Milli Korunma Mahkemeleri, 18 Ocak 1940 tarihinde kabul edilen ve 1940-42 yılları ile 1956-1960 yılları arasında uygulanan Milli Korunma Kanunu kapsamında kurulmuş olan mahkemelerdir. İkinci Dünya Savaşı öncesinde tedbir amaçlı olarak alınan önlemler çerçevesinde yetkilendirilmiştir.
Mal kıtlığı, aşırı fiyat artışları, karaborsa ve oluşacak sosyal adaletsizlerle mücadele etmek için devlet eliyle ekonomiyi düzenleme gerekçesiyle, olağanüstü önlemlerin alınmasını öngören kanun kapsamında; kanun hükümlerini uygulamaya koymak ve Vekâletler (Bakanlıklar) arasında işbirliğini sağlamak amacıyla, bir Koordinasyon Heyeti kurulmuş, altı kişiden oluşan bu heyette: Milli Müdafaa(Savunma) Vekili(Bakanı) Naci Tınaz, Maliye Vekili Fuat Ağralı, İktisat Vekili Hüsnü Çakır, Ziraat Vekili Muhlis Erkmen, Münakalât(Ulaştırma) Vekili Ali Çetinkaya, Ticaret Vekili Cezmi Erçin görev almıştır. Heyette yer alan Adalet Bakanlığı, Milli Korunma Mahkemelerini kurmak üzere yetkilendirilmiştir.
Milli Korunma Kanunu kapsamında; çalışma sürelerinin uzatılması, ücretli iş yükümlülüğü, iş gücünün denetlenmesi, özel işletmelere geçici el koyma yetkisi, iç ve dış ticarette fiyatları belirleme, temel malların vesika ile dağıtılmasını sağlama, kira oranları üzerinden gayrimenkul sahiplerinin denetlenmesi ve yasal hükümlere uymayanların cezalandırılması konularındaki yargılama yetkisi Milli Korunma Mahkemeleri tarafından yerine getirilmiştir.
Kanunun, olağanüstü döneme özel bir kanun olduğu, bu nedenle ağır hükümler içermesinin olağanüstü zorunlulukların bir gereği olduğu belirtilerek Anayasa’ya aykırı olmadığı görüşü benimsenmiştir.
Milli Korunma Mahkemeleri
Milli Korunma Mahkemelerinin ihtiyaca göre tek hakimli veya heyet halinde çalışmaları öngörülmüş, bu kapsamda; Milli Korunma Mahkemesi, Toplu Milli Korunma Mahkemesi ve Yargıtay Özel İdaresi kurulmuştur. Hâkimler kanununun her sınıf veya derecesindeki yargıçlardan müteşekkil olarak toplu veya tek yargıçlı milli korunma mahkemeleri kurulması yetkisi ile bu mahkemelerin yargı çevrelerini ve bu mahkemelerin kurulmadığı yerlerde kanuna göre görevli mahkemeyi belirleme yetkisi Adalet Bakanlığına verilmiştir.
Tek yargıçlı mahkeme çevresinde işlenen ancak heyet halinde çalışan mahkemelerin yetkisine giren ve ağır cezayı gerektiren suçlar en yakın ceza mahkemelerince görülmüştür. Milli Korunma Mahkemelerinde Cumhuriyet Savcıları ve Savcı Yardımcıları da görev yapmıştır.
Millî Korunma Mahkemesi kurulmayan yerlerde, cezası Milli Korunma Kanununda gösterilen suçlar, o yerdeki Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından görülmüş; mahkemelerin vermiş olduğu kararların temyiz incelemesi Yargıtay’da özel daire tarafından yapılmıştır.
Kanunun ilk uygulama dönemi olan 1950 yılı öncesinde ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Milli Korunma mevzuatına giren suçlara bakmak üzere; Ankara, İstanbul, İzmir ve Zonguldak’ta Toplu Milli Korunma Mahkemeleri kurulmuş ve bu mahkemeler 1948 yılında kaldırılmıştır. Ayrıca Ankara, İstanbul, İzmir, Üsküdar ve Zonguldak’ta Milli Korunma Mahkemeleri vardı. 1947 yılında toplam 10 adet Milli Korunma Mahkemesi, 4 savcılık ve 37 savcı yardımcılığı bulunurken, 1948 yılında bunlar da kapatılmıştır.
İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsün2 Aydın Doğu tarafından sunulan “Demokrat Parti Döneminde Milli Korunma Kanunu” konulu yüksek lisans tezindeki bilimsel verilere göre; 1940 yılında kabul edilen Kanun’a göre 1940 yılında 4, 1941 yılında 100, 1942 yılında 391, 1943 yılında 721, 1944 yılında 405, 1945 yılında 257, 1946 yılında 104, 1947 yılında 45, 1948 yılında 25, 1949 yılında 22 kişi hüküm giymiştir.
1948 yılında kapatılan bu mahkemeler 1956 yılında Demokrat Parti döneminde yeniden açılmıştır. İstanbul’da yeni kurulan Milli Korunma Mahkemesi 20 Aralık 1956 itibariyle çalışmaya başlamış, ilk duruşma sinema bileti karaborsacılığı yapan birinin yargılanması olmuştur.
1956 yılı Haziran ayında yapılan 6731 ve 6751 sayılı değişikliklerin uygulanması esas olarak bu mahkemeler eliyle gerçekleştirilmiştir.
Demokrat Parti döneminde ise 1950 yılında 9, 1951 yılında 3, 1952 yılında 249, 1953 yılında 146, 1954 yılında 340, 1955 yılında 1.392, 1956 yılında 2.559, 1957 yılında 2.164, 1958 yılında 1.973, 1959 yılında 919 ve 1960 yılında 262 kişi para ve hapis cezasına çarptırılmıştır. Buna göre Milli Korunma Kanunu’na dayanılarak 1950 yılı öncesinde 2.074 kişi ceza alırken, DP döneminde toplam 10.016 kişi ceza almıştır.
Milli Korunma Mahkemelerinin Görev ve Yetkileri
Milli Korunma Kanunu, ekonominin işleyişiyle ilgili düzenlemeler yapma yetkileri verirken, diğer yandan da bazı hareketleri yasaklamış, birçok suçu kapsamına almış, kanunun 32. maddesinde yasak olan fiiller sayılmış; daha soran yapılan değişikliklerle mahkemelerin yetkisine giren suç türleri çoğaltılmıştır. 1956 yılından sonraki uygulamada mahkemelerin yetkisinin daha da artırıldığı görülmektedir.
Kanunun suç olarak tanımladığı eylemleri gerçekleştirenlere verilen cezaların ertelenmesinin önüne geçilmiş, ertelemenin zorunlu olduğu hallerde mücbir sebep olmadıkça bir haftadan fazla ertelenmeme kuralı getirilmiştir. “Meşhut Suçların Muhakeme Usulü” hakkındaki yasanın usul hükümlerinin uygulanması, on beş güne kadar olan hapis ve 500 liraya kadar olan para cezalarının kesin olması ve temyiz edilememesi kuralı getirilmiştir.
Diğer kanunlarda öngörülen cezaların daha ağır olması halinde o cezanın verilmesi prensibi getirilmiş lehe kanun ilkesine istisna getirilmiştir.
Milli Korunma Mahkemelerinin görev alanındaki suçların yargılamalarının bütün davalardan önce ele alınması ve tatil zamanında da görülen acele işlerden sayılması prensibi getirilmiştir.
