Ana Sayfa » Makale » Katliamların Olmaması İçin Neler Yapmalıyız

Katliamların Olmaması İçin Neler Yapmalıyız

Katliamların Olmaması İçin Neler Yapmalıyız / Avukat İhsan Berkhan

Dünyada tarih boyunca o kadar çok katliam yaşanmış ki, burada sadece Anadolu coğrafyasında yaşananlara , tarihten günümüze çeşitli dönemlere ilişkin örneklerden bazılarını paylaşmakla yetineceğim. Bu verileri paylaşırken  amacım, böyle gelmiş böyle gider kaderciliğine hak vermek ya da intikam ateşine odun atmak, salt unutmak ya da  unutmamak değil;  hep beraber çözüm önerileri üzerinde düşünmenin önemini  vurgulamaktır.

Heredot, M.Ö. 494’de (Şimdiki Didim sınırları içinde yer alan) Milet’te Perslerin Yunanlı erkeklerin çoğunu öldürdüğünü kadın ve çocukları ise esir aldığını yazıyor. Buna bir savaş diyebilirsiniz, ama bu yaşananın  bir katliam olduğu gerçeğini değiştirir mi? (Bknz: Türkiye’de yaşanmış katliamlar listesi)

M.S. 532 de Bizanslıların (Şimdiki İstanbul’da) Konstantinopolis’te, Nika Ayaklanmasında 30.000 kişiyi katlettiği rapor edilmektedir. Şimdi burada, bir taraf ayaklanmış ve bu nedenle bu sonuç ortaya çıkmış diyebilirsiniz;  ama bu sonucun bir katliam olduğu gerçeğini değiştirir mi?

Abbasiler,  832 yılında  (Şimdiki Afyonkarahisar’ı da içine alan bölge) Amorium’ u ele geçirip, kiliseye sığınan halkı kilise ile birlikte ateşe verip, Müslüman olmayı reddeden 42 Bizans subayını kafalarını kesmek suretiyle öldürüp halkın geri kalanını da esir alıp köleleştirmişlerdi. Bu durumu savaşta Abbasiler’in galip geldiği şeklinde yorumlayabilirsiniz, ama bu olayın büyük bir yağma, vahşet ve katliam olduğu gerçeğini değiştir mi?

1091 yılında (Edirne’ nin bir ilçesi) Enez’e 80.000 savaşçı ile saldırıp Bizans İmparatorluğunu işgal eden  Peçenekler, Kuman ve Bizans ordusu tarafından pusuya düşürülmüştü. Levounion Muharebesinde savaşçı ya da sivil farkı gözetilmeksizin nerede ise Peçeneklerin tamamen yok edilmesi olayına; işgalci bir orduya karşı kendi ülkesinin korunması  diyebilirsiniz, ama bu olayın büyük  bir katliam olduğu gerçeğini değiştirir mi?

Osmanlı İmparatorluğu döneminde (Şimdiki İstanbul) Konstantinopolis’in fethinde her cinsiyetten  4.000 yetişkinin öldürülmesine; sonuçta her fetihte olur böyle şeyler diyebilirsiniz, ama bu  durum şehrin yağmalandığı ve halkın katliama uğradığı gerçeğini değiştirir mi?

Doğu Anadolu’da, 1894-1896 yılları arasında Sultan II. Abdülhamid’in ordularına imparatorluk içindeki Ermenileri öldürme talimatı vermesi sonucu 80.000–325.000 arasında Ermeni ve Süryani’nin Türk ve Kürtlerden oluşan Hamidiye Alayları tarafından öldürülmesini; tarihçiler bir neden bağlayabilir belki, ama bu yaşananın bir katliam olduğu gerçeğini değiştirir mi?

1905-1922 Yılları arasında Doğu Anadolu’da Ermenilerin Türkler ve Kürtlere; 1913-1922 arası Jön Türklerin  Rumlara; 1914-1918 arası  ön Türkler ve Kürtlerin Süryanilere; 1915-1918 arası Jön Türkler ve Kürt Kabilelerin Ermenilere yönelik saldırılarında binlerce insan katledildi. Kimileri “soykırım” diyebilir, kimleri” tehcir” deyip geçiştirebilir.Bu durum, kimin kime, hangi gerekçe ile olursa olsun, bu topraklarda büyük katliamlar yapıldığı  gerçeğini değiştirebilir mi?

