çok değişecek. Bu algıyı yaratabildiğimiz için gururluyuz.
Hukukbook: Peki, Baro’da neleri eksik gördünüz de aday olmaya karar verdiniz?
Gökhan Ahi: Mevcut yönetim yıllardır Baro’nun yönetiminde, bir statüko oluşturmuş, avukatların sorunlarına, rahatsızlıklarına, geleceğine gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış vaziyette. Mükemmel yönetimden bahsetmiyorum, Avukatlık Kanunu’nda sayılmış görevlerinin bile çok sınırlı bir kısmını icra ediyor ki zaten sicil tutmayıp ruhsat vermezse o Baro olmaktan çıkar.
Hukukbook: İstanbul Barosunun mevcut yönetiminin yaptığı icraatlardan hangilerini doğru buluyorsunuz?
Gökhan Ahi: Sanırım en zor soru bu. Ne yazık ki o kadar etkisiz ki “Mevcut yönetim şunu yapmıştı ve çok iyiydi” diyebileceğim hiçbir şey gelmiyor aklıma. Herhalde bu sorunun cevabı ile adaylık nedenimiz aynı doğrultuda.
Hukukbook: İstanbul Barosu’nun neden yapmadığını sorguladığınız işler hangileridir? Görevi olduğu halde Baro hangi işleri yapmamakta, kötü yapmakta, eksik yapmakta yada yetersiz kalmaktadır? Yapması gerekip de yapmadığı, kötü yaptığı yada eksik yaptığı işleri kategoriler halinde sıralar mısınız?

Gökhan Ahi: Bakın Baro yönetim kurulunun bazı görevleri şunlar:
- Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını, meslekin adalet amaçlarına uygun olarak bağlılık ve onurla yapılmasını sağlamak,
- Mesleki ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek ve onlara bilgi vermek ve mesleki görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idari girişimde bulunmak,
- Levhaya yazılı avukatlar arasında, avukatlarla avukatlık ortaklıkları, avukatlık ortaklığının ortakları arasında ve bunlarla iş sahipleri arasında çıkan anlaşmazlıklarda istek üzerine aracılık etmek ve ara bulmak, ücret uyuşmazlıklarında sulha davet etmek,
- Bakanlıkların yahut mahkeme veya resmi kurumların istediği konularda görüşünü bildirmek,
- Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak,
- Vatandaşlarda kendilerine ait davaları avukatlar eliyle açmanın ve savunmanın lüzum ve faydaları hakkındaki inancı yerleştirmeye çalışmak
- Kanunların memleket ihtiyaçlarına uygun olarak gelişmesi ve yürütülmesi yolunda dileklerde, yayınlarda bulunmak, gerekirse ön tasarılar hazırlamak,
- Avukatların meslekte gelişmelerini teşvik edecek ve sağlayacak her türlü tedbirleri almak,
- Mahkeme içtihatlarının sistemli bir surette toplanması ve yayınlanması için Adalet Bakanlığı ve yargı mercileri ile işbirliği yapmak,
Bu liste daha uzar gider. Ancak biliyor musunuz bunlar Baro Yönetim Kurulunun ve bir kısmı Türkiye Barolar Birliğinin görevleri. Hangi biri objektif olarak layığıyla yerine getiriliyor? Baronun tek görevi levha hazırlamak ve ruhsat dağıtmak mı?
Gökhan Ahi, adaylığını ekibi ile birlikte sosyal medyada canlı yayınla açıkladı
Bu arada ilginç bir şey söyleyeyim, biz kanunda sayılan görevleri ifa edebilecek araç projeler geliştirdik. Birçok konuda projelerimiz var ancak bu projelerin hepsi kanuni görev gereği zaten yapılması gereken şeyler. Bizi ne diye eleştirdiklerini biliyor musunuz: Hayalcilik. Nasıl yapacaksınız bunları diyorlar. Biz de diyoruz ki görev bunlar siz nasıl yapmazsınız!
Hukukbook: Sayın Ahi, “Avukat” denildiğinde aklınıza ne geliyor? Avukat kavramına yüklediğiniz anlam nedir?
Gökhan Ahi: Tabi ki avukat temel olarak savunmadır. Ama bunun ortaya çıkardığı yan anlamlar ve misyonlar da var. Avukat hukuk düzeninin koruyucusudur. Avukat müfettiştir, hukuku uygulamayanları denetler, müdahale eder. Avukat yol göstericidir, toplumda herkesin danıştığı kişidir.
Ancak bunlarla beraber biz biraz farklı şeyler de söylüyoruz. Avukat hastalanmadan önce aşı olmak için gidilen doktor gibidir, hastalıkları önler. Avukat yargının üzerindeki hantallığı alabilir. Yeter ki insanlar avukatlara daha fazla danışsın ve bu özendirilsin. Herkes belirli bir miktarın üzerindeki sözleşmelerini avukatla yapsın. Ticari hayatta avukatsız hiçbir hukuki işlem yürümesin. Avukatın önemini sadece biz değil toplum kavrayabilirse o toplum değişir.
Hukukbook: Istanbul Barosu tarihinde örnek aldığınız ve takdir ettiğiniz en büyük başkan kimdir?
Gökhan Ahi: İstanbul Barosunun 140 yıllık şanlı bir mazisi var. Bu tarihte bizim bugün en azından örgütlü olabilmemizi sağlayan çok değerli avukatlar var. İstanbul Barosu tarihi bizim de tarihimizdir. Her başkanı kendi döneminde kendi şartlarında değerlendirmek gerekir. Hepsi ayrı ayrı değerlidir.
Hukukbook : Sizce baro başkan adaylarının hangi niteliklere sahip olması lazım?
Kanundaki 10 yıllık kıdem şartı tek başına yeterli değil. Sadece siyaset veya sadece hukuk konuşmamalı, sabırlı olmalı, insan ilişkileri iyi olmalı, bilimle, sanatla iç içe olmalı çünkü yönetmek de bir sanattır. Empati yeteneği olmalı, sorunu tespit etmekte gecikmemeli ileriyi görebilmeli ve çözüm üretebilmeli, gerektiğinde toplumda ses getirecek bir duruş sergilemekten çekinmemeli, yeni ve dijital çağa ayak uydurabilmeli, gençlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir baroya ihtiyaç olduğunu farkedebilmeli, Baro’nun tek bir adamdan ibaret olmadığının, kurumsal bir yapı olduğunun bilincinde olmalı, aktif olarak avukatlık yapıyor olmalı, çözmesi gereken sorunları birebir yaşamış olmalı, ki o makama geçince koltuğun rehavetine kapılmasın. Bir de törenlerde az ve öz konuşmalı, sürekli aynı tonda veya bağırarak konuşmamalı. Artık kimse bunu samimi bulmuyor.
