Şefik Hüsnü Deymer, 1887’de Selanik’te Avukat Hüsnü Paşa ile Rukiye Hanım’ın oğlu olarak Selanik’te dünyaya geldi. 1912’de eğitime başladığı Paris Sorbonne Üniversitesi’nde komünist fikirlerle tanıştı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesinde tabip yüzbaşı olarak görev yaptı. 1918 yılında Mondros Mütarekesinin imzalanması ile yeniden sivil yaşama geçti ve İstanbul’da bir muayenehane açtı.
23 Eylül 1919 tarihinde Berlin’den gelen Türk Spartakistleri ile birlikte kurucuları arasında yer aldığı Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası‘nın (TİÇSF) genel sekreterliğine seçildi. Parti, İstanbul’u işgal eden İngilizler tarafından kapatıldı. 1922’de Komünist Parti Menifestosu‘nu Türkçeye çevirdi ve Aydınlık dergisinde yayınladı. Ankara’da kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkasının (THİF) kısa sürede kapatılması nedeniyle Türkiye Komünist Partisinin kurulması için faaliyetlde bulundu.
Arkadaşlarıyla birlikte yargılandığı Türkiye Komünist Partisi Davası 15 Ocak 1928’de başladı. Yurt dışında bulunan Dr. Şefik Hüsnü, gıyabında yapılan yargılama sonucunda İstiklal Mahkemesi tarafından bir yıl hapse mahkûm edildi. 1926 yılında Viyana’da parti konferansını düzenledi, Ağustos 1927’de Moskova’dan İstanbul’a geldi ve cezaevine gönderildi. Cezaevindeyken Komünist Enternasyonal’in İcra Komitesi’ne seçildi.
Hüsnü, 20 Haziran 1946’da da Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi‘ni kurdu, parti kuruluşunun üzerinden 6 ay geçmeden kapatıldı ve 43 parti yöneticisi ile birlikte tutuklandı. Parti, Örfi İdare Mahkemesinde açılan dava sonucu “komünist mefkûreli şahıslar tarafından kurulduğu ve idare edildiği” gerekçesiyle kapatıldı. Sıkıyönetim Kurulu, partinin 16 Aralık 1946 tarihinde partiyi tüm siyasi faaliyetlerden men etti ve yöneticilerini tutukladı. Dr. Şefik Hüsnü Deymer, beş yıl hapse mahkûm oldu. 1950 affıyla serbest kaldı, 1951’de TKP yöneticisi olarak yeniden tutuklandı.
Türkiye Komünist Partisi Davası 7 Ekim 1954’te sonuçlandı, aralarında Şefik Hüsnü Deymer, Mihri Belli ve Zeki Baştimar’ın da bulunduğu 131 kişi 2-10 yıl arası ağır hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı, 53 kişi beraat etti. Ahmed Arif ise 2 yıl hapis ve 8 ay Urfa’da sürgün cezasına mahkum oldu. Hüsnü, bu davadan 5 yıl 10 ay hüküm giydi, 1957’de tahliye edildi.
Sürgün cezası bitip 1957’de tahliye olmasından bir süre sonra, 7 Nisan 1959’da Manisa’da öldü. Cenazesi Feriköy Mezarlığı‘na defnedildi.
Öldüğünde TKP Genel Sekreteri olarak görev yapıyordu.
Yaşamının on yılı aşkın bölümünü cezaevinde, 13,5 yılını siyasal sürgünde geçirdi.
Dr. Şefik Hüsnü Deymer Yaşam Öyküsü, Vazife Yazıları / Erden Akbulu
Şefik Hüsnü, bundan 51 yıl önce, 7 Nisan 1959’da, sürgün olarak bulunduğu Manisa’da yaşama gözlerini yumdu. Ömrünün kesintisiz 40 yılı boyunca, 1919’dan 1959’a kadar Türkiye komünist hareketinin örgütlenmesinde, düşünsel platformlarının geliştirilmesinde ve yönetilmesinde önde gelen bir rol oynadı. Yaşamının on yılı aşkın bölümünü cezaevinde, 13,5 yılını siyasal sürgünde geçirdi. Şefik Hüsnü çalışmasına başlarken, önce var olan biyografileri toparladık ve bunları da kitabın II. Bölümünde bilgilerinize sunuyoruz! Ardından Şefik Hüsnü’nün RGASPI (Rusya Devlet Sosyal Siyasi Tarih Arşivi) f. 495, op.266, d. 38 referanslı şahsi dosyasını inceledik. Daha sonra Rasih Nuri ileri Arşivi’nde bulunan Şefik Hüsnü’nün özellikle aile yaşamına ilişkin dosyasının bir nüshasını edindik, Rasih abiye teşekkür ediyoruz. Nihayet Şefik Hüsnü’nün Fransız Ulusal Arşivlerinde bulunan AJ/16/7252 referanslı Paris Üniversitesi’ndeki öğrenci dosyasının bir kopyasına ulaştık. Bu çalışmada elbette bu kaynakların yanı sıra TÜSTAV Komintern Arşivi Döküm l’de yer alan bir dizi belgeden ulaştığımız bilgileri de kullandık. Rasih Nuri ileri Arşivi’nde bulunan, Şefik Hüsnü’nün eşine yazdığı mektup ve kartlar, bizim resmi metinlerden asla erişemeyeceğimiz onun duygu dünyasının kapılarını bizlere açıyor, onun insan yanını anlayabilmemize olanak veriyor. Şefik Hüsnü’nün kullandığı Fransızcanın yüksek seviyesi, edebiyat dünyasına göndermeleri, geniş kültürünün birer örneğini oluşturuyor.