Yeni
Ana Sayfa » Evrensel Metinler » İşkence ya da Zalimce-İnsanlık dışı – Onur kırıcı Muamelelerin Belgelendirilmesi ve İhbar Edilmesinde Hekimlerin Sorumluluğu

İşkence ya da Zalimce-İnsanlık dışı – Onur kırıcı Muamelelerin Belgelendirilmesi ve İhbar Edilmesinde Hekimlerin Sorumluluğu

İşkence ya da Zalimce-İnsanlık dışı – Onur kırıcı Muamelelerin Belgelendirilmesi ve İhbar Edilmesinde Hekimlerin Sorumluluğu, Dünya Tabipler Birliğinin 2002 yılında düzenlenmiş, 2003 yılında Helsinki’de düzenlenen DTB Genel Kurulu’nda hekimlerin sorumluluklarına ilişkin kurallar ve öneriler kabul edilmiş ve Ekim 2007’de Danimarka’nın Kopenhag kentinde DTB Genel Kurulu’nda güncellenmiştir.

İşkence ya da Zalimce/İnsanlık dışı /Onur kırıcı Muamelelerin Belgelendirilmesi ve İhbar Edilmesinde Hekimlerin Sorumluluğu
Dünya Tabipler Birliği,
1. Temel insan hakları, saygınlık ve insani değerler bağlamında bireylerin Birleşmiş Milletler’e olan inancını beyan eden 26 Haziran 1945 tarihli Birleşmiş Milletler Beyannamesi’nin önsözünü,
2. İnsan haklarını saymama ve karşı gelmenin insanlığın vicdanını bozan barbarca hareketlerle sonuçlandığını beyan eden 10 Aralık 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi önsözünü,
3. Bu beyannamenin hiç kimsenin işkence, zalim, insanlık dışı ya da onur kırıcı muameleye maruz kalamayacağını beyan eden 5. Maddesini,
4. Amerikan Eyaletleri tarafından 22 Kasım 1969’da uyarlanan ve 18 Haziran 1978’de yürürlüğe giren Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ve 28 Şubat 1987’de yürürlüğe giren İşkenceden Korunmak ve İşkenceyi Cezalandırmak İçin Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’ni,
5. İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Muamele ya da Cezalandırma sırasında bir hekimin varlığını ya da herhangi bir tıbbi muameleyi yasaklayan Dünya Tabipler Birliği tarafından 1975’de kabul edilen Tokyo Bildirgesi’ni,
6. Dünya Psikiyatri Birliği tarafından 1977’de kabul edilen Hawaii Bildirgesi’ni,
7. 1981’de Uluslararası İslami Tabip Birlikleri Konferansı’nda uyarlanan Kuveyt Deklarasyonu’nu,
8. Sağlık personelinin, İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Muamele ya da Cezalandırma karşısında gözaltına alınanların ve tutukluların korunmalarına dair sağlık personelinin, özellikle de hekimlerin rolü ile ilgili 18 Aralık 1982’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda uyarlanan Tıbbi Etik Esaslarını ve özellikle Madde 2’de belirtilen “Aktif ya da pasif olarak işkence ya da diğer zalimce/insanlık dışı/onur kırıcı muameleye katılım, suç ortaklığı, teşvik etme ve ya müdahale sağlık personeli, özel olarak da hekimler için açıkça tıbbi etik ihlalidir…” ifadesini,
9. Aralık 1984’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen ve 26 Haziran 1987’de yürürlüğe giren İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı Muamele ya da Cezalandırmaya Karşı Sözleşme’yi,
10. 26 Haziran 1987’de Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen ve 1 Şubat 1989’da yürürlüğe giren İşkence ve İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Muamele ya da Cezalandırmanın Önlenmesi İçin Avrupa Sözleşmesi’ni,
11. Ekim 1990’da Rancho Mirage’da DTB tarafından 42. Genel Kurul’da kabul edilen ve 45, 46 ve 47. Genel Kurullarda değiştirilen İnsan Hakları Kararlarını,
12. Kasım 1997’de DTB tarafından 49. Genel Kurul’da kabul edilen ve hekimleri kötü muamelenin bireysel olarak karşısında olmaya ve tıp ile ilgili ulusal ve uluslararası kurumları bu tür davranışta bulunan hekimleri desteklemeye çağıran Hamburg Deklarasyonu’nu,
13. 4 Aralık 2000’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen İstanbul Protokolü’nü (İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Müdahale ya da Cezalandırmanın Etkin Olarak İzlenmesi ve kayıt altına alınması ile ilgili Rehber),
14. Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989’da kabul edilen ve 2 Eylül 1990’da yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni,
15. Kasım 1991’de Malta’da 43. DTB Genel Kurulu’nda kabul edilen ve Ekim 2006’da Güney Afrika’nın Pilanesberg kentinde DTB Genel Kurulu’nda uyarlanan Açlık Grevi Yapanlara Yönelik Malta Bildirgesi’ni
dikkate alır.
Dünya Tabipler Birliği,