Hukukbook: Size göre Baro nedir? Misyonu ne olmalıdır? Başkan olmanız halinde Baro’ya hangi misyonu biçmektesiniz?
Gökhan Ahi: Baroya geleneksel anlamıyla bakmadığımızı söyleyebilirim. Bizim ‘Yeni Nesil Baro’ bakış açımızla Baro sadece bir Baro değildir.
Aynı zamanda bir izleme Örgütü’dür. Hukuka aykırılıkları, insan haklarına yönelen suistimalleri, bireysel ve toplumsal özgürlüklere müdahaleleri izler, araştırır, raporlar, takip eder ve kamuoyunda farkındalık yaratır.
Baro, bir Sivil Toplum Kuruluşu’dur. Toplum adına Hukuk Politikaları üretir, çeşitli hukuki sorunları bağımsız olarak ele alarak kamuoyunu bilgilendirip ve aydınlatma görevi yapar; adalete erişim’in ve avukatlık hizmetlerinin herkese ulaşmasını sağlar.
Baro doğal olarak bir Meslek Birliğidir
Avukatların hak ve çıkarlarını gözetir, avukatların bağımsızlığını her platformda savunur, mesleği geliştirir, mesleğin itibarını yükseltir, avukatların çalışma koşullarını iyileştirir ve tüm bunları meslektaşlarından aldığı güçle yapar.
Baro bir Baskı Grubu’dur
Bunlarla birlikte Baro bir Baskı Grubu’dur. Mevzuat çalışmalarını izler, hukukun her alanı için görüş bildirir, dikkat çeken, farkındalık yaratan, demokratik toplum için önemli davaları takip eder, toplum yararı için davalar açar ve itirazlarda bulunur.
Baro bir Lobi Kurumu olmalıdır
Bize göre Baro ayrıca bir Lobi Kurumu olmalıdır. Yasa koyucu, yasa uygulayıcı, yürütme, yargı makamları ve karar vericiler ile ilişkiler geliştiren, görüşmeler yürüten; İş ve Çalışma Dünyası ile işbirlikleri yapan, karar alma süreçlerini etkileme çalışmaları yürüten ve her alanda lobi yapan bir İstanbul Barosu sadece avukatlara değil, tüm hukuk düzenine değebilir ve müdahale edebilir diye düşünüyoruz.
Ve son olarak İstanbul Barosu aynı zamanda “Muhalefet”tir. Demokratik toplumun gelişmesini engelleyen uygulamalar ve hukuki düzenlemelere karşı kavga etmeden tavır alabilen, çekişmeye girmeden inandığı doğruları korkmadan savunabilen, tüm siyasi etkilerden uzak kalabilen bir İstanbul Barosu tasavvurumuz var.

Hukukbook: İstanbul Barosu yönetimine geldiğinizde hiçbir kanun ve yönetmelik değişikliği olmaksızın derhal değiştireceğiniz somut politikalar nelerdir?
Gökhan Ahi: Bakın bizce avukatlık mesleğine ilişkin en önemli sorun niceliği yüksek, niteliği düşük bir avukat kitlesinin geliyor olması. Bunun temel sebebi her köşe başında apartmandan bozma Hukuk Fakültelerinin bir tane kadrolu profesörü olmadan kurulması ve YÖK’ün olağanüstü kontenjanlara dur dememesi.
İlk olarak staja alımda kontenjan koymayı düşünüyoruz. Örneğin 1000 kişilik bir staja kabul kontenjanı açacağız her sene. Bunun için de bir sınav yapacağız. Sınavda ilk 1000’e giren Hukuk Fakültesi mezunları staja kabul edilecekler. Bunun için mevzuat engeli yok. Staja daha az kişi alınca onları daha iyi eğitebileceğimizi, mentorluk hizmetlerini verebileceğimizi, daha nitelikli avukatlar yetiştireceğimizi düşünüyoruz.
Bununla birlikte Baroda Dijital Dönüşüm projelerimiz burada sayamayacağımız kadar fazla. Meslektaşları bir araya getirecek online platformlardan dijital meslek içi eğitimlere, büro yönetim uygulamalarından duruşma sıralarını online takip uygulamalarına kadar onlarca projeyi internet sitemizde yayınladık.
Bunun dışında 35-A uzlaştırmasını online ortamda daha kolay ve uygulanır hali ile işleme koymayı ve etkin kılmayı planlıyoruz. CMK, Adli Yardım hizmetlerinde genç avukatlara pozitif ayrımcılık tanıyacağız ve ücretlerini peşin almalarını sağlayacak banka finansman yöntemlerini hazırladık.
Hukukbook: Adaylık sürecinde vaat edip de Baro yönetimine geldiğinizde mevzuat değişikliği gerektiren işler nelerdir? Bunun için hangi yolları izleyeceksiniz?
Gökhan Ahi: Yeşil pasaport gibi klişelerden bahsetmeyeceğim. Mecliste ve Adalet Bakanlığı’nda daimi bir temsilci bulundurma projemiz var. Mevzuat değişikliği gerektiren konularda ağırlık vereceğimiz konunun avukatların yetkilerini genişletecek işlemler olacağını söyleyebilirim. Örneğin şu anda avukatlar kendi vekaletnamelerini düzenleyemiyor, Noterler tarafından düzenlenmesi gerekiyor. Onun dışında Tapu işlemlerinde avukat zorunluluğu, belirli bir miktarın üzerindeki borçlandırıcı işlemlerin avukatla yapılması zorunluluğu gibi projelerimiz var. Bunları gerçekleştirebilmek için meclis ile sürekli iletişim halinde olacağız, baskı kuracağız. Zaten halihazırda Avukatlık Kanunu’nda yer alan Anonim Şirketlerde ve Kooperatiflerdeki sözleşmeli avukat hükmünü kesin ve net olarak uygulanabilir hale getireceğiz.

Hukukbook: Yasa, Anayasa ve mevzuat değişikliklerinde baronun rolü ne olmalıdır?
