Yeni
Ana Sayfa » Hukuk tarihi » Tunalı Hilmi – Türkiye Anayasası Taslağı – 1902

Tunalı Hilmi – Türkiye Anayasası Taslağı – 1902

Tunalı Hilmi – Türkiye Anayasası Taslağı – 1902

Tunalı Hilmi Bey’in 1902 yılında “Türkiye’de Halk Hâkimiyetinin Düzenlenmesi Hakkında Bir Proje (Hilmy Tounali, Un Projet D’Organiation Souverainet é du Peuple ex Turquie-Accompagné D’une Charte, Eggimann, 1902) başlığıyla yayımlanan çalışmasomda yer alan Anayasa taslağı; Sacit Somel tarafından çevrilmiş ve Tarih ve Toplum Dergisi‘nin 1984 yılı Mart ayı sayısında yayımlanmıştır.

Anayasa taslağı Doç. Dr. Tolga Şirin tarafından, Anayasa Hukuku derslerinde kullanmak üzere çevrimiçi ortama aktarılmış ve hukuk camiasının dikkatine sunulmuştur. Tunalı Hilmi Bey tarafından önerilen Anayasa taslağı toplam 55 maddeden oluşmaktadır. Bir Anayasa olarak kabul görmemiş, meclis tarafından onaylanmamış ancak Anayasa Hukuku tarihinde önemli bir metin olarak yer almıştır. Dönemin koşulları itibari ile Padişah onayı ve Saltanat Sistemi üzerinden kurgulanmış, monarşi esası üzerine yazılmıştır.

ANAYASA

Madde 1

Türkiye birleşmiş, bağımsız ve tek bir hükûmete tabi bir ülkedir.

Madde 2

Hükûmet, halkın egemenliği altında, meşruti, monarşik bir idaredir.

Madde 3

Halifelik, Padişahlığa bağlıdır ve hanedanın büyük oğluna geçer.

Madde 4

Vekiller, işleri yasalara göre yürütürler ve Ahali Meclisi ile senatoya karşı sorumludurlar.

Madde 5

Vekillerin başı Sadrazamdır. Sadrazam, padişahın onayı ile vekilleri seçer ve Vekiller Heyeti (Conseil des Ministres) kararı olmadan onları azledemez.

Madde 6

Bir vekilin azledilmesi hâlinde azil nedeni yayınlanır ve kendisi de Divanın huzuruna çıkarılır.

Madde 7

Vekiller Sadrazamın izni olmadan Saray ya da Padişah nezdinde girişimde bulunamazlar.

Madde 8

Sadrazamın imzasını taşımayan iradeler geçersizdir.

Madde 9

Yasalara aykırı bir iradeye karşı gelinebilir. Böyle bir iradeyi imzalayan Sadrazam da cezalandırılabilir.

Madde 10

Yasalar ile ulus özdeştir. Ulusa göre yasalar ancak Ahali Meclisi ve Senato tarafından yapılır ve kabul edilir.

Madde 11

Ahali Meclisi ve Senato tarafından düzeltilmeyen eski yasalar yürürlükten kalkar.

Madde 12

Ahali Meclisinin ve Senatonun kaynağı ulustur. Fakat beş kademe halinde birbirinden doğan meclislerden vürut etmiş gibi görünür. Bu meclislerden her biri köy, nahiye, kaza, sancak ve vilâyet merkezine toplanır. Bunların başında Vilâyetliler Meclisi gelir. Her meclisin bir de cemiyeti ve ara hâkimi vardır. İlk temsilciler halk tarafından atanır.

İstanbul’da bir Devlet Meclisi vardır. Ahali Meclisinin ve Senatonun üyeleri ile belli başlı hükûmet dairelerinin temsilcilerinden oluşan bu Meclis, hesapları teftiş eder ve her yıl, Ahali meclisinin ve Senatonun da düzenlemesinden geçirerek devletin bütçesini yayınlar.

Madde 13

Oy hakkı evrenseldir. Ücret veya vergiye tâbi veya bağlı değildir.

Madde 14

Vilâyetler, temel yasalara ve bunlara ilâveten kendi meclislerince alınıp, Ahali meclisinin ve Senatonun düzenlemesinden geçen kararlara göre idare edilir. Polisler, görev yaptıkları yerin içinden seçilir.

Madde 15

Vilâyetlerin temel yasaları birbirinden farklılık gösteremez.

Madde 16

Türkiye’de bütün bölgeler ve bütün Türkiyeliler kanun önünde eşittir.

Madde 17

Her Türkiyeli Osmanlıdır.

Madde 18

Her Osmanlı, askerlik görevini yapmakla yükümlüdür. (İstanbullular ve Osmanlı Hanedanının çocukları da aynı yüküm altındadır.)

Madde 19

Askerlik görevi 2 yıldır.