16. Hekimler tarafından işkence görmüş olguların ve sorumlularının dikkatli ve tutarlı saptanması, kaydedilmesi ve ihbarı, olaydan etkilenenlerin fiziksel ve ruhsal sağlık bütünlüğünün korunmasına ve onun da ötesinde genel olarak insanın saygınlığını zedeleyen durumlarla mücadele etmeye katkıda bulunduğunun,

17. Sekelleri irdeleyen ve işkence mağdurlarına olaydan hemen sonra ya da daha geç dönemde müdahale eden hekimlerin bu insan hakları ihlalinin ayrıcalıklı tanıkları olduğunun,

18. Olayın mağdurlarının, psikolojik sekeller ya da üzerlerindeki baskı nedeniyle maruz kaldıkları kötü muamelelerin sorumlularına karşı kendiliklerinden şikayetçi olamadıklarının,

19. İşkence muamelelerinin saptanması ve kayıt aşamalarındaki eksikliğin olay karşısındaki bir tür tolerans ve dolayısıyla da mağdurlara yardım etmeme olarak düşünülebildiğinin,

20. Tıbbi Etik Mesleksel Kodları ve yasal düzenlemeler kapsamında hekimlerin İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Müdahale ya da Cezalandırma karşısında uymaları gereken tutarlı ve açık olarak belirtilmiş olan referansların olmadığının farkındadır.

DTB; ulusal tabip birliklerine aşağıdaki önerilerde bulunmaktadır:

1. Gözaltına alınanlar ya da işkence, zulüm, kötü muamele mağdurlarının hemen ve bağımsız sağlık hizmetine ulaşımını sağlamaya gayret etmelidirler.

Hekimler işkence ya da kötü muameleden doğan semptomların değerlendirme ve raporlamasını gözaltında ya da tutuklu olan kişileri tehlikeye atmamak için gerekli koruyucu önlemleri alarak tıbbi kayıtlar kapsamında değerlendirmelidirler.

2. İstanbul Protokolü’nün ve protokolün İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Muamelenin etkin bir şekilde izlenmesi ile ilgili ilkelerinin farkındalığını yaygınlaştırmalıdır. Bu ise ülke düzeyinde eğitim, yayınlar ve web tabanlı kaynakları içeren farklı yöntemler kullanılarak yapılmalıdır.

3. İstanbul Protokolü hekimlere dağıtılmalıdır.

4. İşkencenin değişik türlerini tanıma, spesifik işkence yöntemlerinin fiziksel ve psikolojik semptomlarını fark etme ve İstanbul Protokolü’nde öngörülen ve yasal ve idari süreçlerde kanıt olarak kullanılabilecek raporlama tekniklerini kullanmak üzere hekimlerin eğitimi geliştirilmelidir.

5. Muayene bulguları, işkence yöntemlerini anlama ve hastaların istismar iddiaları arasındaki bağlantı hakkındaki farkındalık geliştirilmelidir.