Gökhan Ahi: Zaten bunun yukarıda belirttiğim gibi Avukatlık Kanunu’nda yeri var. Kanunların ülke ihtiyaçlarına uygun olarak gelişmesi ve yürütülmesi yolunda dileklerde, yayınlarda bulunmak , gerekirse ön tasarılar hazırlamak Baroların görevidir zaten. Bu düşünceye bağlı olamaz. Tabi ki her türlü yasama faaliyetine müdahil olacağız. Bunun için TBMM’de daimi temsilci bulunduracağız.

Hukukbook: Baro’nun komisyon ve merkezlerine hangi rolleri biçiyorsunuz? Komisyon ve merkezleri yeterli buluyor musunuz?
Gökhan Ahi: Baro komisyonları ne yazık ki üniversite kulüpleri gibi çalışıyor. Sadece paneller düzenliyor, aynı konular ile ilgilenen meslektaşları bir araya getirmeye dahi yaklaşamıyor. Biz komisyonların daha etkin ve yetkili olacağı, baro yönetimine katkı sağlayacağı, konuları ile ilgili resmi kurumlarla Baro adına temaslarda bulunacağı, aylık raporlar hazırlayıp tıpkı bir meclis komisyonu gibi yönetim kuruluna sunacağı bir misyon planlıyoruz.
Hukukbook: Baro, sizce üyelerine ve kamuoyuna karşı şeffaf mı?
Gökhan Ahi: Baro ulusal ve uluslararası anlamda kabul görmüş şeffaflık ve açıklık ilkelerini benimsemiş bir kurum olmalıdır. Grup adı altındaki faaliyetleri ile üye ve gönüllülerinin bağışları haricinde herhangi bir gelir sağlamayacağını, Baro gelirleri ve kaynakları ile bütçesini meslektaş lehine kullanacağını, Ulusal ve uluslararası anlamda her türlü denetime açık olduğunu, kayırma ve iltimas gibi sair çirkinliklerden kaçınacağını taahhüt etmiş olmalıdır. Bunlar bizim temel ilkelerimizden, bu konuda yaşanan eksikliğin avukatlarla baro arasındaki mesafeli duruşun, çözüme yanaşmayan tutumun asıl sebebi olduğunu düşünüyoruz.
Hukukbook: Baroda çoğulcu bir yönetim için somut önerileriniz nelerdir?
Gökhan Ahi: Eğer seçimlerden birinci çıkarsak hemen seçimin ertesinde diğer grupların temsilcilerinin, eski baro yönetimlerinin ve belirli bir sayıda ilgili meslektaşın katıldığı bir Çalıştay organize edip, bir otele kapanıp İstanbul Barosu’nun 2 ve 4 yıllık vadede eylem planlarını çoğulcu bir katılımla yapmayı düşünüyoruz. Bundan sonrasında ise sürekli bir biçimde online anketlerle, Baromuz üyesi meslektaşlara gerçekleştirdiğimiz projelerden memnuniyetlerini, gerçekleştirilmemiş temel istek ve ihtiyaçlarını soracağız. Sürekli avukat odaklı çalışacağız. Çünkü biz de avukatız, ‘Baroculuk” mesleğimiz olmayacak. Sürekli adliyelerde, icra dairelerinde olmaya, meslektaşın nabzını çalışma alanlarında tutmaya çalışacağız.
Hukukbook: Baro başkanlık seçimlerinin demokratik olduğunu söyleyebilir misiniz ?
Gökhan Ahi: Adayların yeterince propaganda yapabildiğini, kemikleşmiş yapıyla yarışmanın kolay olduğunu söyleyemem. Ama yine de en demokratik seçimlerin İstanbul Barosunda olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte medya ciddi bir şekilde ayrım yapıyor. Mesela en son Habertürk televizyonu 5 adayı “İstanbul Barosu seçimlere hazırlanıyor” başlığı ile çıkarmıştı, bizim bundan program sırasında haberimiz oldu. Asıl güzel olan bu demokratik zorluklara rağmen kazanmak olacak.
Hukukbook: Baronun basılı yayınlarını ve network ağını yeterli buluyor musunuz? Sosyal medya yeterli kullanılıyor mu?
Gökhan Ahi: Avukatların şikayet, talep ve önerilerine cevap verilmiyor, çözüm üretilmiyor, hızlıca cevaplanması veya müdahale edilmesi gerekenlere yeterli ilgi gösterilmiyor. Avukatların doğrudan ulaşabildiği, ulaşsa da sorununun çözümünde arkasında hissedeceği bir baro mümkün. Tüm bunlar verinin planlı ve doğru kullanımı ile mümkün. Dolayısıyla dijital olmak demek sadece web sitesi açmak değil. Sosyal medyayı da aktif ve bilgilendirici amaçla kullanmadıkları da ortada. Çağımızda en hızlı haber alma ve iletişim kanallarından birine sırt çevirmek yeni nesil avukata da sırt çevirmektir. Eski ve sıkıcı kafayla hazırlanmış her şeyden kurtulacağız. Şuanda kullanıyorlarsa da hala farkedilmemiş olan şey, bilginin “güç” olduğudur. İçerik bilgi içermiyorsa veya sosyal medyanın doğasına aykırı ise yani uzunsa, görsel değilse, sıkıcı ise paylaşımın hiçbir anlamı yoktur.
Hukukbook: Baro ile sayısı 40.000’i aşan üyeler arasında iletişimi ve koordinasyonu sağlamak için somut projeleriniz nelerdir?
Gökhan Ahi: Her avukatı fikirleriyle, önerileriyle ve şikayetleriyle yönetime ortak etmek adına, tüm talep, öneri ve şikayetleri toplayan; avukatı telefon numarasından tanıyan ve tek bir arama ile doğrudan ulaşılabilen Baro İletişim Merkezi (BİM) kurmak ve her başvuru hızlıca cevaplamak. Acil taleplere, Baro Operasyon Merkezi tarafından gerekli yönlendirmeler yapılarak yerinde hukuki müdahale etmek. Olumlu / olumsuz her başvuru mutlaka yazılı olarak cevaplamak, takibi bizzat Baro Yönetim Kurulu tarafından yapmak projelerimizden biri.
Hukukbook: Baronun düzenlemiş olduğu etkinlik, toplantı, protesto, eylem ve işlerde avukatların yüksek katılımını sağlamak için neler yapacaksınız?