Her askerî merkezde, acemi eratı yetiştirmek için bir kışla mektebi vardır.

Madde 20

Çalışan, gelir sahibi olan, memur, subay, hoca ve papaz her Osmanlı gerlirleri üzerinden müterakkî bir vergiye tabidir.

Madde 21

Padişaha, hanedan ailesine ve vakıflara ait bütün taşınmaz mallar ile bunlara bağlı mülkler, halkın tâbi tutulduğu tarife üzerinden vergi ve aşâra tâbidir.

Madde 22

1877 yılından beri Padişah namına halktan ve devletten gasp edilmiş olan araziler, çiftlikler ve taşınmaz mallar bilirkişiye incelettirilerek, faizleri ile birlikte sahiplerine iade edilir.

Madde 23

1877 yılından beri verilen imtiyazlar arasında, devlete doğrudan ya da dolaylı hiçbir çıkar sağlamayanlar hükümsüz addedilecektir.

Madde 24

Herhangi bir bölgede vergilerin tahsiline yüksek vergi mükelleflerinden başlanır.

Madde 25

Hiçbir Osmanlıdan, yasalarda yazılı olmayan bir vergi istenemez.

Madde 26

Hiçbir Osmanlı, mahkeme kararı olmadan, irade ile bile, hapse atılamaz ve sürülemez.

Madde 27

1877 yılından beri cezaevlerinde bulunan veya sürülmüş olan siyasî mahkûmlar için genel bir af çıkarılmıştır.

Madde 28

Gerek basın gerek bütün Osmanlılar, düşüncelerini açıklamakta, yazmakta toplantılar yapmakta, dernekler ve sendikalar kurmakta, grev yapmakta serbesttir. Bir kimse ancak mahkeme tarafından suçlanabilir.

Madde 29

Her bölgede işçiler ile işverenler arasındaki anlaşmazlıkları karara bağlamak üzere bir İş Mahkemesi bulunur. İş mahkemeleri bütün meslek bölümlerinde işçiler ve işverenler tarafından seçilen hâkimlerden oluşur.

İş günü 8 saattir. Kaza sigortası primleri işveren tarafından ödenir.

Madde 30

Gizli mahkeme yoktur ve kurulamaz. Her iddianame alenîdir.

Madde 31

Osmanlıların ikametgâhlarına, mektuplarına, din, vicdan ve eğitim hürriyetlerine dokunulamaz. Keza, mensup olduğu ırk dolayısıyla hiçbir Osmanlı baskı ve sınırlamaya tabi tutulamaz.

Madde 32

Hükûmetin denetimi altında okullar serbesttir. (Arnavutlar ve Kürtler de kendi dillerinde okullar açabilirler – Askerî orta okullar Eğitim Bakanlığının idaresine bağlı sivil okullar haline getirilir.)

Madde 33

Devletin dili Türkçedir.

Madde 34

Mahkemelerde ve devletin orta okullarında, o bölgede çoğunluk olan topluluğun dili de, Türkçe ile birlikte kullanılabilir.

Madde 35

Keza yasalar o bölgedeki çoğunluğun dilinde de yayınlanır.

Madde 36

Her Osmanlı, çocuklarını 13 yaşına kadar okula göndermekle yükümlüdür. Aksi hâlde para ezasına çarptırılır. İlk okullarda elle yapılan iş kursları vardır. Bu kurslar zorunludur.

Madde 37

Okullar ve ilk okul gereçleri parasızdır.

Madde 38

Her şehrin ana mahallelerinde çocukların oynayıp, okumayı öğrenmeye başladıkları ana okullar açılır.

Madde 39

Hükûmet, her vilâyet merkezinde ve diğer büyük şehirlerde bir yıllık bir eğitim ve terbiye okulu (L’École d’éducation) açar. Genel ve bağımsız olan bu okulların yanında da pedagojik tecrübe sağlayan bir eğitim ve terbiye evi bulunur.

Madde 40

Hükûmet, bir yıl pedagoji eğitimi görmek ve özellikle ilkokulları incelemek üzere Avrupa’ya hemen 500 öğrenci göndermeyi üstlenir. Dönüşlerinde hükûmet bunları genel eğitimin başında veya her tarafı dolaşan konferansçılar olarak kullanacaktır.

Madde 41

Her bölgede bir gece okulu olacaktır. Bu okullarda gerek erkekler gerek kadınlar için konferanslar verilecektir.

Madde 42

Kadın erkeğe eşittir ve özgürdür.[2]

Madde 43

Türkiye’de soylu sınıf diye tanınan bir sınıf ne eskiden olmuştur ne de şimdi vardır.[3]

Madde 44

Paşalıktan başka hiçbir sivil rütbe yoktur.