6. Adli ve idari mercilere sunulmak üzere işkence mağdurlarının niteliği yüksek tıbbi raporlarının hazırlanmasını kolaylaştırmalıdırlar.

7. Hekimlerin işkence ya da kötü muameleden kaynaklanan semptomları belirleyip rapor ederken bilgilendirilmiş onam almaları ve bireyleri tehlikeye atmaktan kaçınmaları sağlanmalıdır.

8. Hekimlerin tıbbi kayıtlarda işkence ya da kötü muameleden kaynaklanan semptomları belirleyip rapor ederken gözaltındaki ya da tutukluları tehlikeye atmaktan koruyacak ihtiyati tedbirleri almaları sağlanmalıdır.

9. Ulusal tabip birlikleri ülkelerinde etik kuralların ve kanunların kabul edilmesini desteklemelidirler:

9.1 Hekimlerin fark ettikleri anda İşkence ya da Diğer Zalimce/İnsanlık Dışı/Onur Kırıcı Müdahale eylemleri etik açıdan rapor etme ya da ihbar etme zorunlulukları vardır. Rapor ya da ihbar koşullara bağlı olarak tıbbi yasal, ulusal/uluslararası otoritelere, sivil toplum kuruluşlarına, uluslararası ceza mahkemesine yönlendirilir. Hekimler bu konuda İstanbul Protokolü’nün 68. paragrafını akılda tutarak sağduyulu bir biçimde hareket etmelidirler.
9.2 Hekimin; mümkün olduğunda kişinin onamı ile, ancak, mağdurun kendini özgürce ifade edemediği belirli bazı durumlarda kesin onam olmadan istismarı rapor etmesine olanak tanıyan mesleki gizlilik açısından etik ve kanuni istisnai bir durum ortaya çıkar.
9.3 Hekimler, özgürlükten mahrum bırakılmış, baskı ve tehdit altındaki ya da psikolojik durumları bozulmuş mağdurları açık isimleriyle rapor ederek tehlikeye atmaktan kaçınmaları konusunda uyarılmalıdır.

10. Özellikle ulusal otoritelere, sivil toplum kuruluşlarına ve uluslararası ceza mahkemesine rapor etme sürecinde yararlı olacak tüm bilgiler kullanıma sunulmalıdır.

İstanbul Protokolü 68. paragrafı: Kimi durumlarda iki ayrı etik yükümlülük çatışabilir. Uluslararası kurallar bütünü ve etik ilkeler işkence ya da kötü muameleye ilişkin bulguların yetkili makama bildirilmesini gerektirir (Kimi hukuk sistemlerinde bu, aynı zamanda yasal bir gerekliliktir). Ancak hastalar kimi durumlarda böyle bir amaçla muayene edilmeye ya da muayene sonucu edinilen bilgilerin başkalarına açıklanmasına onay vermeyi reddedebilirler.

Kendileri ya da aileleri için misilleme riskinden korkuyor olabilirler. Bu gibi durumlarda sağlık çalışanlarının, hem hastaya karşı, hem de adaletin yerine getirilmesinde ve suçluların adalete teslim edilmesinden yarar sağlayacak olan topluma karşı çifte yükümlülüğü vardır. Böylesi ikilemler ele alınırken, öncelikli olarak göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, olası zarar vermeyi önlemektir.

Sağlık çalışanları, kişinin gizlilik hakkını ihlal etmeden, adalete hizmet eden çözüm yollarını araştırmalıdırlar. Güvenilir kuruluşlardan konuyla ilgili önerileri alınmalıdır; kimi durumlarda bu kuruluş, ulusal tabip birlikleri ya da sivil toplum kuruluşları olabilir. Yeterli derecede destek ve özendirme gördüklerinde, daha önce isteksiz olan bazı hastalar önceden kararlaştırılan parametreler içinde bazı açıklamalar yapılmasını onaylayabilirler.

Bunu okudunuz mu?

Su Hakkı

Su Hakkı ve Su Hukukuna ilişkin temel normlar Roma Hukuku döneminde oluşturulmuş, toprağın üstünde ve altındaki …