Gökhan Ahi: En başta avukatları ayrıştırmayacağız. Avukatı şu görüşten, bu gruptan diye ayırma imkanı yok. Sorunlarımız ortak. Eğer ortak bir çözüm bulursak ve tüm söylemlerimizi hukukun üstünlüğü temeline oturtursak, zaten tüm avukatlar peşimizden gelir, barosuna aidiyet hisseder ve örgütlü gücü benimser.
Bu sebeple, Mesleğini yaptığı için saldırıya uğrayan, mesleğinden dolayı baskı gören, gözaltına alınan, soruşturmaya uğrayan, tutuklanan ve diğer haksız muamelelerle karşılaşan, hangi gruptan ve hangi siyasi görüşten olursa olsun her Avukatın İstanbul Barosu olarak arkasında durulması, adli, hukuki ve mali destek verilmesi bir meslek örgütünün en önemli görevlerinden birisidir. BOM adıyla hizmet verecek “Baro Operasyon Merkezi” 7/24 hizmet anlayışıyla haksızlığa uğrayan her Avukatın yardımına anında koşacak ve etkili tedbirleri almaya çalışacak. Böylelikle, her avukat kendi meslek örgütünün arkasında durduğunu bilecektir.
Hukukbook: Avukat sayısı çok mu yoksa yetersiz mi? Avukat sayısından sıkça şikayet ediliyor, sizin bu konudaki anlayışınız nedir?
Gökhan Ahi: İstanbul Barosu’nun 42.000’e yakın üyesi arasında, 10 yıl ve daha az kıdemi olan Avukat sayısı 27.000, yani yarıdan fazla. Plansız ve kontrolsüz açılan Hukuk Fakülteleri her geçen gün daha fazla mezun veriyor ve her yıl Türkiye’de 3000 yeni avukat mesleğe başlıyor. Kesinlikle avukat sayısındaki kontrolsüz artışın hem mesleki kaliteye hem meslek itibarına hem de avukatların ister bağlı çalışsın ister büro açsın, ciddi ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmasında ciddi payı olduğu aşikâr.
Mesleğe yeni başlayan avukat ister bağlı çalışsın ister serbest, ciddi ekonomik sorunlar yaşıyor. Müvekkil bulamıyor, bulduğundan ücretini hemen alamıyor, aldığını yüksek vergi ve ofis giderine harcıyor ve en önemlisi ekonomi çok kötü. Bağlı çalışan Avukatlar da alması gereken ücretlerin çok altına çalışıyor. Bu sebeplerden dolayı bir kısım avukat, daha ilk yıllarında ‘bu stresli işi yapıp kazanamayacağıma bir kafe / büfe açarım veya satışçılık yaparım daha iyi’ diye düşünerek mesleği bırakıyor. Biz bu gerçekliği biliyoruz. O yüzden seçtik sloganımızı: “Mesleğini değil, Baroyu değiştir!”

Hukukbook: Ülkemizde, kurumsal olarak yargının en büyük 5 problemi nedir? Çözüm önerileriniz ve yönetime seçilmeniz halinde hareket tarzınız ne olacaktır?
Gökhan Ahi: En büyük 5 diye bir sıralama yapamam. Türkiye’de yargının en büyük problemleri kuralsızlık, bilgisizlik ve keyfiliktir. Bu yine eskilerin ‘kanun adamı dediği’ kolluk memuru için de geçerli. Bir takım adli ve idari birimler, istediği her şeyi, hiçbir kurala tabi olmaksızın yapabileceğini düşünüyor. Liyakat yerine sadakat ataması yapıldığından yargının yürütme’den bağımsız hareket edemediğini çok net görüyoruz.
Adliyede ve diğer alanlarda avukata kötü davranılması, ayrıştırılması çok ciddi bir problem. Avukata kolluk tarafından fiili saldırı yapılabilmesi korkunç bir tablo, bunu yapan polise soruşturma bile açılmıyor, üstleri tarafından korunuyor. Ancak biz takipçisi olacağız. Hiçbir vaka münferit değildir. Avukata yapılan saldırıyı Avukatlığa yapılmış sayıp ilgililer cezalandırılana, hatta ilgililer arasında hukuka aykırı davranmaktan doğacak bir korku oluşana kadar her türlü yanlışın üzerine gideceğiz.
Avukata yapılmış haksızlık, vatandaşın hakkına yapılmış müdahaledir
Bu arada yalnızca fiziki şiddet değil, psikolojik şiddet de var. Emniyet müdürlüklerinde, karakollarda cezaevlerinde avukata yönelik doğrudan psikolojik şiddet uygulanıyor. Sadece bir icra dosyasını incelemek için adliyeye giden bir Avukat ‘dosyanı şimdi yaz, öğleden sonra gelir alırsın’ denilerek bazen 5-6 saat adliyede bekletiliyor ve işin daha kötüsü ‘dosyanız çıkmadı, sonra gelin’ diye gönderiyorlar. Duruşmaların saatinde başlamaması, hakimler mazeretli olurken avukata bilgi verilmemesi, aramanın otoparkta başlaması, asansörlerde sıra beklenmesi gibi bir çok unsur, yılgınlık doğuran bir psikolojik şiddettir. Avukata yönelik her türlü baskıda orada bitecek bir baro örgütlenmesini hayata geçirmek projelerimizden biri.
Neticede Avukat, vatandaşın hakkını savunurken, Avukata yapılmış haksızlık, vatandaşın hakkına yapılmış müdahale anlamına gelir.
Hukukbook: Avukatlık sınavı hakkında yönetime geldiğinizde uygulayacağınız etkin politika nasıl olacaktır?
Gökhan Ahi: Mali müşavirler dahi, staja kabul için bir sınav, mesleğe kabul için ikinci sınav yapıyor. Kadrolu profesörü dahi bulunmayan, apartmandan bozma hukuk fakültelerinden mezun olanlar herhangi bir elemeden geçmeden baro levhasına kaydoluyor. Bu kadar başvuru staj sırasında da nitelikli bir eğitimi imkansız hale getiriyor. İyi puanla kaliteli hukuk fakültelerinde eğitim görmüş genç hukukçularla, düşük puanla yetersiz hukuk fakültelerinde eğitim görmüş genç hukukçular arasında, mesleğe başlarken bir fark olmaması sanırım herkesi rahatsız ediyor.
