Avukat Orhan Adli Apaydın, 1926 yılında doğmuş, İstanbul Haydarpaşa Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi‘ne kaydını yaptırmıştır. Apaydın’ın babası cumhuriyet tarihinin ilk faili meçhul cinayetinin kurbanı olan Ağır Ceza Reisi Ali Rıza Bey; kardeşi ise kendisi gibi ünlü bir hukukçu olan Burhan Apaydın‘dır.
Genç yaşta yazarlığa başlamış ve henüz öğrencilik yaşamı devam etmekte iken 1945-1946 yıllarında Vakit Gazetesinde yazıları yayınlanmıştır. 1945-50 arasında Yeniden Doğuş adlı bir düşün ve edebiyat dergisini çıkarmıştır. 1948 yılında fakülteyi bitirdikten sonra stajını tamamlayarak 1949 yılında başladığı Avukatlık mesleğine devam ederken yöneticisi olduğu Yeniden Doğuş dergisi ile Dünya ve Milliyet gazetelerine yazılar yazmıştır.
Politik Yaşamı ve Sosyal Faaliyetleri
Avukat Orhan Adli Apaydın, 1947 yılında kurulan Hür Fikirleri Yayma Cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır. 27 Mayıs Darbesi’nden sonra, İstanbul Barosu yönetim kurulunun yasaklamasına rağmen Yassıada duruşmalarında ağabeyi Burhan Apaydın ve Hüsamettin Cindoruk ile birlikte savunma avukatlığı yapmış, Adnan Menderes’in avukatlığını üstlenmiş ve ceza davalarındaki savunmalarıyla tanınmıştır.
Apaydın, 1961 yılında Adalet partisinden Aydın milletvekili seçilmiş, 1962 yılında bu partiden istifa ederek bağımsız milletvekili olmuş, 1965 yılına kadar süren meclis çalışmalarında işçi haklarını savunmuş, Sendikalar Kanunu ve Grev-Lokavt Kanununun hazırlanmasında katkılar vermiştir. 1972 yılında kurulan Barış Derneği kurucuları arasında yer almış, bu dernek nedeniyle 12 Eylül darbesinden sonra yargılanmıştır.
1965 yılında milletvekilliğinin sona ermesinden sonra Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) hukuk danışmanlığını yürütmüştür.
1970 yılında sonra Cumhuriyet Gazetesinde yazıları yayınlanmış, 1975 yılında ise Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu üyeliğine getirilmiştir.
Orhan Adli Apaydın, 1976 yılında İstanbul Barosu başkanı seçilmiş ve ardı ardına üç dönem başkanlık görevine devam etmiştir. Dünya barolar birliği başkan vekilliği görevini de yürütmekte iken 12 Eylül askeri darbesi gerçekleşmiş, darbeciler tarafından yargılanan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) yöneticilerinin savunmasını üstlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Merkezinin İstanbul’daki kurucuları arasında yer almıştır.
Barış Derneği kurucuları arasında yer aldığı gerekçesiyle 1982 yılında tutuklanmış, Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu üyeliği yaptığı için hakkında dava açılmıştır. Baro Başkanlığı görevine 1983 yılına kadar devam etmiş ancak 1983 yılında Adalet Bakanı tarafından Baro Başkanlığı görevinden alınmıştır.
Yargılaması devam etmekte iken 1982 yılında Uluslararası Hukukçular Birliği tarafından Pierre Cot Ödülü’ne layık görülmüş, aynı yıl Paris Vincent Üniversitesi tarafından kendisine onursal hukuk doktoru unvanı verilmiştir.
Ağır sağlık sorunları devam ettiği için Apaydın yurt dışına çıkış yasağı getirilerek tahliye edilmiş, tutuksuz olarak yargılaması devam etmekte iken 28 Şubat 1986 tarihinde ve 60 yaşında, geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşama veda etmiştir. Apaydın’ın naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı‘nda aile kabristanına defnedilmiştir. İstanbul barosu‘nun bulunduğu sokağa ve İstanbul Barosu konferans salonuna Orhan Adli Apaydın’ın adı verilmiştir.
Orhan Adli Apaydın anısına Hukuk ve İnsan Hakları Ödülleri oluşturulmuş, hakkında birçok konferanslar düzenlenmiş ve konferanslardaki tebliğler kitaplaştırılmıştır.
Orhan Adli Apaydın’ın Eserleri
Türk-İş’in Politik Yönü (1969) adlı bir de inceleme yayımlanmıştır.
1978 yılında ise “Kim Öldürüyor Niçin Öldürüyor – Dünyada ve Türkiye’de terör üstüne bir inceleme ve araştırma” ismiyle terör olaylarının kaynaklarını ve odaklarını inceleyen bir eser kaleme almıştır.
12 Eylül Askeri Darbesi, Yargılanması ve Ölümü
Darbe döneminde İstanbul Barosu Başkanı ve Dünya Barolar Birliği Başkan Vekili olan Avukat Orhan Adli Apaydın, darbe yönetimine karşı ders niteliğinde bir hukuk mücadelesi vermiş, avukatlık görevinden uzaklaştırılmak amacıyla, Yazarlar Sendikası Yöneticiliği sırasındaki yasal faaliyetleri bahane edilerek hakkında dava açılmış ancak bu dava beraat ile sonuçlanmıştır.
