Şükrü Kaya, hukuk, devlet ve siyaset adamıdır.
1883 yılında İstanköy’de dünyaya geldi. Ahmet Rüştü Bey’in oğludur.
İlk ve ortaöğrenimini İstanköy’de yaptı. Midilli İdadisi’ni bitirdi. İstanbul’a giderek Galatasaray Sultanisi’ne girdi. 1908 yılında İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Ardından Fransa’ya gitti, Paris Hukuk Fakültesinden yüksek lisans derecesi elde etti. Türkiye’ye dönünce Hariciye Nezaretinde kâtiplikle devlet hizmetine başladı. Mülkiye müfettişi oldu.
Mülkiye Müfettişi olarak Anadolu’da ve Irak’ta çalıştı.16 Şubat 1912 tarihinden 14 Temmuz 1913 tarihine kadar Hariciye Nezareti Umuru Ticari Şubesi 4. sınıf kitabetinde, 16 Temmuz1913’ten 3 Ekim 1913 tarihine kadar Edirne Vilayeti Merkez Sulh Hakimliğinde, 9 Ekim 1913’ten 12 Ekim 1913 tarihine kadar Edirne Vilayeti Merkez Bidayet Mahkemesi Hakimliğinde, 13 Ekim 1913’ten 18 Kasım 1914 tarihine kadar Mülkiye Müfettişliğinde, 20 Kasım 1914 tarihinden 2 Mart 1916 tarihine kadar Muhacirin ve İskan Aşair Müdürlüğünde, 2 Mart 1916’dan 20 Aralık 1916 tarihine kadar Aşair ve Muhacirin Umum Müdürlüğünde, 22 Aralık 1916’dan 4 Ocak 1918 tarihine kadar I. Sınıf Mülkiye Müfettişliğinde bulundu. 9 Ekim 1918’den 7 Ocak 1919 tarihine kadar Buca Sultanisi Muallimliğinde bulundu.
Daha sonra görevinden ayrılarak İzmir’e gitti. Buca Sultanîsi’nde bir süre öğretmenlik yaptı. Mondros Mütarekesinden sonra İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne girerek dış ilişkiler bölümünde çalıştı.
Millî Mücadele için yaptığı çalışmalar yüzünden tutuklanarak İstanbul’daki Bekirağa Bölüğü’ne gönderildi. İstanbul’un işgalinden sonra Malta’ya sürüldü. Malta’dan kaçarak Avrupa’ya gitti. Bir süre İtalya ve Almanya’da kaldıktan sonra Anadolu’ya geldi ve Millî Mücadeleye katıldı.
Birinci Lozan Konferansı’na giden heyette danışman olarak çalıştı. Konferansta bulunduğu sırada İzmir Belediye Başkanlığına seçildi.
Şükrü Kaya, Menteşe ve Muğla Milletvekilliği yaptı. 1924 yılında II. İsmet Paşa Hükümeti’nde Ziraat Vekilliği görevini yürüttü.
Fethi Bey Hükümetinde Hariciye Vekaleti’ne getirildi. Hükûmetin istifasıyla bu görevden ayrıldı.
IV. İsmet Paşa Hükümetinde İçişleri Bakanlığı’nda bulundu. Atatürk’ün ölümüne kadar kurulan bütün hükûmetlerde bakan olarak yer aldı. 1936-1938 arasında bakanlık görevinin yanı sıra CHP Genel Sekreterliği görevini de üstlendi. 11 Kasım 1938 tarihinde bakanlık görevinden ve CHP Genel Sekreterliği görevlerinden ayrıldı.
Cumhuriyet tarihinde en uzun süre İçişleri Bakanlığı yapan siyasetçidir.
Şükrü Kaya, 10 Ocak 1959 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirdi. Fransızca ve İngilizce bilmekteydi.
Eserleri
Daniel Defoe’dan Robinson Crusoe (1923), Henri Béraud’dan Şişko (1924), Charles Rist ve Charles Gide’den Günümüze Kadar İktisadi Mezhepler Tarihi (1927), Bukley’den Eski Yunan Masalları ve Albert Mathiez’den Fransız İhtilali (1950) adlı eserleri Türkçeye çevirdi. Cumhuriyet Gazetesi’nde makaleler yazan Şükrü Kaya’nın 1927-1937 yılları arasındaki konuşmaları ve yazıları “Sözleri, Yazıları 1927-1937” adıyla Ekrem Ergüven tarafından derlenmiştir.
“Son dört yıl içinde sırasıyla Dışişleri, Tarım ve İçişleri Bakanlığı görevlerini yürüttüm. Bütün bu süre içinde Atatürk, bana bir defa bile olsun bir emir vermemiştir. O, bazı önerilerde bulunmuştur, bu önerileri oturup görüşerek tartışmışızdır; fakat hiçbir zaman bana şunu veya bunu yapmak emrini vermemiş ve Bakanlık işlerime kesinlikle karışmamıştır.”
“İnkılabın emirlerini yapmamak, irticaya hizmet etmek, mürteci olmak demektir.”
