Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak bilinmektedir.
İstanbul Sözleşmesi,11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin, Avrupa Konsey üyesi olmayıp Sözleşme’nin hazırlanmasına katılan Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kanada, Meksika, Vatikan’ın ve Avrupa Birliği’nin imzasına açık tutulmuştur. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi oy çokluğuyla ve Bakanlar Komitesi’ne katılmaya yetkili taraf temsilcilerinin oy birliğiyle, Avrupa Konseyi üyesi olmayan ve sözleşmenin hazırlanmasına katılmamış olan herhangi bir devleti Sözleşme’ye katılmaya davet edebilmektedir.
İstanbul Sözleşmesinin Amacı
İstanbul Sözleşmesi: Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırma amacı taşımaktadır.
Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadınlar ve erkekler arasındaki temel eşitliği teşvik etmek, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet mağdurlarının korunması ve bu mağdurlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politikalar ve tedbirler geliştirmek, kadınlara yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik etmek ve bütüncül bir yaklaşım benimsemek amacıyla etkili işbirliği sağlamak için kuruluşlara ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak sözleşmenin amaçlarındandır.
Türkiye, İstanbul Sözleşmesini 11 Mayıs 2011 tarihinde çekince koymaksızın imzalayan ilk ülke olmuştur. Sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna ilişkin 24 Kasım 2011 tarih ve 6251 sayılı Kanun; 29 Kasım 2011 tarih ve 28127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bakanlar Kurulu, 10 Şubat 2012 tarih ve 2012/2816 sayılı Kararı ile sözleşmeyi onaylamış; karar 8 Mart 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşme, Türkiye bakımından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İstanbul Sözleşmesinin Önemi
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için titizlikle hazırlanmıştır.
İstanbul Sözleşmesinin denetim organı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu’dur. Sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için oluşturulan ve kadına yönelik şiddet alanında uzman üyelerden oluşan GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) önemli bir fonksiyona sahiptir.
Denetim Modeli
GREVIO, Taraf Devletlerin Sözleşmenin getirdiği standartlara uyup uymadıklarını belirlemek için raporlama usulünü kullanmaktadır. Grevio, 4 Mayıs 2015 tarihinde oluşturulmuş, Türkiye’nin adayı Feride Acar başkan seçilmiştir.
GREVIO’nun ilk değerlendirme dönemi 2016 yılında başlamış, 2017 ve 2018 yıllarında yapılan çalışmalar sonucunda değerlendirme raporu düzenlenmiştir.
Her devlet kendisine verilen süre içerisinde GREVIO’nun gönderdiği anket formunu yanıtlamak zorundadır. Taraf devletler, izleme mekanizması olan Kadınlara Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubuna (GREVIO) ayrıştırılmış güncel istatistiksel veriler ışığında, şiddet olaylarına, başvurulara ve alınan önlemlere ilişkin bilgiler ile bütüncül politikaların uygulanmasındaki gelişmelere yer verilecek ayrıntılı Rapor düzenlenmekle yükümlü kılınmıştır.
Grevio’nun Türkiye’ye ilişkin ilk Değerlendirme Raporu ve Nazan Moroğlu’nun Değerlendirmesi
Grevio’nun Türkiye’ye ilişkin ilk Değerlendirme Raporunu 15 Ekim 2018 tarihinde açıklanmış, rapor Avukat Nazan Moroğlu tarafından özetlenerek yayınlanmıştır. Raporda, İstanbul Sözleşmesinin kabulünün ardından kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadele kapsamında atılan olumlu adımlara değinildikten sonra, uygulamada kadınlara yönelik şiddetle mücadelede eksikliklere ve engellere dikkat çekilmiştir. GREVIO Raporunda, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini onaylamasının memnuniyetle karşılandığı belirtilmekle birlikte; Sözleşme hükümlerine tam uyum sağlanması açısından Türk makamlarının ek tedbirler almasını gerektiren bir dizi öncelikli konu belirlenmiştir.
Raporu analiz eden Moroğlu’na göre; Türkiye’de kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda politika üretecek, sorunlara çözüm getirecek Bakanlığın kaldırılmış olması, şiddetle mücadele için kurumlar ve kuruluşlar arası koordinasyonun sağlıklı bir şekilde yapılandırılmaması, İstanbul Sözleşmesinden kaynaklanan taahhütlerin yerine getirilmesinin önünde engel oluşturmaya devam edecektir. 1990 yılında kurulan Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı 2011 yılında kaldırılmış yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. 2018 yılında uygulamaya geçen Cumhurbaşkanlığı sisteminde; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak yapılandırılması, kadın sorunlarının gözardı edilmesine yol açacak niteliktedir. Oysa kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadele için kadın kuruluşlarının deneyimini dikkate alan kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç bulunmaktadır.
İlkeler ve Kurallar
İstanbul Sözleşmesi; psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz, taciz ve cinsel şiddet başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini yasaklamaktadır. Sözleşme, ev içi şiddeti, mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddeti yasaklamaktadır. Sözleşme, aile kavramını geniş yorumlamakta, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor olmayı şart koşmamaktadır. Devletler, kadının sevgilisi, kocası, babası, patronu yada kim olduğuna bakmaksızın şiddetin önlenmesini, soruşturulmasını, cezalandırılmasını ve oluşan zararın giderilmesini sağlamak zorundadır.