Kurtuluş Savaşı dönemini  bir başka incelemenin konusu olarak bir tarafa bıraktığımızda ve sayıları saymayı bırakıp, kim tarafından kime karşı yapıldığına da bakmayıp, sadece olayları  tarih ve yer belirterek yazmaya kalktığımızda  dahi bu yazıya sığmayacaktır. Örnek olarak birkaç tanesini sayalım: 1930-Van, Zilan Deresi Katliamı; 1937-1938 Tunceli, Dersim Katliamı; 1955-İstanbul, 6-7 Eylül Olayları; 1977-İstanbul, Kanlı 1 Mayıs; 1978-İstanbul, 16 Mart Katliamı; 1978-Ankara, Bahçelievler Katliamı; 1978-Kahramanmaraş, Maraş Katliamı; 1980-Çorum, Çorum Olayları; 1985-Van, Taşbucak Mezrası Katliamı; 1987-Mardin, Pınarcık Katliamı; 1992-Bitlis, Cevizdalı Katliamı; 2 Temmuz 1993 –Sivas , Sivas Katliamı (MADIMAK); 1993-Erzincan, Başbağlar Katliamı; 1993-Diyarbakır, Lice Katliamı; 1993-Erzurum, Yavi Katliamı; 1996-Hakkari, Çukurca Katliamı; 1999- İstanbul, Mavi Çarşı Katliamı; 2007-Malatya, Zirve Yayınevi Katliamı; 2011-Şırnak, Uludere/Roboski Katliamı; 2013-Hatay, Reyhanlı Katliamı; 2015-Şanlıurfa, Suruç Katliamı; 2015-Ankara, Ankara Garı Katliamı; 2016-Türkiye, 15 Temmuz Darbe Girişimi; 2017-İstanbul, Reina Katliamı…

Yukarıda yer alan bilgilerin tamamı sadece tr.wikipedia.org/ adresinde yer alan “Türkiye’de Yaşanmış Katliamlar Listesi” başlığı altında yer almaktadır. Dünyadaki katliamlardan bahsetmeye kalkışmam bu yazının sınırlarını aşar ama bu yazıyı kaleme aldığım tarih itibariyle (11 Temmuz 2023), 1995 Srebrenitsa Katliamının yıldönümü olması nedeniyle anmadan geçemeyeceğim. Bu katliamla ilgili “Srebrenitsa Soykırımı Önlenebilir miydi?” başlıklı bir makale okudum bugün. Birleşmiş Milletler, güvenli bölge ilan etmesine rağmen güvenlik önlemi almakta yetersiz kalmasaydı, halkın kendini savunmak için bulundurduğu hafif silahları toplamasaydı, belki de en az 8372 Bosnalı  bu katliama uğramayacaktı.

2’si saldırgan toplam 37 kişinin hayatını kaybettiği en az 51 kişinin yaralandığı 2 Temmuz 1993 deki  radikal İslamcı kalabalık saldırgan grup tarafından yakılan Madımak Otelinden ağır yaralı da olsa sağ çıkan Yazar Aziz Nesin yaptığı basın açıklamasında:Bir devlet var, diyordum ben. Bir devlet var, inanılacak bir devlet var. İyi kötü, yanlış yapıyor-doğru yapıyor ama devlet var. Elbette bunu önleyecekler.Bu kadar ödün verilemez, diye düşünüyordum. Yanılmışım” demiştir. Yazarın bu tepkisinden de  açıkça anlaşıldığı üzere eğer devlet üzerine düşeni yapsa idi bugün “Madımak” denildiğinde, Sivas” denildiğinde, “otelin ateşe verilerek insanların yakılması”ndan, “katliam”dan bahsetmiyor alacaktık. Katliamları unutmamak, her yıldönümünde hatırlamak elbette önemli ve saygıdeğerdir. Ancak,  asıl bundan böyle herkesin, tüm kesimlerin sorması gereken şudur:  Tarihteki acı olaylarla, katliamlarla nasıl yüzleşmeliyiz?. Kimin kime ne yaptığı önemli olmakla beraber, neleri yaparsak bundan sonra yeni katliamlar yaşanmaz, bu konuda düşünmeli, kafa yormalıyız.

