Ana Sayfa » Hukuk Filmleri » John Grisham’ın Küçük Avukat’ı Üzerine
John Grisham’ ın Küçük Avukat’ı Üzerine

John Grisham’ın Küçük Avukat’ı Üzerine

John Grisham’ ın Küçük Avukat’ı Üzerine / Hilmi Şeker

Yazar Amerika Hukuk Sisteminin sosyoloji, ahlak, etik, politik, sosyal sorunlarla münasebetini, Küçük Avukat Theo ve yardımcı diğer karakterlere yüklediği ağır rol aracılığıyla paylaşmak ister. Her bir karakteri Theo ile tanıştırarak, başını avukat meraklısı dehanın çektiği örgü içinde, kadrajı toplum ve insanlığın dram ve trajedisiyle buluşturur. Toplumla evlatları arasındaki ilişkiyi, devletin uzantısı yargının aklıyla çözmeye, analiz etmeye çalışırken, yargının iç çekiş ve çelişkilerini iyi donattığı ve sufleleriyle gelecek vaad eden yargıç Gantry aracılığıyla dile getirir. Yasa-hukuk-adalet arasındaki kavgaya etik ve ahlakı da dahil ederek, devletin ideolojik aygıtı  Gantry’ i deontolojik yalazların ortasında bırakır. Yargıç Gantry’in yardımına yaratıcısı yazar John Grisham koşar. Ve yargıç Henry Gantry etiğin sesine kulak vererek iyi ile kötü arasındaki ikilemi iyiye, etiğe final yaptırarak sonlandırır.

 Anne baba arasındaki şiddetli geçimsizliğin yarattığı stresin ardıllarına yansıma biçimini, müşterek çocuk April’i, Theo ile okul koridorunda buluşturarak okuyucu ve toplumu kurguya dahil eder. Soluğuyla yarışan Theo, iki kişi arasında meydana gelen ihtilafın, duruşma salonu üzerinden müşterek çocuğu nasıl ve ne şekilde sardığını dokunaklı şekilde anlatır. Ebeveynlerin çıkar çelişkisinin müşterek çocuğun ali yararlarını hiçe sayan mantık ve pratiğini ruhunun koyak ve kuytularında hisseder. Pire için yorganın nasıl yakıldığına an be an ve bir kez daha tanık olur. Gözü dönen çıkar savaşının, müşterek çocuğu yutmaması için varını yoğunu ortaya koyar. Boşanma gibi toplumsal ve sosyolojik derinliği tartışmasız bir meseleye, yargının yaklaşımı ve çözüm üretme biçimi hakkında okuyucu ve topluma özlü bir sunum yapar.

Yazar Grisham bununla yetinmez. Yürekleri burkan, içleri sızlatan insani bir trajedi ve onun yarattığı etki ve sonuçlarla okuyucuyu yüzleştirmeyi, bu romanın olmazsa olmazı olarak belirler. Bu meseleyle roman üzerinden adam akıllı hesaplaşmakta kararlıdır. Julio, kuzeni, teyzesi ve iki çocuğundan oluşan bir aktörler karması aracılığıyla kaçak emeği, göç eden yaşam savaşını, sınır tanımayan umudu masaya yatırır.

Ekonomik yıkım ve politik zorun genişlettiği sınırların vücuda getirdiği göçmenlik, mültecilik ve kaçak işçilik sorununa dikkati çekmek için, Highland Caddesi Sığınma evinde, her şeyden habersiz, umarların kavurduğu Salvadorlu aileyi feda eder. Bu rolün aile fertlerinden en çok Escobar’ yakıştığına, onun tarafından icra edilebileceğine karar verir. Escobar’ı parlatarak örgüsünün odağına yerleştirir. Escobar’ı taşı toprağı altın Amerika’da polisten köşe bucak kaçan, işçi-göçmen olarak şemaya iliştirir. Yazar Grisham Escobar’ın rahat bırakmaz, yakasından düşmez. Dram ve trajedinin takribiyle bir miktar daha oynayarak, Escobar’ı yaban ellerde yaşamı, özgürlüğü, kişiliği ve kimliğini tehdit eden bir mizansenle, durup dururken  mücadele etmek zorunda bırakır.  

Döner dolaşır yaşamak için, kalmak zorunda olduğunu bildiği Escobar’ı amelesi olduğu golf kulübünün yanı başında işlenen bir cinayetin görgü tanığı yapar. Kalarak cinayetin çözümüne katkı sunmayı, polise yakalanıp sınır dışı edilme korkusuyla imkansızlaştırırken, gitmeyi adeta ölümle özdeşleştirir, böylelikle Escobar’ı yaşamla ölüm arasında tercih yapmaya zorlar. Yazar, yaşam ile ölüm arasındaki tercihin özünde seçeneksiz olduğunu fark eder. Çözümsüzlüğün işe yaramayacağını bilerek, polis tehdidi eşliğinde dayatılan kalma koşullarını Julio ve Theo ‘ya yaptığı buluşla hafifletir. 