Biz staja kabulde bir kota koymayı ve İstanbul Barosu tarafından belirli periyotlarla düzenlenecek staja kabul sınavları ile bu kontenjana girecek stajyerleri elemeyi düşünüyoruz. Kazanamayan ne olacak diye soracaksanız, İstanbul Barosuna kaydolmak isterlerse bir sonraki sınavın acıkmasını bekleyecekler, istemezlerse başka bir ilin barosunda stajlarını yapabilecekler. Bu yöntemle kontenjan dahilindeki stajyerler iyi eğitilecek, nitelikli avukat yetiştirilecek.
Hukukbook: Kentsel dönüşüm, kadın hakları, doğa hakları gibi toplumsal duyarlılığa sahip sorunların çözümünde baronun nasıl bir görevi ve sorumluluğu olduğuna inanıyorsunuz?
Gökhan Ahi: Nerede bir kavramın içine “hak” kavramı girse avukatın bu kavramdan bağımsız düşünülemeyeceği kanaatindeyiz. Kentsel dönüşüm de çevre hakkı ve mülkiyet hakkı kavramları ile yakından ilgilidir. Bunların toplumsal karşılığı da var. Kimse kadın haklarına, ayrımcılığa, çevre hakkına duyarsız bir Baro düşünemez. Baroların üzerine düşen görevlerden biri de toplumsal eşitliği ve insan haklarını sağlamak için çalışmak. Gerek meslek içinde gerek vatandaşa yönelik her türlü hak saldırısına baro müdahil olacaktır. Gereken itirazlar yapılacak ve davalar açılacaktır. Baro bu yönden de herkesin Barosu olmalıdır.
Hukukbook: Avukatların yaşadığı yargısal sorunlarda baronun görevi ve sorumluluğu nedir ?
Gökhan Ahi: Artık Avukatlar girdikleri duruşmalar, yaptıkları itirazlar sebebiyle tutuklanıyor. En yakın örneği, aynı zamanda Avukat Hakları Grubu’nun TBB Delegesi olan Ömer Kavili, geçtiğimiz hafta yalnızca avukatlık mesleğini icra ettiği için “yargıyı sulandırmak” ve “ters psikoloji yapmak” gibi akla mantığa sığmayacak gerekçelerle tutuklandı ve bir gece cezaevinde kaldı. Hala avukatlık mesleği yaptığı için tutuklu bulunan onlarca meslektaşımız var.
İstanbul Barosu Başkan adayı Gökhan Ahi, Avukat Ömer Kavili’nin tutukluluğunun kaldırılması sonrası basın açıklamasında
Mevcut Baro yönetimi ne yazık ki kanuni görevlerini minimal ölçüde yerine getirmeyi seviyor. Bizim farkımız salt sicil ve servis hizmeti sunan değil, yeri geldiğinde izleme örgütü olan, sivil toplum kuruluşu olan, baskı grubu, lobi kurumu veya yerine göre siyasi etkilerden uzak kalarak antidemokratik uygulamalara karşı bir muhalefet kurumu olacak bir baro tasavvur etmektir.
Hukukbook: Avukatların yaşadığı mali sorunlar hakkında çalışmalarınız var mı bu konuda projeleriniz nelerdir?
Gökhan Ahi: Mesleki ve kişisel gelişim eğitimleri ile donatılmış, hakkı korunan, iş alanları ve çalışma ortamları çoğaltılan, teknolojik donanıma sahip genç avukatlar Türkiye’nin hukuk sistemi içinde önemli bir ağırlığa ve etkiye kavuşacaktır.
Hem bağlı çalışan hem serbest çalışan genç avukatlar için ciddi projelerimiz var. Örneğin bağlı çalışan genç avukatların, düşük ücretlerle ve fazla mesai yaptırılarak çalışmasının önüne geçilmesi için, İstanbul Barosu, Avukatlık Kanunu’nun 95/5. maddesini işleterek, ücret ve çalışma anlaşmazlıklarında bağlı çalışan ile işveren avukat arasında ara bulunacak, ücret uyuşmazlıklarında taraflar sulha davet edilerek genç avukatların hakları korunacak.
Tapu işlemlerinin avukatla yürütülmesi, şirketlerin hukuki danışmanlık almasının sağlanması, vatandaşların hukuki koruma sigortasına yönlendirilmesi, avukata olan ihtiyaç konusunda farkındalık yaratılması gibi bir çok ekonomik projenin yanı sıra CMK ve Adli Yardım ücretlerinin peşin alınması için bankalarla finansman anlaşmalarının yapılması gibi bir çok projemiz var.
Hukukbook: Tavsiye niteliğinde düzenlenen asgari ücret tarifesine uyumun sağlanması konusunda ne gibi çalışmalar planlamaktasınız ?
Gökhan Ahi: Tavsiye niteliğindeki tarifenin tüm meslektaşlarımız tarafından uygulanmasını veri toplayarak, analizler çıkararak, denetleyerek sağlayacağız. Bununla birlikte bu sadece meslektaşlarımızın sorunu değil. Vatandaşı bu konuda bilgilendirmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Avukata verilen bu ücretleri çok yüksek bulup sonrasında çok daha büyük zararlar eden, cezalar çeken vatandaşları gösteren kamu spotları çekip birçok mecrada yayınlayacağız. Bunun etkisinin önemli olacağını düşünüyorum.
Hukukbook: Baronun siyasetle mesafesini kendi üzerine düşen görev ve sorumluluk dengesiyle birlikte yürütebilmesi için ne tür bir çalışma içerisine girmesi gerektiğini düşünüyorsunuz ?
Gökhan Ahi: Baronun sadece hukuk siyaseti yapması gerektiğine, ideolojisinin yalnızca cumhuriyet, hukuk devleti ve insan hakları olması gerektiğine inanıyoruz. Zaten seçime katılma sebeplerimizden biri de bu. Bizim dışımızda Baro seçimlerine katılan grupların tamamı belli bir siyasi görüşün ya da partinin temsilcisi gibi hareket ediyor. Biz her siyasi görüşten ve her yaşam tarzından avukatın meslek örgütü olan bir Baro inşa edeceğiz.
Hukukbook: Barolların, değişen mevzuat karşısında avukatlara güncelleme eğitimleri vermesi gerektiğini ve bu eğitimlerin zorunlu hale getirilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Bununla ilgili projeleriniz var mı?