Milli Korunma Mahkemelerinin Görev Alanındaki Bazı Suç Türleri
Eşya fiyatlarının haklı bir sebep olmadan arttırılması
Mevcut malların satılmaması, olmadığı söylenerek malların saklanması, fazla fiyata satma amacıyla kaçırılması, muvazaa ile elden çıkarılması
Kabul edilebilir bir sebebe dayanmadan gümrükten malların çekilmemesi
Gereğinden fazla mal satın alınması, bu malların hakir görülmesi
Üretici veya tüketici aleyhine fiyat birliği yapmak ya da yaptırmak
Bir malın tüketiciye sunulmadan önce çeşitli tacirler arasında yapılan zincirleme faaliyetler
Mevcut malın satıştan kaldırılması
Yukarıdaki amaçlardan herhangi biri ile propaganda yapılması
Yapay olarak fiyat yükseltilmesi ve karaborsacılık
Geçerli sebep olmaksızın bir malın fazla fiyatla satılması veya satışa arz edilmesi
Fazla fiyatla satmak için mevcut malın satışa arz edilmemesi veya satışından çekinilmesi veya saklanması veya herhangi bir şekilde kaçırılması veya anlaşma yolu ile elden çıkarılması
Piyasada darlık ya da fiyat artışını amaçlayan veya darlık ya da fiyat artışıyla sonuçlanan zincirleme işlemler yapılması
Ticari geleneğe aykırı olarak diğer bir malın da satın alınmasını zorunlu kılacak şekilde satış yapılması veya malların satışa arz edilmesi
Bir malı fazla fiyatla satmaya yönelik fiil ve hareketlerde bulunulması ve fiyatların yükselmesi amacıyla propaganda yapılması
Yasaklanmış olan bir malı fazla fiyatla satmaya yönelik belge düzenlemek ve bilerek
kullanmak
Piyasada darlık veya fiyatların artmasına neden olacak veya azalmasına engel olacak şekilde
malları az sayıda ellerde toplamak veya yok etmek ve benzeri fiil ve hareketlerde
bulunmak
Üreticiden mal alanlar veya tüketiciye mal satanlar arasında fiyat birliği yapılarak veya yaptırılarak anlaşma yoluyla halkı istismar etmek
İstifçilik veya stokçuluk yapmak
Beyanname vermemek
Satışa mal arz etmemek veya satıştan kaçınmak
Etiket zorunluluğuna uymamak
Fatura vermemek
Sahte fatura düzenlemek
Ordino sahteciliği yapmak
Faturasız mal satmak
Eksik vezinli satış
Toplu Milli Korunma Mahkemesi kurulmayan ve bu mahkemelerin yargı yetkisi dışında kalan yerlerde işlenen; yiyicilik, rüşvet alıp vermek, ihtilas ve zimmete para geçirmek gerek doğrudan doğruya ve gerek memuriyet vazifesini suiistimal suretiyle kaçakçılık, alım ve satımlara fesat karıştırmak, devlet hariciyesine ait gizli evrakı ve şifreleri ifşa ve ifşaya sebebiyet vermek suçlarından ağır cezayı gerektirici olanlara o bölgedeki Ağır Ceza Mahkemelerinin bakması, ağır cezayı gerektirmeyenlere ise diğer mahkemelerin bakması kararlaştırılmıştır.
Milli Korunma suçları ve 1609 sayılı “Bazı cürümlerden dolayı memurlar ve şerikleri hakkında takip ve muhakeme usulüne dair 1609 sayılı Kanunun 3ncü maddesinin kaldırılması hakkında Kanun” kapsamına giren suçlar “3005 sayılı Meşhud suçların muhakeme usulüne dair kanun” çerçevesinde yargılanmışlardır.
3780 sayılı Milli Korunma Kanunu; ilk yürürlüğe girdiği tarihte kanunun 56, 59 ve 64 üncü maddesinde yazılı olan suçların yargılamasının tutuklu olarak yapılmasını zorunlu kılmış; daha sonra yapılan değişiklikle kefaletle tahliye kararı verilebileceği kararlaştırılmış, tutukluluk hali belirli maddelerle sınırlanmıştır.
Mahkemelerin Kapatılması ve Yeniden Açılması
İkinci Dünya Savaşının sona ermesinden ve Millî Korunma Kanununun üzerinden yedi yıl geçtikten sonra mahkemelerin kapatılması gündeme gelmiştir. Yargıtay Özel Dairesi 17 Ocak 1948’de, Milli Korunma Mahkemeleri ise 26 Ocak 1948’de kapatılmıştır.
Mahkemelerin kapatılması üzerine teşkilata ait hesaplar tasfiye edilmiş; bu mahkemelerde görevli olan yargıç, savcı ve personel genel teşkilata katılmıştır. Milli Korunma Kanununa göre kurulan teşkilata ait personelin tüm giderleri Kanunun 43. maddesi gereğince Millî Korunma sermayesinden ödenmiştir.