Escobar, yaşam-ölüm, gitmek-kalmak, iyi- kötü, adalet-haksızlık, yasa-hukuk gibi değerler üzerinden her vücudun kaldıramayacağı, her ruhun tahammül edemeyeceği bir sınava tabi tutar. Kuzeni Julio  ile iyiliğin babası Theo, kadraja girer ve sınavın başarısı için gereken lojistiği tedarik etmeyi ihmal etmez. Özün sözü Grisham Escobar- Julio- Duffy- Theo dörtlüsünü insan-ahlak-etik-adalet-ekmek üzerinden yaman bir kavgaya tutuşturur. İyi ve kötü arasındaki kadim savaşı, bir başka zaman, yer ve kişi aracılığıyla yeniden kızıştırır. Kalmanın yarattığı stresle, gitmenin vuracağı darbe arasındaki iflah olmaz çelişkiyi, Yargıç Gantry’in verdiği güvence ile bu kez kalmak kazanır. Şansın desteklediği kalmak aynı zamanda katil Duffy’i aklayan kötülüğün açığa çıkarılarak mahkum edilmesi, iyilikle örtüşen adaletin tecellisi ve tesellisi olacaktır.

Yargıç Gantry, akşamı geceye eviren uzun gölgeler eşliğinde, Strattenburg sokaklarını arşınlarken adalet, etik, ahlak ve vicdan arasındaki soluksuz kavganın ruhunun kuytularını ve beyninin koyaklarını yurt edindiğini hissediyordu. Ortasında kaldığı çetin kavga, uslanmaz çelişki ve değerler düellosunun alelade olmadığı her halinden belliydi. Gerçeğe erişme güdüsü zihnini teslim alırken, usulün adaletle çelişkisinin yarattığı burgaç, Yargıcı, yutmak için fırsat avına çıkıyordu. Huysuzlaşan vicdan, vücudunu geriyordu.

Muhakeme usulün refakatiyle mutlu sona hazırlarken, Theo’ nun başını çektiği koronun, tekerine soktuğu çomakla, tedirgin ediliyor. Hükümsüzlük korkusu, yargıç üzerinden yargıyı sarmalıyor. Escobar’ ın şımarttığı kuşku, yargıcı esir alan koyu bir belirsizliğe dönüşüyordu. Velhasıl hükme ramak kala sahne alan mülteci, pişmiş aşa su katarak her şeyi al aşağı ediyordu.

Kendisini vekilliğe kaptıran Theo’nun, işi gücü bırakarak peşine taktığı tanık, etik ile hüküm arasında bin bir güçlükle oluşturulan sözde saadeti, yarattığı şiddetsiz geçimsizlikle bozmaya yeltenir. Yargıç, Theo’nun adalet ve vicdanı temsilen, savcı Jack Hogan’ın elini kolunu bağlayan, başını avukat Nancy’in çektiği katil Peter Duffy’ yi aklamaya yeminli düzenekle soluksuz bir mücadeleye hazırlandığının farkındadır. Theo kurduğu koşut yargılama düzeneğiyle, adaleti iğfal etmeye kalkışan kusursuz bir cinayetin şifrelerini çözmek için verdiği uğraş, Yargıç Gantry’le ayaküstü ilk temasın kurulmasını motive eder.

Theo’nun tetiklediği zaman elini çabuk tutar ve yargıcın aklına kuşku tohumları salmayı başarır. Kaçamak yapan kuşku, yargıca rahat vermez. Hakikatin çekiciliğiyle merakın yarattığı huzursuzluk, yargıcı, en nihayet adliye dışında hakikat aramaya zorlar.

Yargıç Gantry, vicdanla iş birliği yapan toplumun, hükmün nihai hakimi olduğunu, tanığın dışlanması ile oluşacak hükmün yaratacağı riskin, tahrik edeceği kollektif tepkinin kendisini yaftalamasından çekinir. Lekelenin silinse de gerisinde illaki bir iz bırakacağının ayırdındadır Yargıç. Meşru hükmün hamisi tokmağın sapmalardan, etik ilişki değerlerine ihanetten ötürü yargılamanın beynine inmesini istemez. Hükmün alnına kara çalınmasından korkar. Hakikat gerçek arasındaki medcezir, Gantry’in sistem ve hukukla çelişkisini pekiştirir, iç çekişlerini çoğaltır. Soluğunu hızlandırır.

Gerçek hakikate teslim olmuştur artık. Adım adım hükümle buluşmakta olan muhakemenin, masumiyet karinesini istismar eden sanığın beraatıyla sonuçlanmasının yaratacağı vicdani, resmi ve insani sorumluluk, onu içten içe kemirir. Tecrübe ve hukuktan medet umar. Kapalı kapılar ardında, kütüphanenin telekleri arasında, kadim ve cari hukuk ve tecrübeleri kolaçan eder. Zamanın baskısı altında hukuku adaletle buluşturacak bir tutam ışıkla buluşmayı umar. Ne var ki, satır aralarında emsal ve adalet arama çabası, güçlü beklentileri bir başına bırakır. Zaman soluksuz, umutlar mecalsizdir. Stres çoğalır. Yargıcı sıkboğaz eden kriz, hukuku adaletle buluşturacak devayı küllerinden yaratır.

Merakların esiri ayaklar, Yargıç Gantry’i,  Boone Ailesi’nin yaşadığı mütevazi apartman dairesine götürür.