Gökhan Ahi: Bu konudaki çözümün uzmanlaşmadan geçtiğini düşünüyoruz. Sürekli gelişen dünyaya uyum sağlamaya çalışan hukuk da ister istemez genişliyor. Bir avukatın her konuyu çok iyi bilmesinin imkanı yok. Sürekli uzmanlaşma eğitimleri ile yeterli krediyi alan avukatları, Baro tarafından akredite edilecek alanların uzmanı olarak ilan etmeyi düşünüyoruz. Bu durum hem daha fazla çalışan uğraşan avukatın karşılığını görmesini sağlayacak, hem de vatandaşları bu tip uzmanlaşmış avukatlara yönlendireceği için tercih edilir olacak. Tabi ki bu uzmanlıkların korunabilmesi ve mevzuatsal her gelişmeyi takip edebilmesi için eğitim ve sınavlar büyük oranda dijital ortamda olarak devam edecek.

Hukukbook: Hukuk fakültelerinde kaliteyi arttırmak için baronun rolü ne olmalıdır ?
Gökhan Ahi: Bu konu ile ilgili de ilginç bir projemiz var. Her yıl Hukuk Fakültelerini uluslararası belirli standartları yerine getirip getirmediğine göre değerlendireceğiz. Sonra bu fakülteleri şartları yerine getirenler ve getirmeyenler olarak ilan edeceğiz. Böylelikle hem fakülteler eksiklerini görecek hem de merdiven altı fakültelerin tercih edilirliği düşecek.
Hukukbook : Barodaki ve Adliyedeki Staj eğitimini yeterli buluyor musunuz?
Gökhan Ahi: Avukatlık stajının ilk altı aylık kısmında, adliyelerdeki dava yoğunluğu ve hakimlerin ilgisizliği, adliye stajının yalnızca yoklama almaya dönüşmesi Stajyer Avukatlar için verimsizliktir. Baro Staj Eğitim Merkezi’ndeki derslerin sayısı ve ölçme değerlendirme yetersizliği, verimsizliğin diğer sebepleridir.
Adliye stajının daha gerçekçi sürelerle daha etkin ve verimli hale getirilmesi sağlanacak, bu konuda Adalet Komisyonları ile birlikte iyileştirme sağlanacak. Baro Staj Eğitim Merkezi, sadece pratiğe yönelik, örneğin hukuk İngilizcesi, sözleşme teknikleri, müzakere teknikleri, diksiyon, hitabet gibi konuların işlendiği bir eğitim kurumu haline getirilecek, diğer tüm hukuki ve mesleki gelişim konuları uzaktan eğitim (videolu) ve uzaktan ölçme değerlendirme (online sınav) ile Stajyer Avukatlara ulaştırılacak.
Hukukbook: Uluslararası barolarla İstanbul Barosunun ilişkilerini yeterli buluyor musunuz ? Baro hangi kurumlarla iş birliği içinde olmalı ?
Gökhan Ahi: İstanbul Barosu’nun uluslararası hukuk kurumlarıyla bir ilişiği ne yazık ki yok. Bizim projelerimizden birisi, uluslararası barolar ve diğer hukuk kurumları içinde sürekli işbirliği içinde olmak, bilgi paylaşımı sağlamak ve ortak projeler üretmek. Yönetim Kurulu adaylarımızdan birisi, Uluslararası Barolar Birliği’nde önemli bir başkanlık yürütüyor. Denetim Kurulu adaylarımızdan birisi, İngiltere Galler Barosu üyesi. Delege adaylarımızdan birisi New York Barosu üyesi. Bu arkadaşlarımızın bilgi ve tecrübesini İstanbul Barosu lehine kullanmak için çok şey yapacağız.
Hukukbook: Stajyer avukatların sigortalı bir işte çalışmaları yasal olarak mümkün değil? Sizce bu uygun mu? Anayasal bir hakkın ihlali olduğunu düşünüyor musunuz? Bu problemi çözmek için neler yapacaksınız?
Gökhan Ahi: Her ne kadar tüm avukatlar ‘o yoldan’ geçmiş olsa da avukatlığın en zor zamanları stajyer avukatlık. Tek kuruş para almadan veya çok cüzi ücretlere çalıştırılan ve bir GSS’den başka hiçbir sosyal güvencesi olmayan stajyer avukatlar; yanında staj gördükleri avukatın özel işlerini de yapıyor, geç saatlere kadar da çalışıyor, hafta sonu da iş yerine geliyor. Öncelikle bunların önüne geçmeye çalışacağız. Stajyerlerin alakasız bir Danıştay kararına dayanılarak ücretli çalışmasının yasak oluşunu da kabul etmiyoruz.
Stajyer Avukatlar için ürettiğimiz projeler üzerinde oldukça kapsamlı bir çalışma yaptık. Baro Yönetimi olarak, Stajyer Avukatın başvurusundan avukat ruhsatı aldığı güne kadar, ilk 6 ayı Baro, sonraki 6 ayı hukuk bürosu tarafından karşılanmak üzere, Stajyer Avukatların sosyal güvenceye kavuşmasını sağlayacağız.
Ayrıca içinde bulunduğumuz dönemde Stajyer Avukatlar ile Stajyer arayan Hukuk Bürolarını buluşturabilecek Baro ilan sistemleri oldukça ilkel. Eski dönemlerin seri ilan mantığıyla çalışıyor. Bu sistemi adayların yeteneklerine, eğitim durumlarına, bilişsel ve mesleki becerilerine, yabancı dil bilgisine göre; Hukuk bürolarını ise çalışma ortamları, çalışılan alanlar, müvekkil portfoyü, sunduğu imkanlara göre seçebilen ve akıllı bir eşleştirme yapabilecek yeni nesil İnsan Kaynakları sistemi kuracağız.
Stajyer Avukatların, Hukuk Alanı seçiminden, çalışma ortamı seçimine, mesleki hedeflerin belirlenmesinden hukuk bürosu seçimine kadar her alanda tecrübesine ve tavsiyesine güvenilen mentor’larla (yönder) ücretsiz olarak görüşeceği, mesleki hayatını ve kariyerini, tecrübeli ve başarılı meslektaşlardan seçilmiş mentor’ların tavsiyelerine göre şekillendirebileceği bir sistem getireceğiz.
