Ana Sayfa » Evrensel Metinler » Poysdorf Bildirgesi
Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Jakub Kulhánek ve Slovakya Dışişleri Bakanı Ivan Korčok bildirgenin imza töreninde bir arada

Poysdorf Bildirgesi

Poysdorf Bildirgesi(The Poysdorf Declaration), 30 Haziran 2021 tarihinde, Slovakya Cumhuriyeti, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya Federal Cumhuriyeti‘nin dışişleri bakanları tarafından ilan edilen insan hakları belgesidir.

Bildirgeye göre dijital hümanizm, insanların teknolojinin zararlarına ilişkin korkularına bir cevap niteliğindedir ve dijitalleşmeye insan merkezli bir yaklaşım sergilenmelidir. Yapay zeka ve benzeri dijital teknolojiler, şeffaflık ve insan haklarını önceleyen düzenlemeler yapmalı, bu teknolojilerin dezenformasyon amacıyla kötüye kullanılması engellenmelidir. Dijital çağda da devletler, insan haklarına uyumu sağlamalı ve bağlılıklarını teyit etmelidir.

POYSDORF BİLDİRGESİ

Dijital Hümanizm: Dijital Değişim Sırasında Yurttaşlar için bir Pusula

Sınır teknolojileri bütün dünyada birçok küresel sorunun çözüm öğeleri olarak memnuniyetle karşılanırken, teknolojinin özel yaşamımıza, ifade özgürlüğümüze ve demokratik kuruluşlarımıza yapabileceği etkilerin de farkında olmamız gerekiyor.

Yeni çıkan teknolojilere ilişkin kaygılar, şimdi günümüzün siyasal tartışmalarını şekillendiriyor: artan otomatikleşme, çok geçmeden, yaptığımız işlerin büyük bir kısmını gereksiz kılabilir. Dijitalleşmeden yararlananlar ile dijitalleşmeden dolayı bir kenara itilmiş hissedenler arasındaki uçurum gitgide büyüyor. Ağlaşmış platform ekonomisinde özel yaşamımız artık güvende görünmüyor.

Toplumsal yaşamımız gitgide sanal mekânda yer alıyor, böylece de yeni bağımlılıklar yaratıyor ve bizleri, katılan yurttaşlardan uysal tüketicilere dönüştürüyor. Demokratik kuruluşlarımızın, filtre baloncukları ve yankı odaları tarafından kökü kazınıyor. Yüz tanıma ve verilere gayrimeşru ulaşma, otoriter diktatörlüklerin elinde çıkarlar sağlıyor.

Kritik altyapımız siber saldırılara açıktır, bu da karşı koyma gücüne daha çok önem vermeyi ve siber güvenliği geliştirmeyi gerektiriyor. Dijitalleşme öyle bir noktaya varmış görünüyor ki,  insan olmanın ne demek olduğuna ilişkin anlayışımızın sorgulanmasına yol açıyor.

Dijital hümanizm, yurttaşların teknolojinin zararlarına ilişkin korkularına bir cevaptır. Dijital hümanizm, dijitalleşmeye insan merkezli bir yaklaşıma doğru yol almamızı sağlayan bir çerçeve sağlıyor; yapay zekâ gibi sınır teknolojileri düzenlememize izin veriyor ve insan haklarımızı korumayı, saydamlık eksikliğini ve bu gibi başka zararlı, kabul edilemez eğilimleri gidermeyi sağlayan ve otomatikleştirilmiş karar vermelere dayanan sistemlerle karşılaştığımızda insanın özerkliğini güvence altına almayı mümkün kılıyor. Bu, aynı zamanda risklerini göz ardı etmeden, problem çözme kapasitelerini barındıran teknolojilerin potansiyelinin aydınlanmış bir değerlendirmesidir.

Dijital hümanizm, dijital çağda insan olmanın ne demek olduğunu keşfetmek için sanat, felsefe ve insan bilimleri dünyasını güçlendirir. Dijital hümanizm dijitalleşmeye bir cevaptır; temel haklarımıza, aynı zamanda da insanın karşı koyma gücüne ve hayal gücüne olan inanca dayanan üçüncü bir yoldur.

Dijital Hümanizm ve İnsan Hakları

Yapay zekâ gibi teknolojiler insan hakları ve insan onuru için ciddî sorunlara neden olabilir. Avrupa, ülkelerin ve şehirlerin böyle teknolojileri yaymalarına karşı sesini yükseltmeli ve yurttaşları kontrol etme ve gözetleme için kullanılmalarına karşı koymalıdır. Aynı şekilde Avrupa, yurttaşların ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, barışçıl toplanma özgürlüğü ve hareket etme özgülüğü gibi haklarını savunmalıdır.

Bunlardan başka, Avrupa, dijital değişimin genç kuşaklara olumsuz etkiler yaratmamasını, en başta da yapay zekânın (AI) gençlerin bilgisel becerilerini ve gerçekliği algılamalarını güvence altına almalı.

Üç Bakan, yenilikçi teknolojilerin kişilere ve toplumlara vadettikleri şeyler olduğunu ve yeni fırsatlar sağladığını kabul ediyor, ama aynı zamanda devletlerin ve başka aktörlerin dijital mekânda sağlıksız amaçlar için kullanılan çarpıtılmış bilgilerin gitgide artan boyutlarına ve karmaşıklığına ilişkin derin kaygılarını dile getiriyor. Çarpıtılmış bilgiler, halkın demokratik süreçlerimize ve kuruluşlarımıza olan güvenini yok edebilir, halk sağlığı inisyatiflerini engelleyebilir, stereotipleri yeniden güçlendirilebilir ve ayırımcılığı, yabancı korkusunu ve şiddeti teşvik edebilir.

Üç Bakan çarpıtılmış bilgileri ele alma, ama aynı zamanda serbest, açık, uyumlu, güvenilir ve güvenli interneti  ̶ insan haklarına, demokrasiye ve hukukun egemenliğine tam saygı gösteren interneti ̶  güvence altına alma ihtiyacı konusunda görüş birliğindedirler. Böylece çarpıtılmış bilgiler sorununu ele almak için kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum arasında işbirliği çok önemli görünüyor.

Üç Bakan, bu dijital hümanizmin temelindeki değerleri, kavramları ve fikirleri teşvik etmek için işbirliği yapmada anlaşmış bulunuyor. İnsan merkezli teknolojileri, ilkeleri, düzenlemeleri, normları, standartları ve hukuk mekanizmalarını, bunlar arasında da Avrupa Birliğinde ve BM, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği, UNESCO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı ve Avrupa Konseyi dahil olmak üzere, uluslararası forumlarda dijital insan haklarını korumayı teşvik edecekler.

Avusturya Cumhuriyeti Avrupa ve Uluslararası İşler Federal Bakanlığı için
Alexander Schallenberg
Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı için
Jakup Kulhánek
Slovakya Cumhuriyeti Avrupa ve Dışişleri Bakanlığı için
Ivan Korčok

Bunu okudunuz mu?

Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme

Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 13 Aralık 2006 tarihli ve A/RES/61/106 tarihli …