 Yanına dedektif Omar Cheepe ve asistanı Paco’yu alan şer cephesi, Boon ailesininin Yargıç Gantry’i markaja alan hareketliliğinin hayra alamet olmadığını fark eder. Cheepe ve asistan Paco dan oluşan izleme ekibi, bütün hafta Theo’ nun başını çektiği ekiple, yargıç arasındaki iletişimi algılamaya çalışır. İkili olup bitenleri anlamlandıramasa da dışarıya sıçrayan bu münasebeti izlemeye alır. Boone’ larla yargıcı huylandırmanın risklerini alamaz. Yakalanmanın konut dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği ve Gantry’e yakalanmanın yaratacağı özel riskin alınamayacağına karar verilir.

İşi şansa bırakmak istemeyen merak, yargıcı markaja alır ve soluğuyla ensesini mekan edinir. Savunma ve uzantıları titiz ve uyanıktır, işi şansa bırakmanın yaratacağı zaaf ve baş ağrısını bilir. Yargıç Gantry’in, Boon’larla buluşmasının çıkarlarını zedeleme ihtimalini hesaba katarak, beklenmedik engellerin aşılmasında kullanılacak malzemeyi tedarik çabası içine girer. Yazar, araya girerek, objektifi yargılama ve hükmü temine özgülenen güvencelere odaklar. Yazarın derdi okuyucuyu burada bir miktar eyleyerek, adliye dışında dava dışı özne ve nesneyle kurulan kaçak ve yasak ilişkiyi tartışmaya açmaktır. Grisham geç kalmaz araya girer ve mitoslarla gerçekleri bir kez daha kavgaya tutuşturur. Ya gerçekle özdeşleşen adalet kaybedecek ya da gerçekle inatlaşan, umarı adalet, hukuk olmayan yasa havlu atacak. Bu yasanın kazanması, hakikatin yenilmesi, direten yasanın yücelmesi, gerçeğin kültleşen ve küntleşen yasayla gömüye evrilmesi demektir. Anılanlar üzerinden yargılamanın selametini temin eden teminatların istismar potansiyeliyle okuyucu ustaca buluşturmayı başarır.

Yargıç “bu küçük toplantı kayıt dışıdır. Sizi uyarıyorum: Burada yasa dışı bir şey yapmıyoruz. Çünkü siz davanın tarafı değilsiniz. Yine de bu toplantı duyulursa  bana pek çok soru yöneltilir. Anlaşıldı mı?” cümlesiyle mevzuat açısından mesele yaratmadığına inandığı görüşmenin, giz olarak kalması ve dışarıya taşınmaması için yanları kendince uyarır. Yargıç Gantry ikircikli ve tereddütlüdür. Belli etmese, peçelese de esasında endişelidir. Kaygının sebebi, akıl ile gönlün ruhun kıvrımlarındaki amansız ve soluksuz kavgasıdır. Gönlün aklı dize getirmesi,  adaletin gönlü peşine takmasıdır özünde olup biten. Giz olanın, sır kadar dayanıklı ve ilişilmez olmadığını bilir. Gizin günün birinde ziyaret edileceğinin, en ufak bir fiske ile tarumar olacağının ayırdındadır. Yargıç, sır kadar şanslı olamayan gizin, başa bela olmasını önleme derdindedir. Gönül gözü ile görmenin faturasını adalete ödetmek istemez Gantry. Adalet çekici, tahrik edicidir. Dayanamaz Boone’ lerden ricacı olur, olup bitenin taşmaması için gönül koyar, teminat ister. Hukukun paçasına yapışan yasanın tehdit olmaktan çıkması, hukukun adalete dönüşmesi için gözü hiç bir şeyi görmez. Haddinden fazla risk alır.

Yazar durmaz kavgayı bir başka zemine taşır. Punduna getirip yasayı etikle yarıştırmak, yasa-hukuk-adalet arasındaki çekişmeyi körükler. Yarattığı ikilemlerle okuyucuyu oyunun içine çeker. Oynamaları için ellerine kartları tutuşturur. Taraf olmaya zorlar. Laf döner dolaşır umulan fırsatı yakalar. John punduna getirir, legal olanı etikle kavgaya tutuşturarak, okuyucuya pusu kurar. Değerleri olmadık yer ve zamanda düelloya zorlar. Yargıcın hangi etik değerler üzerinden yargılananla ilişki kurması gerektiğini, adalet ve değer arasındaki ikilemin aşılma koşullarını masaya koyar. Yasal olanın etik olmaklıkla aynı olup olmadığını, yargıcın refleksinin ne ile nasıl kontrol altına alınması gerektiği konusunu  tartışmak üzere okuyucuyu kışkırtır. Nesnellikle, ilişkisizlik arasında sınırı belirleme, kimin nerede durması gerektiğine dair meseleyi okuyucunun sırtlamasını ister. Bunu yaparken adaletin reddedilemez cazibesiyle, yargıcın tabi olduğu etik değerler arasında okuyucuyu seçim yapmaya icbar eder. Yeni tartışmalar açmaya kararlı John Grisham, bu meselelerle okuyucuyu baş başa bırakarak, Boone ailesinin yetişkin üçlüsü ve ele avuca sığmayan Theo ile koşut, muhtemel bir yargılamanın prototipinin gerçekleşeceği masaya geçer. Hukuki deyimiyle yargıç duygularının, hislerinin izleğinde birazdan karşılaşacağı delilin ikna ve inandırıcılık debisi ile kabul edilebilirliğini sınanma faslını açar.