Diğer yandan, Hukuk Fakültelerinde verilmeyen, sözleşme hazırlama teknikleri, görüşme ve müzakere teknikleri, avukat muhasebesi, büro yönetimi, masraf yönetimi, hitabet – diksiyon, beden dili ve Hukuk İngilizcesi konusunda uzmanlarla işbirliği yaparak, gerekirse uzaktan eğitim metodları ile stajyer avukatlara mesleki ve kişisel gelişim imkanı sağlayacağız.
Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği ile eşgüdümlü çalışarak ve baskı kurarak, Stajyer Avukatlar için kademeli bir sistem getirilerek: Stajının altıncı (6.) ayından itibaren yanında staj yaptığı Avukatın Sulh ve İcra Hukuk Mahkemelerinde dava ve işlerini takip edebilen Stajyer Avukat, dokuzuncu (9.) aydan itibaren de yanında staj yaptığı Avukatın İş Mahkemeleri, Ticaret Mahkemeleri ya da Tüketici Mahkemelerindeki dava ve işlerini takip edebilecek hale gelmelerini sağlayacağız.
Tüm bu sorunların aşılması için geliştirdiğimiz projelerimiz hayata geçtiğinde stajyer avukatların çok daha iyi imkanlarla, kendilerine güvenerek mesleğin ilk yıllarındaki zorlukları atlatmalarını sağlamayı planlıyoruz.
Hukukbook: İstanbul Barosu’nun doğrudan müdahil olarak çözümüne katkı sunması gerekip de müdahale etmediği yada faal davranmadığı hangi olayları sayabilirsiniz?
Gökhan Ahi: Aslen bizim üzerine çözüm ürettiğimiz konular, Baro’da sorun olarak gördüğümüz ve en önemlisi de birebir yaşadığımız sorunlar. Bunlar farkedilmemiş olamaz ancak herhangi bir çözüm üretilmemiş, hepsi zaten bu sorunlara yönelik projeler. Siz baronun bugüne dek avukatların gerçek bir problemini çözdüğünü gördünüz mü, etkin rol aldığını? Sicil tutmak ve diğer bürokratik işlemler dışında da Baro’nun aktif olarak çözümünde rol alması gereken pek çok sorun var.
Hukukbook: İstanbul Barosu avukatlarından önemli sayıda avukatın yapmakta olduğu arabuluculuk mesleğine nasıl bakıyorsunuz? Yönetime geldiğinizde bu konudaki politikanız nasıl olacak? Arabuluculara ve çeşitli kişi ve kurumların açtığı Arabuluculuk Merkezlerine bakış açınız nedir?
Gökhan Ahi: Arabuluculuk sistemini destekliyoruz, alternatif uzlaşma yollarının en iyi avukatlar nezdinde gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Ancak elbette yenilikçi ve burada da çözümcül olmak gerekir, uzlaşmalar için dijital yöntemler geliştirmek gibi ya da işçi işveren avukat ilişkisinde arabuluculuğun doğrudan Baro tarafından üstlenilmesi gibi.
Hukukbook: İstanbul’daki hukuk bürolarını avukatlık kanunu standartlarına göre nasıl buluyorsunuz? Reklam Yasağı Yönetmeliği uygulanıyor mu? İnternet ortamında avukatlar etik kurallara uyuyorlar mı? Baro yönetimi bu konuda neleri yapmıyor yada iyi yapıyor?
Gökhan Ahi: Bu konuda reklam yasağından daha ciddi problemlerimiz olduğunu düşünüyorum. Mesela Anadolu adliyesinin arkasında, barakadan bozma, tepesinde kocaman “DİLEKÇE YAZILIR” yazan bürolar var. Başta bunları arzuhalci sanıyorsunuz, biraz yaklaşınca camda küçücük yazan Av. İbaresini görüyorsunuz. Bu tablo bana rahatsızlık veriyor.
Biraz araştırınca genç avukatların nitelikli ofislerin kirasını karşılayamadığı için böyle yerler tuttuğunu ve arzuhalcilerle başa çıkabilmek için arzuhalcilere dönüştüklerini görebildik. Bunun önüne geçmek için birçok projemiz var. Mesela İstanbul Barosu, içinde kütüphanesi, toplantı odaları, müvekkil görüşme odaları, kafe, ortak çalışma alanları, bireysel çalışma alanları bulunan Paylaşımlı Ofis’ler açacak ve işletecek, bu ofislerden öncelikle Genç Avukatların uygun ücretlerle faydalanması sağlanacak. Genç Avukatların ihtiyacı olan sekreterya ve muhasebe hizmetleri, mentorluk programları, konferanslar, eğitimler ve seminerler bu Paylaşımlı Ofis’lerde sunulacak, bu ofisler Genç Avukatların çalışmaktan ve bir arada bulunmaktan keyif alacağı mekanlar haline getirilecek.

Hukukbook: Evet, doğru bir noktaya temas ettiniz. Adliyelerin etrafında onlarca arzuhalci ve arzuhalci büroları mevcut ve bu konuda çok yaygın, hatta avukatlarla aynı binalarda yan yana ofislerde faaliyet gösteriyorlar, şikayetler çoğalıyor, bu konudaki düşünceniz nedir? Baro bu konuda ne yapmalı?
Gökhan Ahi: Mahkeme ve devlet organlarında temsil yetkisi yasalarla korunan şekilde avukat tekelindedir. Bu tekelin amacı hukuk eğitimi almış belirli staj ve aşamalardan geçmiş risk ve sorumluluk bilincine sahip kimselerin bu işleri yapması sistemin hızlı ve hukuk güvenliği içerisinde işler hale getirilmesidir. Ancak arzuhalciler yeterli bilgi ve donanıma sahip olmaksızın çok basit gibi görülen işlerde dahi büyük hatalar yaparak, ayda 40-50 bin TL’yi bulan, yargının bütün unsurlarından fazla haksız kazançlar elde etmektedir. Ancak bunun karşılığında risk ve sorumluluk almadıkları gibi bu işin eğitimini almış yüksek maliyetlerle avukat olmuş kimselerin kazançlarına da göz dikmiş olmaktadırlar
Arzuhalci ve benzeri kanunsuz kişilerle kararlılıkla mücadele edeceğimiz de bilinmelidir. Avukat Hakları Grubu, önce avukatın hakkını gözeten, avukatların aleyhine gelişmeleri seyreden değil bilakis aktif şekilde rol ve tavır alan bir anlayışı İstanbul Barosu’na getirmeye kararlıyız. Hatta bunun için yönetim ve üyelerimizin toplu imzasıyla İstanbul, Anadolu ve Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılıklarına konu ile ilgili suç duyurusunda bulunduk. Soruşturmaları takip ediyoruz.