Şükrü Kaya Sözleri – Yazıları 1927-1937
On seneden beri maiyetlerinde hukuk müşaviri sıfatıyla çalıştığım Şükrü Kaya’yı daha ‘mektep sıralarında tanımıştım. Bugün memleketin irfan, siyaset, ticaret hayatında, mevki tutan birçok zevat ile birlikte İstanbul’un Sirkeci denilen o çamurlu, havasız semtinde, Anikaların, Elenilerin Elisavilerin kiraladıkları ve apartman dedikleri o murdar barakalarda Hukuk mektebinin, o devrin icabı olan, ölçülü derslerini hazırlarken, Şükrü Kaya bizleri etrafına toplar, tetebbu ettiği Fransız eserleriyle hepimizi aydınlatarak başka bir düşünce ufku açtırırdı. Abdülhamid hükümetine düşman olmayı bize O öğretti. Memleket sevgimizi, fazilet ve yüksek düşünceleri ile şuurlandıran O olmuştur. Şükrü Kaya, Sirkeci toplantıları şüpheli görülmeğe başlamasına, hafiye baskınına uğramamıza, hatta Zaptiye nazırının huzuruna (!) getirilerek sorguya çekilmesine rağmen, Meşrutiyet ilanına kadar, arkadaşlarını irşad etmekte fütur getirmemişt1r. Meşrutiyet hükumeti bu arkadaşlardan bir çoklarını tahsillerini ikmal için Avrupa’ya gönderdi. O yabancı diyarda da delilimiz Şükrü Kaya idi. Diğer arkadaşlar namına söz söylemeğe hakkım yok, fakat ben şahsan, mektep arkadaşlığında, meslek arkadaşlığında Şükrü Kaya’ya, maddeten, manen çok borçluyum. Tahsilimi bitirerek memlekete avdetimde pek az bir müddet adliye hizmetinde müddeiumumiliklerde çalıştıktan sonra yine Şükrü Kaya’nın tesiri ile dahiliye hizmetine geçtim. Bu suretle bütün memuriyet hayatım da onun yanında geçti…
Atatürk’ün Bakanı Şükrü Kaya
Şükrü Kaya, 1927’den 1938’in sonuna kadar “Atatürk’ün İçişleri Bakanı” sıfatıyla ülkesine hizmet etti. Modern Belediyecilik anlayışını yerleştirdi. Toprak Reformu yasa tasarıları hazırladı. Ekonomik ve siyasal bağımsızlığın gereği olarak Devletçiliği benimsedi. Laikliğin kurumsallaşması için; Ağa, hacı, hafız, efendi, bey, paşa gibi unvanların kaldırılmasına, Bazı kisvelerin giyilmeyeceğine, Ulusal bayramlar ve tatillerin kabulüne dair yasaların çıkarılmasına öncülük etti. “Mustafa Solak’ın tezi şimdi kitaplaşmış bulunuyor. Gösterdiği çabalar dolayısıyla kendisini kutluyorum. Bu çalışma Şükrü Kaya üzerine daha kapsamlı çalışmalara yol açabilecek niteliktedir.” Prof. Dr. Sina Akşin
Henri Béraud, Çev. Şükrü Kaya
Bu kitabı, B. Şükrü Kaya, Malta’da 1919 tarihinde Fransızca öğrenmek isteyen arkadaşlarına bir egzersiz olması için harfi harfine tercüme etmişti. Aslı Fransızcada Le Martyre de l’Obèse – Şişmanlık Kurbanı’dır. Türkçe kolay olsun diye Şişko denmişti. Biz de bu ismi muhafaza ettik. Kitap, Ankara’da Yenigün matbaasında basılmıştı. Eser ve tercüme çok beğenildiği için, biz de tekrar Türk harfleriyle basıyoruz.
Tanıdıklarım – Hüseyin Cahit Yalçın
Hayatta en çok mübarezeyi severim. En mesut günlerim, en şiddetle hücuma uğradığım, en şiddetle hücum ettiğim zamanlardır. O zaman damarlarımda hayat veren bir ateş tutuşur, hayatın solukluğu silinir ve gözümün önünde bir gaye canlanır, mübarek ve muazzez bir gaye… Vatanın hayrı için, fenalığı ezmek ve iyiliği galebe ettirmek için bir mücadele… Bütün etrafıma bu ateşten bir parça vermek isterim. Fenalığa karşı müsamahakâr, lakayt veya müsadekar duranları sarsmak, hepsini bu mübareze meydanına çekmek isterim. Yalnız fena olmamak kâfi gelir fikrinde değilim. Fenalığı ezmek için uğraşmak lüzumuna iman ediyorum. Bazen, ‘Sana ne?’ derler… Bu hodgamane felsefeden nefret ederim. Çünkü onun memleketi mahvettiğine kaniyim. Gördüğüm şahsi fenalık için değil, memleket gelen umumi fenalık için, kalbimde tükenmez bir gayz vardır. Ne vakit fenalığa karşı herkes bir fikri taavvün ile müttefikan çalışırsa, ancak o zaman kurtulacağımızı zannediyorum. İşte bunun için hücumlarımda her vakit fena bir galeyan ve biaman oldum ve en büyük hazzı vicdaniyeyi buldum.” Hüseyin Cahit Yalçın / Nevsal-i Milli Hüseyin Cahit Yalçın, uzun yaşamının çok önemli bir kısmını siyasetin içinde geçirdi. Doğuda bunun bir şans mı, yoksa bir talihsizlik mi olduğu sorulmaya değer bir sorudur…