Yargıcın dava dışı öznelerle, özel alanda kurduğu ilişkinin güvenceye alınması, etik ilişkinin, ilişkisizliği yasaklayan aklıyla, Yargıç Gantry’in Boone ailesi ile adliye koridorlarındaki tanışıklığı yargıç ve yargılama üzerindeki baskıyı göreceli de olsa hafifletir, fobilerini nisbeten kontrole alır. Yargıcı adalet aramaya icbar eden ödevle, kamusal alan dışında, delillerle  temas kurmayı yasaklayan usul arasındaki çekişmeyi, etikten yana tavırla aşmaya çalışır.  

Yargıç her şeye rağmen huzursuzdur. Sadakat ve ihanetin dava dışı özne, zaman ve mekan üzerinden başlattığı bu düellodan yara almadan kurtulmanın çaresini bulmaya koyulur. Mekandakilere sır saklama ödevini anımsatarak, görünen adaletin tökezlememesi, lekelenmemesi için olup bitenlerin orada kalmasını isteyerek, elindeki son kozu harcar. Adalet, sermayesini tüketmeye zorlar, elinde avucundakini bu uğurda vermeye ikna eder. Gözü, gönlü, aklı adaletten yanadır. Deontoloji ile teleoloji arasındaki uyumun bozulmaması gerektiğinin ayırdındadır. Bu uğurda ufak tefek ödünlerin önemsiz olduğunu düşünür. Kendisine Yargıç olarak hitab eden Theo’yu bu sıfattan vazgeçmesi için uyarırken, etik ilişki değerlerinin sıfat üzerinden kişiliği ve kimliğine yönelik baskısını minimize eder. Direncini kısmen yitiren etik, göreceli de olsa adalete boyun eğer. Endişelerini içselleştirerek, kamusal alan dışındaki bu teması hakikat için meşrulaştırır. Boone ailesinden aldığı sır saklama sözüne itibar ederek, mesleki ihanet iddialarını makul temellerle karşılamaya hazırlanır.

Kısa, ihtiyatlı ve sıcak bir seremoniden sonra, bay ve bayan Boone, amca İke ve Küçük Avukat Theo ve yargıç Gantry’den oluşan yuvarlak masa, duruşma salonunun bir prototipi olmaya hazırdır. Etrafı heyet tarafından sarılan masanın ortası çoğu Theo’nun kişisel beceri ve çabası ile bir araya getirilen harita, fotoğraf, not ve kitap gibi nesnelerle doludur. Escobbar, Theo’nun ilk müvekkili, mekan solunan tozların vücuda getirdiği tecrübenin ilk göz ağrısı olur. Theo  alternatif bir oturumun ihtiyaç duyduğu makul nesneleri göz dolduracak şekilde ve eksiksiz toplamış, onların sunumu, tanıtılması ve sınanması için Yargıç Henry Gantry’den gelecek küçük bir işareti bekliyordu.

Yargıç “şimdi bana bir şey göstermek istediğinizi söylemiştiniz der demez” Theo’ zıplar ve dağarcığındakileri serimlemeye hazır görsel düzeneği çalıştırır, elindeki lazerle tanığın gözüyle Yargıç Gantry ve Boone ailesinin diğer fertlerine, danışmanı Ike’ye olay mahallini itinayla gezdirir. Şüpheli Pete Duffy ve malikanesini, cinayet öncesi ve sonrasındaki hareketlerini peyder pey, belli sıra dahilinde zaman ve mekanla yeniden buluşturur. Hadise mekan üzerinden tecessüs eder usulca. Hazırladığı şemaya hakikate hizmet eden, cinayetin açığa çıkmasına katkı sunan her ne varsa hassasiyetle dahil eder. Bobby Eskobar’ın olay mahalline yakın çöp kutusunda bularak kuzeni Julio’ya tevdi ettiği, Theo’nun da delil koruma yöntemlerine taş çıkartacak özenle kahverengi kutu içinde, fermuarlı naylon poşetle koruduğu bir çift golf eldiveniyle birlikte delillere adeta resmi geçit yaptırır. Duyu organlarına unutmayacakları, tadına doymayacakları mükemmel bir delil sofrası, görsel sunum hazırlar.

İkna ve inandırmaya amade bu mekanda, her bir delilin güvenirliği, gerçek ve doğruluğunun sınanması için yargıç, zemin ve zamanı tahrik eder. Yargıç’a dilediği delile dokunma, görme, dinleme, hissetme olanağı tanınır. Onun nesneleri yargıç aklı, gözü ve tecrübesiyle teşhis, tanıma, betimleme, sınama, sayma ve tartmasına kolaylık sağlar. Delillerin toplanması, muhafazası ve kabul edilebilirliği kurumunun önemini kavrayan bir deneyim olarak, test müessesinin özel bir mekanda, özgün özneler aracılığıyla çapraza alınması ve canlandırılması için canını dişine takar.  Delillerin sayılma, tartılma hak ve yetkisini, müthiş bir öz güvenle herkese dağıtır. Özne ve nesneleri kendince ilgili, toplum ve kamunun denetimine ve değerlemesine açar. Masaya getirilen ve düzenekle gözlere hitab eden kanıtların gerçek ve doğruluğu konusundaki tüm sorulara verdiği isabetli yanıtla, bilimum merakları yola getirir. İşine ne derece sadık ve egemen olduğunu, okulu asarak adliye koridoru ve salonlarda geçirilen ömrün avukatlığa nasıl tahvil edildiğini eşe dosta izah fırsatı bulur.