Hukukbook: Avukat Hakları Grubu nasıl kuruldu? Kimler kurdu? Grubun tüzel kişiliği bulunuyor mu? Seçim dönemleri dışında çalışmalarınız var mı? İşleyişi nasıldır?
Gökhan Ahi: İstanbul Barosu 2016 eçimlerine 3 hafta kalmışken, Baro’da bir şeyleri değiştirmek için bu grubu kurduk. 19’u aday olan toplam 28 kişilik gönüllü bir Avukat grubumuz vardı. Ömer Kavili başkan adaylığında 2016 baro seçimlerine katıldık ve hiç yabana atılmayacak bir oy aldık. Bu bize daha fazla cesaret verdi.
Avukat Hakları Grubu’nun bir tüzel kişiliği yok. Ancak Avukat Hakları Derneği adında bir dernek kurma planlarımız var. Seçim dışında da bir araya gelebilmek ve diğer illerde de örgütlenmek istiyoruz. Çünkü seçimlere hazırlanırken baktık ki biz yalnız değiliz. Avukat Hakları Grubu avukatların yıllardır yaşadığı ve Baro yönetiminin umursamadığı sorunları kendine dert edinmiş, mesleğin sorunlarını çözmeye talip, büyük hedefleri olan sıradan Avukatların oluşturduğu bir grup olarak kuruldu ve şimdi bizim gibi sıradan avukatlarla her geçen gün büyüyor.
Seçimlerden çok evvel, uzun süreden beri iki haftada bir toplanıyoruz. Bir çok farklı konuda konuşuyoruz. Kişisel verilerin korunmasından savunmaya yapılan saldırılara, dilekçe yazım tekniklerinden hukuk bürosu yönetimine, ABD’de avukat olmaktan Kadın Avukat olmanın zorluklarına kadar pek çok konu başlığı ile buluştuk, konuştuk. Öyle sıkıcı salonlarda falan da değil, kafelerde barlarda bir araya geldik çoğu zaman. Adli yılın kapanışında parti yaptık mesela Bomontiada’da, oldukça eğlenceliydi. Ama baktık ki etkinlik bitiyor, kimse gitmiyor. Oturup bir şeyler içip muhabbete devam ediyoruz. O zaman dedik ki bu buluşmalar bitmemeli. Kazansak da kaybetsek de bir araya gelmeye devam edeceğiz. AHG bir kültüre dönüştü, insanların aidiyetleri oluştu. Bu kültürü büyüteceğiz.
Avukat Hakları Grubu başkan adayını belirlerken nasıl bir yöntem izledi? Başkan adayını nasıl belirlediniz? Kimler belirledi? Demokratik bir işleyişiniz mevcut mu? Çalışma biçiminiz nasıl?
Gökhan Ahi: Bahsettiğim gibi zaten küçük bir gruptuk. Bir de AHG’nin ilkeleri var: Avukat Hakları Grubu, grup üyeleri içerisinden tayin edilecek Başkan adayının sadece bir kez başkan adayı olabileceğini kabul etmiştir, aksi Grup tarafından kabul edilip açıklanmadıkça tekrar aday olamaz mesela. Ömer Kavili 2016 seçimlerinde adayımızdı. Grubun kendisi seçmişti. Bu seçim içinde arkadaşlarım bana teklif getirdi, ben de kabul ettim.
Hukukbook: Avukat Hakları Grubu’nun yönetim kurulu üye adayları kimlerden oluşuyor? Diğer organlara gösterdiğiniz adaylardan kamuoyunca tanınan isimler kimler bulunuyor?
Gökhan Ahi: Yönetim kurulu üyelerimiz; Av. Necip Şenel (30720), Av. Sıdıka Baysal (31919), Av. Nazan Dağtaş (34104), Av. Yıldıray Erkol (34661), Av. Yunus Özak (38781), Av. Çağın Özdemir (40205), Av. Emel Özer Tokbaş (40508), Av. Rojda Uygun (43400), Av. Bahar Varol Tüfekçioğlu (43651) ve Av. Erdost Balcı (44657)’dan oluşuyor. Ancak bu asıl liste. Bizim farkımız yedek listenin de asıl liste ile birlikte çalışacak, görev yapacak olması.
TBB Delege adayımız 137 değerli isimden oluşuyor. Hepsini sayamasak da, Av. Ömer Kavili, 15365 Av. Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doç. Dr. Recep Yılmaz Yazıcıoğlu, Av. Taner Sevim, Av. N. Sedef Erken, Av. Doç. Dr. Mehmet Köksal, Av. Yasin Beceni, Av. Burçak Ünsal, Av. Hüseyin Ersöz, Av. Tuğrul Sevim isimler aklıma ilk gelenler. Delege adaylarımızın sicil ortalamasının 36 Bin, genç bir ekipten oluştuğunu söyleyebilirim.
Bu arada şu an seçime bir haftadan az kaldı ve bizim dışımızdaki grupların çoğu daha yönetim kurulu adaylarını bile açıklamadılar. Biz bu listeleri iki ay öncesinden ilan ettik. Hangi grubun şeffaf bir yönetim getireceği daha seçimler başlamadan belli olmuş oldu aslında.
Avukat Hakları Grubu: Baroda iki turlu seçim olsaydı ve ikinci tura kalsaydınız hangi grubun hedeflerine kendinizi yakın hisseder ve onlarla birlikte hareket ederdiniz?
Gökhan Ahi: Kendimizi tek geçiyoruz. Diğer grupların hedeflerine yakın olsaydık, zaten ayrı bir grup olarak ortaya çıkmazdık, doğrudan o gruba destek olurduk.
Hukukbook: Sayın Gökhan Ahi, gerek Avukat Hakları Grubunun ve gerekse başkan adayı olarak şahsınızın baro seçimleri özeline baroların, avukatların ve yargının sorunları hakkında vermiş olduğunuz samimi yanıtlar için teşekkür ediyoruz.
Gökhan Ahi: Ben de teşekkür ediyorum. Uzun ve keyifli bir söyleşi oldu.