Madde 45

Sivil ve askerî memurlarla din adamlarının, keza Vergi arşivleri müsahdemin emeklilik işleri Maliye Nezaretine,

Ormanlar, madenler, ziraat, posta ve telgraf ve gümrük daireleri mensupları ile Düyun-u Umumiye memurlarının emeklilik işleri Ticaret Nafia Nezaretine,

Tophane Müşirliği ile Bahriye mensuplarının emeklilik işleri Harbiye Nezaretine, Zaptiye Nezareti mensupları ile şehir emanetine bağlı bazı büroların mensuplarının emeklilik işleri Dahiliye Nezaretine,

Şehir Emanetinin belediye hizmetleri ile ilgili merkez işleri ile Fetva Emaneti mensuplarının, Evkaf daireleri hıfzıssıhha teşkilâtı memurlarının emeklilik işlemleri Maarif Nezaretine bağlanmıştır. Bunlardan her birisi sadece bir Nâzıra bağlanmış olup, Divan-ı Muhasebat da kaldırılmış, onun yerine Devlet Meclisi almıştır.

Madde 46

Sadrazamın aylığı 150,000, Şehyülislâmın ve Nâzırların 125,000 Valilerin derecelerine göre, 100, 85, veya 75,000 kuruştur. Diğer memurlara lüzumlu derecede dolgun maaş verilir. Mareşallerin ve subayların maaşları da yukarıdaki esasa kıyasla saptanır.

Madde 47

Eğitim bütçesinin giderler kısmı diğerlerinden daha kabarıktır ve bütçenin büyük bir kısmı ilk eğitme ayrılmıştır.

Dilimizin yazılışının saptanması için derhal bir Yazı cemiyeti kurulacaktır. Hükûmet en pratik öneriyi getirene 1.000 Liralık bir ödül verilecektir.

Madde 48

Padişah olabilmek için ilk şart, anayasayı kabul ve ona riayet etmektir. Tahta sırası gelen, daha doğrusu Anayasayı kabul ve imza eden getirilir ve tahta çıkışı tanınır.

Madde 49

Tahta Çıkış Meclisi (Biat Meclisi), Hükûmetle hiçbir ilişkisi olmayıp sadece emekli maaşı alan, örneğin; Ulemâ, Patriklik, Egsarhlık ve Hahamlık Meclisleri üyeleri ve eski sivil, askerî ve dinî yüksek memurlar gibi kimselerden oluşur. Bunlar: 1) aralarında şüpheli gördüklerini çıkarabilmek için bir oylama yaparlar. Üçte bir aleyhte oy alan çekilir. 2) Anılan meclisin henüz üyesi olmayıp da üyeliğine lâyık görülenlerin kabulü için ikinci bir oylama daha yapılır ve oylardan beşte birini alan meclise kabul edilir. Bunlardan sonra üyeler, Ahali Meclisi ve Senato üyeleri İstanbul’a gelip de bir anayasa kabul edinceye kadar yürürlükte kalmak üzere Mithat Paşa Anayasasını kabul ederler. Üyeler hem geçici anayasaya saygı göstereceklerine hem de halka sadık kalacaklarına yemin ederler. Nihayet, Padişahın tahta çıkması ile birlikte keyfî idarenin sona erdiğini imzaları ile resmen ilân ederler.

Madde 50

Tahta Çıkış Meclisi, Ahali Meclisinin ve Senatonun açılışına kadar devam eder. /Teklif ettiğimiz esaslar kabul edildiği takdirde bu meclislerin açılması 8 aydan evvel mümkün olmayacaktır.) Tahta Çıkış Meclisi halkın desteğini daima izhar ve beyan edecek ve önemli işleri yürütecektir. Her şeyden evvel nâzırları seçecek ve Padişahın onaması ile Valilerin, mutasarrıfların, mareşallerin ve ordunun generallerinin yerlerine yenilerini atayabilecektir. Tahta Çıkış Meclisi bütün diğer memurlardan bağımsız ve hür olacaktır.

Bu meclisin ilk görevlerinden birisi bir seçim sistemi kabul etmek ve bunu, iki ay içinde seçimlere gidilmesi talimatı ile birlikte Vilâyetlere bildirmektir.

Meclisin üçe ikisi Müslüman olacaktır.

Madde 51

Her vilâyet merkezinde bir Tahta Çıkış Meclisi şubesi kurulur. Bunlar Vilâyetliler Meclislerinin açılmasıyla dağılırlar.

Madde 52

(Keyfî bir rejime son vermek ve onun yerine daha insancıl ve anayasal [meşrutî] bir rejim kurmak yahut halkı buna hazırlamak için cemiyet ve derneklerle işe girişmek lâzımdır.) Cemiyet ([İttihat ve Terakki] bütün bölgelerde, kendi iç meselelerinde bağımsız hareket yetkisine sahip gizli şubeler kuracaktır. Fakat bu şubeler cemiyetin tümü tarafından karara bağlanan konularda kendi kendine hareket edemeyecektir. Cemiyetin Türkiye dışında sadece bir tek merkezi ve bir tek şubesi vardır ve birden fazla olamayacaktır.