Gantry, soluksuz sorularla delillerin sıhhat ve sahiciliğini gönlünce sınar, delillere adeta düello yaptırır. Freni tutmayan Theo, hızını alamaz. Kanıt ve tanıtlara zamk gibi yapışır. Çalınan saat,  mücevher takı ve  tabancalarla ilgili şüpheleri elinin tersiyle bertaraf eder. Kanıtlar, kuşkularla oynama ve alt etmenin tadını çıkarır. Boone ailesi ve Küçük avukat, Yargıç Henry nezdindeki itibarını tazelemek üzereyken, Yargıç Gantry “Bu eldivenleri çöpe attığı sırada adamın elinde eldiven var mıymış?” şeklindeki soruyla kolay lokma olmadığını, yargıçlığın, zor zamanların, kuşkularla yaşanmaz bir yaşamın, öfkeyle mücadelenin ve sabırla oturmanın diğer adı olduğunu ima etmekle kalmaz.

Tanık Escobar’a duyulan gereksinimin debi ve şiddetini, tecrübeden beslenen üslupla belirler. Böylelikle Escobar ve destekleri kanıtların muhakeme süjeleri ve jüriyle kuracakları temasın, yargılama ve hüküm için taşıdığı hayati değere atıf yapar. Jest ve mimiklerin hükümden pay talep etme gizilgücüne vurgu yapmayı ihmal etmez. Yüzleşmenin çekiciliği ölçüsünde, caydırıcılığı hakkında okuyucuyu bilgilendirir. Kanıtların elden ele, gözden göze yolculuğunun, pusu atan engerek ve çiyanlar yüzünden kolay geçmeyeceğini anımsatır. Theo’nun temsil ettiği koroya delilleri bekleyen akıbet hakkında ip uçları verir. Önemlisi avukatlığı kafasına takan Theo’ ya  yeni yetme olduğunu bir başka boyut ve yerden izaha çalışır. Gerçeğe erişmenin yarattığı sınır tanımaz tutku, tazelenen güvenden aldığı müthiş destekle Tanık Escobbar’la bir an önce tanışmayı dayatır. Pusu atan önemli bir iki sorudan sonra merak yelkenlerini bir başka usul işlemi için şişirir. Theo elindeki kalemi bırakır. İknaya adım adım yaklaşan Yargıç,  tanık Eskobarla yüzleşmek için sabırsızdır.

Kısa bir süre sonra masaya Mülteci Escobar, kuzeni Julio ve teyze Carola dahil olur. Bu faslın arifesinde Theo araya girer ve Yargıç Gantry’den cinayet üzerindeki perdeyi aralayan kaçak Escobar’ın  polis takibinden kurtarılması, korunaklı alanda ve ilişilmez kılınması için teminat ister. Böylelikle sınır dışı edilme olasılığının tanıklık irade ve beyan üzerindeki baskısını kaldırarak, tanığın rolünü gerçekleştirmesine zemin hazırlar. Aklını ve ruhunu gerçeğe teslim eden Yargıç diretemez. Hiç kuşkusuz yargılama ve hükmün yazgısını elinde bulunduran tanığa, adaletle özdeşleşen rolünü icra için kefil olmayı taahhüt eder. 

Sıra tanığın güvenilirliğini sınamaya gelir. Julio İspanyolca’ dan tercüme için hazırdır.  Theo, Escobar’ın beyanlarıyla diğer deliller arasındaki ilişki ve çelişkileri, onların yek diğerini sınama arzu ve merakını şölene çevirmek üzere aparatın tuşuna basar. Sorulan her soru, ekrana gelen her görüntü, Escobar’ın beyanlarını çürütmeye ve kilitlenmeye özgülenir. Escobar, diğer delillerin desteğini alan tüm suallerle göğüs göğüse çarpışır. Kendisini çürütmeye ahdeden, belleğine yönelen her suali halden düşürür. Makul yanıtlarla, meraklarla soruların dostluğunu başlatır. Escobar, çetin sorgu ve değme suallerden aldığı destekle,  açık yargılama, duruşmaya etkin katılma ve çelişmeli muhakemeyi kendine mest eder, hayran bırakır. Gantry’in verdiği primi idareli ve isabetli kullanarak, hak ettiği güveni, takdirle tahkim eder.

Güvenin pekişmesi, atideki bir iki engelin aşılmasına bağlıdır. Escobar Kabuledilebilir delil kanıt olmuş, ancak henüz etkileyici ve yararlanılabilir delil olmamıştır. Yapışkan kuşkunun, dumanı tüten suallerle adam akıllı çırpılması  gerekmektedir.