Mahkemeler kaldırılmasına rağmen Kanun yürürlükte olduğundan; Asliye Ceza Mahkemeleri yetkisizlik kararı vermeye başlamış, ellerindeki Milli Korunma suçlarıyla ilgili davaları Ağır Ceza Mahkemelerine aktarmaya başlamışlardır.
Mahkemelerin Yeniden Açılması
Milli Korunma Kanun, 6 Haziran 1956 tarihinde bazı maddeleri değiştirilerek ve yeniden düzenlenerek revize edilmiş; yeni cezai müeyyideler getirilmiş, para cezaları ve hapis cezaları artırılmıştır.
İstanbul’da bir Toplu Milli Korunma Mahkemesi ve bir Milli Korunma Mahkemesi, Ankara’da da bir Toplu Milli Korunma Mahkemesi ve bir Milli Korunma Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkemelerde 1956 yılında 7 savcı yardımcılığı, 1957 ve 1958 yıllarında ise 1 savcılık ve 8 savcı yardımcılığı kadrosu bulunmaktadır.
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nde yayınlanan “Milli Korunma Kanununun Hayata Geçirilişi(1940) ve Tek Parti Dönemi Uygulamaları” başlıklı Araştırma Makalesinde Mehmet Korkud Aydın’ın, TBMM’de sorulan yazılı soruların cevapları üzerinden derlediği bilgilere göre; 1950 yılında 1.158 davada 1.547 kişi; 1951 yılında 958 davada 1.163 kişi yargılanmıştır. 1952 yılında 1.407 davada 1.876 kişi; yargılanmış, bu yılda görülen 399 davada 439 sanık mahkum olmuş, 688 davada 912 sanık ise beraat etmiştir. 1953 yılında 1.538 sanıklı 995 dava açılmış, 218 davada 235 kişi mahkum olmuş, 287 davada ise 324 kişi beraat etmiştir. 1954 yılında 1.922 dava açılmış, 2.213 kişi sanık olmuştur. Görülen davalardan 434’ü mahkumiyet, 530’u beraatla sonuçlanmış, toplam 472 kişi mahkum olmuş, 654 kişi ise beraat etmiştir. 1955 yılında toplam 6.345 dava açılmış ve 7.687 kişi sanık olmuştur. Mevcut davalardan 1.580 tanesinde 1.730 kişi suçlu bulunmuş, 2.275 tanesinde ise 2.776 kişi beraat etmiştir. Yani 1956 yılına dek Milli Korunma Kanunu’na dayanılarak 12.785 dava açılmış ve bu davalarda yargılayan sanık sayısı 16.024 olmuştur.
Davalar genel olarak İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’da yoğunlaşmış; birçok kişi hakkında zimmet, irtikap, görevi kötüye kullanmak, rüşvet almak ve vermek suçlarını işledikleri iddiasıyla davalar açılmıştır.
Muhalefette bulunduğu yıllarda Milli Korunma Kanunu’nun yaptırımlarını ve CHP’yi eleştiren DP, 1950 tarihinden 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine kadar geçen süreçte söz konusu kanunu uygulamadan kaldırmadığı gibi tekrar düzenleyerek, yürürlükte kalmasını sağlamıştır. Savaş şartlarında, ülkenin ekonomik istikrarını sağlamak için alınmış bir tedbir olmaktan çıkan Kanun, hükümetlerin üretim araçları, üreticiler ve işçiler üzerinde bir kontrol mekanizması haline dönüşmüştür. Denetim ve cezaların arttırılması sonucunda ölçü kaçırılmış ve dramatik olaylar yaşanmıştır.
Milli Korunma Mahkemelerinin Tamamen Kapatılması
Milli Korunma Kanunu ve ona bağlı olarak faaliyet gösteren Milli Korunma Mahkemeleri; 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile yönetime el koyan Milli Birlik Komitesinin 10 Eylül 1960 tarihinde aldığı karar doğrultusunda çıkarılan aynı tarihli “Millî Korunma suçlarının affına, Millî Korunma teşkilât, sermaye ve fon hesaplarının tasfiyesine ve bazı hükümler ihdasına dair Kanun” ile tamamen kaldırılmıştır. Resmi Gazetenin 16 Eylül 1960 tarihli sayısında yayınlanan Kanun ile bu mahkemeler tarihe karışmıştır.