Madde 53

Cemiyet merkezi, broşürler, tebliğler ve bir tek de gazete yayınlayacaktır. Yayınlarına devrimci bir ifade hâkim olacak, süslü ve klâsik lisanı değil, bütün diğer dilleri kullanacaktır. Tenkitleri sadece halkın yanlış fikirlerine yönelecek, hatta hükûmetin kusurlarının bile (bunlar, bütün dünyaya teşhir edildikten sonra) üzerinde durulmayacaktır. Yayınlarını, İstanbul’dan ve diğer şehirlerden ziyade köylerin içinde ve özellikle de erat arasında dağıtacaktır.

Madde 54

(Bu kadar zâlim bir idare varken) Cemiyet [İttihat ve Terakki] isteklerini ancak devrim yolu ile gerçekleştirebilir. Evvelâ kişisel olarak, fakat daima vicdanlı bir devrimle.

Madde 55

Cemiyet [İttihat ve Terakki], kendisi için büyük devletlerden, bunların Türkiye’deki Büyükelçilerinden ve konsoloslarından yardım isteyebilir. Onların desteği kazanmak için elinden gelen her şeyi yapabilir.

[1]Aynı sözcük, Türkçede aynı anlamı taşır (şart).

[2]Bir Türk atasözü “Erkek aslan aslandır da, dişi aslan aslan değil midir?” demektedir.

[3]Bütün Osmanlı prenslerine Şehzade, yani Padişahın oğlu denilmekte ve buna sadece, diğer vatandaşlara olduğu gibi, Efendi unvanı ilâve edilmektedir. Bugün de padişahlık tahtına varis prenslere Bey demeyip , Reşad Efendi dediğimiz gibi…

Doç. Dr. Tolga Şirin Hakkında 

Doç. Dr. Tolga Şirin, orta eğitimini 1995 – 2002 yıllarında İzmir Anadolu Lisesinde tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolmuş, 2006 yılında fakülteyi bitirerek 2006-2007 yıllarında Londra Üniversitesi Birkbeck Koleji’nde  İnsan Hakları Kurslarına katılmıştır.  2007 – 2008 yıllarında avukatlık yapmış, marka-patent vekilliği ve arabuluculuk sertifikalarıyla  çalışmalarını sürdürmüştür. 2008-2009 yıllarında Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak çalışmış, aynı dönemde Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku bölümünde ve Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu danışmanlığında “Türk Anayasalarında Milliyetçilik” isimli yüksek lisans teziyle master derecesini tamamlanmıştır. Şirin, doktora eğitimini de aynı üniversitede 2009-2013 yıllarında tamamlamış, Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu danışmanlığında “İHAM ve Almanya Uygulamalarıyla Mukayeseli Olarak Türkiye’de Anayasa Şikayeti” isimli doktora teziyle hukuk doktoru olmuştur. 

Türkiye’de Düşüncenin Tutsaklığı

Doç. Dr. Tolga Şirin, 2012-2013 yıllarında Köln Üniversitesi, Doğu Hukuku Enstitüsü’nde Misafir Araştırmacı olarak çalışmış, 2016 yılına kadar Marmara Hukuk’ta Araştırma Görevlisi olarak bilimsel çalışmalarına devam etmiştir. Doktora sonrasında, 2015-216 yıllarında Köln Üniversitesi, Doğu Hukuku Enstitüsü’nde Misafir Araştırmacı  olarak bulunmuş; 2016-219 yıllarında Marmara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalında Yardımcı Doçent olarak görevine devam etmiş ve 2018 yılında ise hukuk doçenti unvanını kazanmıştır. 

​Şirin’in; “Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitabı”, “Özgürlük ve Güvenlik Hakkı”, “Karşılaştırmalı Anayasa Hukukunda Kanun Kavramı”,  “Türkiye de Din ve Vicdan Özgürlüğü Sorunlar Tespitler ve Çözüm Önerileri”, “Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Bireysel Başvuru Hakkı”, “Çevre İnsan Devlet: Anayasa Üstüne Güncel Denemeler”, “30 Soruda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü”,  “Türkiye’de Anayasa Şikâyeti: İHAM ve Almanya Uygulamalarıyla Mukayeseli Bir İnceleme” “Bolivya Anayasası: Hukuk, Demokrasi Özerklik” ve “Türkiye’de Düşüncenin Tutsaklığı – İfade Özgürlüğünün Girişi” isimli eserleri bulunmaktadır. 

Bunu okudunuz mu?

Su Hakkı

Su Hakkı ve Su Hukukuna ilişkin temel normlar Roma Hukuku döneminde oluşturulmuş, toprağın üstünde ve altındaki …