Theo, Cheepe’ nin fırsatçı ve ezici bakışlarına içerler yaşı, merakı ve deneyimsizliği üzerinden hafife alınmasını asla unutmaz. Theo, delilleri birbirine kırdırır. Kibrin arka çıktığı hor görüyü, pişman ve perişan eder. Çapraz sorgu, delillerin kabul edilebilirliği meselesi, Theo’yla altın çağını yakalar. Escobar, toplum adına açık muhakemede doğrudan, yüz yüze yapılan sınavı alnının akıyla süsler.

Şüphelinin teşhis ve tanınması faslı iyiden iyiye huysuzlanır. Sabırsızlığı fark eden Zeka Küpü, vizyona yansıttığı Creek 6. Çim bölgesinin hava fotoğrafı ile yeni bir kapışmanın fitilini ateşler. Theo, zulasının ihanet etmeyeceğinden, Escobar’ın ilk fırsatta Duffy’i tuşa getireceğinden, 15. karenin, katilin önüne yatan kuşkuları tarumar edeceğinden, masumiyetin lekeleneceğinden adı gibi emindir.

Basının servis ettiği fotoğraflar umarları karşılamaz. Kuşku gerçekle mesafesini korurken, merak sabrı dürtmeye devam eder. Adliye çıkışındaki pozlarla, gerçek yeni bir trend yakalamayı dener. Ancak muvaffak olamaz. Gazete arşivi, ayak sürten teşhisi sarsar ama deviremez. Teşhis tanıya dönüşemez. Kopardığı tavizle, deva olacağının sinyalini verir.

Tanık, sanığın giydiği kıyafetlerin spor pantolon, kestane rengi golf kasketi ve bej spor pantolondan oluştuğunu teşhis eder fakat, bunları Duffy’nin üstünde olduğunu söyleyemez. Karedeki adam Duffy’ye benzetilir ancak onunla özdeşleştirilemez. Benzerlikle aynılık arasındaki savaş, benzerliğin yengisiyle biter. Benzerlikle ittifak eden resimler, Theo’yu sıkıştırırken, Escobar’ın tanıklığını güçleştirir.

Zaman ve mekana anlam katan tanıklık, kişiyi teşhiste kifayetsiz kalır. Tanı hazırı tüketirken, teşhis doymak bilmez. Escobar’ın zaman, kişi ve mekan bağlamlı beyanı, Duffy’yi ifşa için gereken işbirliğiyle inatlaşır. Kişi, oyun bozanlık yaparken, tanı teşhisi takılarak afallar. Yargıç Gantry’in şahsıyla örtüşen ikna, diğerlerini temsilen inandırıcılık, Duffy’i katile dönüştürmekte başarısız kalır.

Bunlar olup biterken tuş, makineyi yeniden hareketlenir. Savcılığın muhakemeye mal ettiği 22 fotoğraftan 15.’si talihi değiştirmek için sıra beklerken, saniyeleri saate çeviren sorun kadraja girer. İknaya hazırlanan delilin elde edilme yöntemi ve kaynağı üzerindeki kuşku, yargılamanın sinir uçlarını bir kez daha yoklar.  Yargılaman kirli kaynaktan içmesi, yahut hükmün zehirli ağaçtan beslenmesi öteden beri yasaktır. Hüküm Platon’dan bu yana iğfal mahsulü delillerin şerrinden, tatlı dil, güler yüzün şirretinden olabildiğince uzak tutulur. Theo’nun kariyeri böylesi acemiliğin her şeyi berbat etmesine, gayrimeşru delilin hükmü biçimlendirmesine onay vermeyi düşünmez.

Gantry’in bunu bilmemesi ve görmemezlikten gelmesi ya da Theo’nun bunu yılların tecrübesine yutturması olanaklı değildir. Bu soru ve delilin karşılaşacağı itirazı Theo karşılamaya, göğüslemeye bir kez daha hazırdır. Mesele avukat Boone çifti ve adliye eskisi amca Ike’nin paha biçilmez destek ve danışmanlığıyla aşacaktır. Yazar, her zaman olduğu gibi zor zamanların adamı, güçsüzlerin yardımcısı, darda kalanların dostudur. Araya Giren  John Grisham, Theo’ya açık yargılamada hasredilen tartışılarak kamuya mal edilen delilin,  kaynak ve sıhhat sorununu geride bırakacağını fısıldar.

Sufleyi havada kapan Theo, kayıtlara giren “ herkese açık bir  duruşmada gösterilmiş bir fotoğraf bu ve kanıt olduğu kabul edilmiş. Gizli bir yanı yok değil mi?” sorusuyla  açık yargılamada, ortaya konulmuş, herkesin gözü kulağı önünde kıyasıya tartışılarak lime lime edilen kanıtın sır ve giz olmaktan çıkacağını, Boone’ler mahkemesi için sorun teşkil eder olmaktan çıktığını okuyucuyla paylaşır. Böylece hukukun önemsediği yasak delil kavramının, kaynak ve elde ediliş defolarından ötürü gerçeği perdeleme ihtimalini anılan soruyla hiçleştirir. Ortaya konularak kamuyla paylaşılan bir kanıtın alenileşeceğini, dolayısıyla gizliliğiyle temin edilen hukuki yararın ortadan kalktığı kabul edilir. Yargıç Gantry, en kötü ihtimal gerçek ile hakikat arasındaki soluksuz ve derin kavganın etkisindedir. Gerçeklik ve doğruluk aşkının yarattığı körlük, delilin yargılama ve hükmü zehirleme potansiyelini görmesini engeller. Ya da yargıç Theo’nun  bir kere açıklanmakla kabul edilebilir ve kullanılabilir hale gelen karelerin yeni muhakemenin gözdesi olmasına izin verir.