Katliamda zamanaşımı olmaz. İnsanlık suçu işleyen failler adalet önüne çıkarılıp  yargılanmalı, suçlular cezasını çekmeli, toplumdaki adalet duygusu güçlenmelidir. Bunun için 1982 Anayasasının 2.maddesinde de yer alan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olmakta ve kalmakta ısrarcı olmalıyız.

Toplumdaki dinsel, etniksel, dilsel ve kültürel gruplar arasında iletişimsizlik, ön yargı ve eğitimsizlikten kaynaklı düşmanlıkların ortadan kaldırılabilmesi için toplumun birbirini tanıyıp, anlayıp, birbirine katlanıp hatta kaynaşabilmeleri, birbirinin özgürlük alanına diğerlerinin saygı duyabilmesi, hoşgörü ve uzlaşı ortamının sağlanabilmesi için devlet başta olmak üzere ilgili tüm sivil, idari ve askeri  kişi, kurum ve kuruluşların ortak bir çalışma başlatması için  de ısrarcı olmalıyız.

Her yıl 2 Temmuz’da “unutMADIMAKlımda” deyip  3 Temmuz’da unutarak; toplumda derinleşen ekonomik, sosyal, siyasal kutuplaşmalara rağmen, bundan böyle katliam olmayacakmış gibi sorunlara duyarsız kalarak çok bir yol alamayacağımız gerçekliğini  görerek; doğru, etik ve gerçek olanın peşinde gitmekte ısrarcı olmalıyız. 11.07.2023

Avukat İhsan Berkhan Hakkında
Av. İhsan Berkhan

1965 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde doğdu. 1990 Yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul Barosu’na 17687 sicil no ile kayıt olarak 1991 yılında  serbest avukatlığa başladı. 2003-2005 yıllarında, İstanbul Ticaret Üniversitesi‘nde Uluslararası Ticaret ve Avrupa Birliği Hukuku dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2014 yılında Arabulucu, 2017 yılında da Uzlaştırmacı oldu. İstanbul Barosu’nun bir kaç dönem Sirkeci ve Bakırköy Bölgesi Baro Temsilciliği görevlerini üstlendi. 2023 yılı itibariyle Bakırköy Adalet Sarayı Arabuluculuk Merkezi Koordinatörlüğü görevini sürdürmektedir. Marka ve patent vekilliği, sosyal güvenlik uzmanlığı, site ve iş merkezi yöneticiliği, Sınai Haklar alanında ceza ve hukuk bilirkişiliğinin yanı sıra, İş Hukuku, Kat Mülkiyeti Hukuku, İş Güvenliği Hukuku, Şirketler Hukuku, Aile Hukuku, Kira Hukuku, İcra-İflas Hukuku, Fikri ve Sınai Haklar Hukuku başta olmak üzere birçok alanda avukat ve hukuk danışmanı olarak hizmet vermektedir.  Berkhan, birçok sivil toplum kuruluşunda üyelik, kuruculuk ve yöneticilik yaptı. Arabuluculuk Gönüllüleri Derneği’nin ve Uzlaşı Kültürü ve Hukuk Derneği’nin kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi.  Okan Üniversitesi GSF’nde Öğretim Görevlisi olarak bulundu; fikri ve sınai haklar dersi verdi. Beykent Üniversitesi ve Altınbaş Üniversitesi’nde arabuluculuk eğitmeni olarak görev aldı. Hakemli dergilerde yayımlanmış hukuki makaleleri (Marka Lisans Sözleşmeleri, Markanın Hükümsüzlüğü vb. ) bulunmaktadır.

Bunu okudunuz mu?

Schuman Bildirgesi

Schuman Bildirgesi, Avrupa Birliğinin ilk adımını oluşturan manifestodur. Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından 9 …