Türkiye Barış Derneği Davası
Yazarlar Sendikası davasından beraat etmesi üzerine Barış Derneği Yönetim Kurulu üyesi olduğu gerekçesiyle açılan dava sonucunda 12 Eylül dönemini hapishanede geçirmiş, İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından, 23 Şubat 1982 tarihinde, Barış Derneği’nin 44 yöneticisi hakkında, tutuklama kararı verilmiştir. Apaydın ile birlikte Mahmut Dikersem, Reha İsvan, Erdal Atabek, Aykut Göker, Tahsin Usluoglu, Haluk Tosun, Şefik Asan, Aybars Ungan, Ali Taygun, Uğur Kökden, Metin Özek, Niyazi Dalyancı, Ataol Behramoğlu, Ali Sirmen, Gencay Saylan, Ergun Elgin, Orhan Taylan, Hüseyin Bas, Nedim Tarhan, Mustafa Gazalci, İsmail Hakkı Öztorun, Nurettin Yılmaz, Kemal Anadil ve Melih Tümer tutuklanarak cezaevine konulmuştur.
17 Mayıs 1982 tarihinde sanıkları hakkında iddianame düzenlenerek Türkiye Barış Derneği Davası açılmıştır. İddianamede, derneğin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği taraftarı olduğu, Türkiye’deki düzene ve bu düzeni sağlayan ittifaklara, NATO’ya karşı olduğu, mevcut düzeni yıkarak yerine Marksist bir düzen getirmeyi amaçladığı ileri sürülmüş, sanıkların Türk Ceza Kanununun 141 ve 142. maddelerine göre cezalandırılması istenmiştir.
Apaydın’ın tutuklanması üzerine Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi bir tavsiye kararı alarak serbest bırakılmasını istemiştir. Paris Barosu, Türkiye’ye başvurarak Apaydın’n serbest bırakılmasını istemiş, avukatlar göndererek duruşmaları takip ettirmiştir. Yargılaması devam etmekte iken, Adalet Bakanlığı tarafından Avukatlık Yasasında bir değişiklik yapılarak tutuklanmış ve görevinden alınmıştır. Görevden alınmasına karşın Dünya Barolar Birliği Başkan Vekilliği görevi devam etmiştir. Dava sırasında ağır sağlık sorunları olan Apaydın, tutuklu olduğu dönemde sevk zincirine ve prangaya karşı çıkarak hastaneye gitmeyi reddettiği için böbrek yetmezliği yaşamıştır.
Türkiye Barış Derneği’ne ilişkin ikinci bir dava daha açılmış, ikinci davada, birinci davanın avukatları olan Halit Çelenk, Turgut Kazan, Turgut Arınır, Atilla Coşkun, Nezahet Gündoğmuş, Rasim Öz, Mustafa Özkan ve Ali Sen, avukatlık görevlerinden uzaklaştırılmıştır. 18 Mart 1986’da iki dava birleştirilerek tek dava haline gelmiştir.
Türkiye Barış Derneği Davası sürerken, dava sanıkları 1984 Nobel Barış Ödülü için aday gösterilmiştir.
Dava devam etmekte iken, sanıklardan Metin Özek’in de üyesi bulunduğu Savaşa Karşı Hekimler, Nobel Barış Ödülü’nü almıştır.
Dava sanıklarından İstanbul Barosu eski Başkanı Orhan Adli Apaydın 28 Şubat 1986 tarihinde, CHP milletvekili İsmail Hakki Öztorun ise 20 Haziran 1986’da hayatını kaybetmiştir.
Türkiye Barış Derneği Davası 21 Nisan 1991’de tüm sanıkların beraatıyla sona ermiştir.
Apaydın’ın hapishane arkadaşı olan Ataol Behramoğlu; “Orhan Apaydın, bir insanın kırılgan denecek kadar narin, zarif, fakat aynı zamanda çeliksi bir bükülmezliğe sahip oluşunun eşsiz örneğidir. Benim gözümde bir insanlık ve hukuk anıtıdır.” demiştir.
İstanbul Barosunun Mühürlenmesi
İstanbul Barosu, başkan Apaydın döneminde darbe hukukuna karşı mücadele verdiği için tarihinde ilk kez 12 Eylül 1980 cuntası tarafından kapısına kilit vurularak mühürlenmiştir. Utanç mührü İstanbul Barosu binasının girişinde sergilenmektedir.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, “Darbe yönetimi İstanbul Barosu’nun kapısını mühürlediğinde sandı ki baroyu ve avukatları susturacak. Öyle olmadı. Avukatlar da kendi barolarının kapanmış olmasına rağmen mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadılar. Prangalar ve darbeler bizi susturamaz” demiştir.
Kütüphanesi İstanbul Barosuna Bağışlandı
Orhan Adli Apaydın ve kardeşi Burhan Asri Apaydın’ın Sirkeci Palas Han’daki Hukuk Bürosunda bulunan kitapları ailesi tarafından İstanbul Barosu’na bağışlanmıştır. Burhan Asri Apaydın’ın eşi Beyhan Apaydın ile Av Orhan Adli Apaydın’ın oğlu Hüseyin Apaydın tarafından bağışlanan kitaplar İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Av. Ufuk Özkap ve Baro Hukuk Müşaviri Av. Atilla Özen tarafından teslim alınarak Baro Kütüphanesine getirilmiştir.