Pazartesi, duruşma salonu gözlerini mutsuz, yorgun, gergin ve hadleri zorlayan bir sabaha açar. Savcı Jack Hogan, eli boş bir iddianamenin, yazgıya dönüşecek hüküm karşısındaki yalnızlığına ve çaresizliğine teslim olur. Pete Duffy, başka olasılıkların icraatını, her temasın bırakacağı izi ve ihtiyatsızlığın alacağı intikamı unutur. Özgüven ve kibrin baş başa bırakılmasının yaratacağı trajediyi hesaba katmamakla hatalarını katlar. Pete Duffy, kendinden emin  Gantry’in cinayeti kutsamasını beklerken, vekil Clifford Nance, saklı bir kanıtın yapacağı sürprizi, dışarıda bırakmanın yarattığı zahiri rahatlığa aldanarak, tokmağın masaya inmesiyle ilan ve tescil edilecek sözde adaleti dört gözle bekler.  Personel ise sıradan ve rutin bir günün adli öneri ve talepleriyle meşguldür.

 

Yargıç Henry,  gerçek ile hakikat arasındaki ikilem aşmanın aklı, ruhu ve bedeni üzerinde bıraktığı derin izi, yarattığı ağır tahribatın altında kalmış, kimlikle kişilik, gerçekle hakikat, deontoloji ile teleolojinin bitmez-tükenmez çekişmesinden payına düşeni alır. Kefaret kendisini yorgunluk, mutsuzluk, ve kitaplık kisvesiyle karşılar. Gantry, kıyamete ramak kala cübbesinin eteklerini savurarak salona girer. Pazar Mahkemesi’nin koşut süjelerini yoklar ve Theodore, babası ve amcasıyla göz göze gelir.  

Yargıç Gantry duruşma salonu, görüşme odası ve ofis arasında mekik dokurken, yargıcın nerede, ne kadar kalacağına hukuk ve mekan çifti karar verecektir. Mekan, ya özüne sadık  yorumla özgünleşir ya da yoz  yaşamlarla özünden uzaklaşır. Gantry, hukuk ve mekan arasına girerek anlamı eylemiyle geliştiriyordu. Hukuk, bazen mekanı belirliyor, bazen mekan hukuka teslim oluyordu. Kimi mekan, cübbesiz dolaşmaya izin vermezken kimisi, günlük kıyafetle yaşamaya onay veriyordu. Duruşma salonu, cübbenin mekanı ilhakına katlanırken, ötekisi cübbenin mekan ve özne üzerindeki tasarrufuna son veriyordu. Cübbe, mekan ve özne ile arasındaki münasebete göre biçim alıyordu. Adalet ve hukukun cübbeye yüklediği misyon, cübbeyle mekan, mekanla yargıç arasına aşılması zor bir sınır çizerken, cübbe mekan-adalet-yargıç triosu aracılığıyla hareketli yaşamayı seçiyordu.

Yargıç’ ın sınırlı ve sayılı mekanlar dışında, yargılanan nesne ve özneyle ilişki kurmasına, yansızlığı mekanla disipline eden kaideler izin vermiyordu. Yargıç Gantry’i dizayn eden sistem, mekan üzerinden yargıcı sınırlamayı, mekanla hukuku anlamlandırmayı, mekanı estetik güce dönüştürmenin ne manaya geldiğini biliyordu. Yargıçla mekan arasında kurduğu estetik bağla, yansızlığa kalıcı bir anlam katarak, etiği estetikle tahkim ediyordu. Yargıcın mekan dışında hukuk konuşması, yansızlığı ve bağımsızlığı üzerinde baskı kurarak, adaletin üçüncü göz olma idealini zehirliyordu. Mekan, yargıcı yabancılaştırarak, hukukun adalet talebini seraba dönüştürüyordu.

Gantry’in sesiyle buluşan mikrofon, öksürüğün sesi kontrolüne olanak sağladı. Yargıç sesinin, tını ve debisinden emin olduktan sonra, “ Günaydın Bayanlar Baylar. Bay Peter Duffy’nin yargılanmasının bu aşamasında bugün savcılık ve sanık avukatlarının son sözlerini dinlemeyi planlamıştık. Ancak bu gerçekleşmeyecek. Şu anda açıklayamayacağım nedenlerle yargılamanın hükümsüz kaldığını bildiriyorum.”  Şeklindeki ifadesiyle bir yandan şaşkınlık ve  hayal kırıklığı yaratır, öte yandan umar ve umudu müjdeler.

