Takrir-i Sükûn Kanunu, 4 Mart 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş ve 4 Mart 1929’da kaldırılmıştır. Huzurun Sağlanması Yasası anlamına gelen yasa; sulhu, güvenliği, kamu düzenini bozacak her türlü cemiyet, teşebbüs, kışkırtma ve yayını yasaklamak amacıyla çıkarılmıştır. Şeyh Sait Ayaklanmasının çıkması üzerine 25 Şubat 1925 Çarşamba günü öğleden sonra Meclis Genel kurulu isyan bölgesinde sıkıyönetim ilan edilmesi ve Hıyaneti Vataniye Kanununa ek madde konması tekliflerini görüşmek üzere toplanmış, İstiklal Mahkemeleri kurulmuş, hükümete, ayaklanmanın bastırılması için gerekli tüm önlemleri alma yetkisi verilmiştir. Mecliste yapılan görüşmeler kapsamında Hiyanet-i Vataniye Kanununun birinci maddesi “Dini veya mukaddesatı diniyeyi siyasi gayelere esas veya alet ittihaz maksadiyle cemiyetler teşkili memnudur. Bu kabil cemiyetleri teşkiledenler veya bu cemiyetlere dahil olanlar haini vatan addolunur. Dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek şekli devleti tebdil ve tağyir veya emniyeti devleti ihlâl veya dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek her ne suretle olursa olsun ahali arasına fesat ve nifak ilkası için gerek münferiden ve gerek müçtemian kavli veya tahriri veyahut fili bir şekilde veya nutuk iradı veyahut neşriyat icrası suretiyle harekette bulunanlar kezalik haini vatan addolunur.” şeklinde değiştirilmiştir.
Devlete olağanüstü yetkiler veren Takrir-i Sükûn Kanunu öncesinde dinsel gericilik tehlikesine karşı Başbakan İsmet İnönü sıkıyönetim ilân edilmesini talep etmiş; bu istek kabul edilmeyince İnönü istifa etmiş, yerine Fethi Okyar başbakanlığa getirilmiştir. 1925 Şubat ayında Şeyh Said İsyanı çıkınca Doğu Anadolu Bölgesi’nde sıkıyönetim ilan edilmiş, İnönü yeniden Başbakan olmuş, mart ayında Gizli celsede yapılan konuşmaların ardından Başbakan İsmet İnönü’nün vermiş olduğu takririn oylamasına geçilerek kanun kabul edilmiş, ordu birlikleri harekete geçirilmiş, isyancılar dağıtılmış, suçlu bulunanlar İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılanmışlardır.
Kanun, iki yıllığına çıkarılmış ancak 2 Mart 1927 tarihinde süresi uzatılmıştır. Kanun üç maddeden oluşmaktadır.
İsmet Paşa’nın önergesi şu şekildedir: “Ahval ve hadisatı fevkaladei ahirenin gösterdiği lüzum ve memleket dahilinde emniyet ve asayişi huzur ve sükûnu ve nizamı içtimaiyi ihlal edecek irticakarane ve ihtilalkarane harekat ve teşebbüsata ve ifsadata karşı icap eden tedabiri ittihaz ile Türkiye Cumhuriyetinin nüfuz ve kudretini takviye ve inkılabın esasatını tarsin ve masum halkı ızrar ve idlal eden mütecasirlerin süratle takip ve tenkili maksadiyle icra Vekilleri Heyetinin 4 Mart 1341 tarihli içtimaında karara iktiran eden işbu layihanın iktisabı kanuniyeti için Meclisi Alinin nazarı tasvip ve tasdikine arzına müsaade buyurulmasını rica ederim.“
Takrir-i Sükun Kanunu
Madde 1
İrtica ve isyana ve memleketin nizamı içtimaisini ve huzur ve sükûnunu ve emniyet ve asayişini ihlale bais bilumum teşkilat ve tahrikat ve teşvikat ve teşebbusat ve neşriyatı Hükümet, Reisicumhurun tasdiki ile resen ve idareten men‘e mezundur. İşbu efal erbabının Hükümet İstiklal Mahkemesine tevdi
edebilir.
Madde 2
İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren iki sene müddetle meriyül icradır.
Madde 3
İşbu kanunun tatbikine İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Takrîr-i Sükûn Kanunu‘nun ilk uygulaması, hükümetin bu yasaya dayanarak 6 Mart 1925 günü; İstanbul‘da yayınlanmakta olan Tevhid-i Efkar, İstiklal, Son Telgraf, Aydınlık, Orak Çekiç ve Sebilürreşat adlı gazete ve dergilerin kapatılmasıdır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ise 3 Haziran 1925 tarihinde kapatılmıştır.