Gantry’in  hükümsüzlük ilanı, hileden medet umanların suratına olanca gücüyle inerken, adalet ve hukuk talebi temellendirmenin açtığı acil kanaldan görece soluklanır. Fobi ve stres, istismarla vedalaşır. Sürpriz tanıt, olası beraatı göz açtırmaz, tuşa getirir. Adalet tecessüs etmeden hükmün güvende olmayacağını, huzur bulamayacağına dair kanı yargıcın kendinden emin ve tok sesiyle salona yayılır. Gantry’le özdeşleşen adalet kürsüyü Theo’ nun idealine, zor zamanlarda hukuku adalete eviren cesaretiyle Gantry’i idole dönüştürür. Yaşam hakkını ihlal kuşkusunun, yasayı dolanma çabasının, gerçeği halden düşüren mesaiyle düetine, yargılamayı lağveden eşsiz gerekçe son verir.

 

Yargıç gerçeklik yargısının hakimleri jüriye teşekkür eder. Kendisini yarına bırakan gerekçe, bilinenlerle avunmaz, koronun kürsü, adalet ve hukuku yanıltan düzeneğini görmezden gelir, alışan vücut iğfali olağan sayar, üzerine toz kondurmak istemez. Merak bilineni, malumat saymaz. Homurdanan koşut mahkemenin kusursuz cinayete ne kulp bulacağını, yaşam hakkına saldırı cephesinin nerede gedik verdiğini mahkemeden dinlemek ister. Merak kendine tutulan aynadan yansıyanları, başkaca temel, argüman ve gerekçe için dört döner.

Yargıç Gantry banktan zorla ayrılan bedenlerin salona yaydıkları merakları teskin için “ Beyler, şu anda açıklama yapmayacağım, yarın saat onda odamda buluşalım. Size gerçekleri açıklayayım” demek suretiyle merakı çileye yatırır. Gerçeğin hakikatle istişare etmesine, hakikatin tasayla muhakeme yapmasına, kaygının gerçekle özdeşleşen gerekçeye bir miktar eziyet etmesine kurgunun hatırı için göz yumulur, müsamaha edilir. Lağvedilenin yerini alacak atideki muhakemenin düğmesine basan yeni ithamnameye Haziran’ın son haftasına kadar mehil verir. Onun kendisini revize etmesine, ikna ve inandırıcı olmasına, olgunlaşmasına ve huzura çıkmasına olanak sağlanır. Gecikmenin bellek üzerindeki tahribine, delilleri deforme etmesine, toplumun savunma sistemini tahrip edenlerin zamanı sömürmesine fırsat verilmez. Kelepçeli yaşamın özgürlük üzerinde yaratacağı stres, fobi ve baskıyı unutulmaz.

Sanık Pete Duffy hakkında kısıtlılık koşulları baki kalmak üzere kefaletle serbest kalmasına karar verilir. Böylece sanığın sıvışması önlenirken, zamanın savunma üzerindeki tahakkümü minimize edilir. Savunmanın duruşma hakkını kullanması için olanakların kapısını olabildiğince aralar, gerçeğin kolaylıklardan istifadesi ve tutukluğun yargılama engeli ve prematüre ceza olmaması için koşulları haddinden fazla zorlar.

Karar avukat Nance’nin çenesini göğsüne düşürür. Theo ile Cheepe ‘yi göz göze getirir. Dedektif Cheepe, kararın her şeyin sonu olmadığını henüz yenilmediğini münasip bir lisan, iç çeken jest ve mimiklerle izah eder.

Sonuç:

Grisham yalın kurgusu, yörüngeye oturttuğu özne, mekan zaman ve nesneleriyle, sıradan adli düzeneğe yön veren hakikatlerin yargılama ve hükmü manüple etme becerisiyle okuyucuyu buluşturur.

Edebiyatta hukuk, mitoslarla gerçek arasındaki kadim çekişme ve çelişkiyi seçtiği numuneyle bir çok değer üzerinden bir kez daha kavgaya tutuşturarak, gerçeği deontolojiyle ayakta tutmaya çalışır. Hakikati, ahlakla sınırlar. Onaran usulün gerçekle bağını, roman kahramanların hukuki beceri ve manevralarıyla yeniden inşa eder.

Usulün özünde, etik ilişki değerlerinden başkası olmadığını satır aralarında serimler. Roman adli düzeneği, onu ayakta tutan öznelerin akıl ve grameriyle tarumar ederek, edebiyatın eleştirel gücünü, sağaltan yanını ve deşifre eden dehasını teyit eder.

Çalışma, yazarın  bıraktığı boşlukları içeriden okuyarak, edebiyatın erişemediği, güç yetiştiremediği alanları tartışmaya açar, John Grisham’ ı hukuk yeniden okuma ve yorumlamaya çalışır.

Mitosların gerçeği manüple ettiği yerlerde, etikten aldığı destekle hukuku adalete evirmeye çalışır. Hukukun yavanlaştırdığı yargılamayı, edebiyattan aldığı destekle, deontolojik bir çabaya dönüştürerek tatlandırmayı dener.

Bunu okudunuz mu?

Avukat Vedat Ahsen Coşar

Şiddet Üzerine

Şiddet Üzerine / Avukat Vedat Ahsen Coşar  “Doğumunun otuz birinci yıldönümü arifesinde, akşam saat dokuza …