Yeni
Ana Sayfa » Hukukbook » Yargıcın Davranış İlkeleri
Yargıcın Davranış İlkeleri / Dr. Enver Kumbasar

Yargıcın Davranış İlkeleri

Yargıcın Davranış İlkeleri / Dr.Enver Kumbasar, Yargıç     

Kavram ve Tanım

Kökenini eski Yunanca “ethos” sözcüğünde bulan “etik”, dilimize Fransızcadan (ethique) geçmiş olup, Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Türkçe Sözlükte “ahlaki”, “ahlakla ilgili” olarak tanımlanmıştır. Aynı sözlükte “ahlak”, “Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları” olarak açıklanmıştır. Etik, ahlakın tam özdeşi değildir. Etik, daha çok davranışla, kişilerin davranışsal görüntüsüyle ilgilidir. Davranışlar, uyulması gereken üstün değere dönüştüklerinde “ilke” olarak adlandırılır. İlkeler sosyal ya da mesleki bir gruba ait ise, o grubun etik ilkeleri olarak kabul edilir.

Enver Kumbasar

Yargı, dar anlamda “hüküm”, “karar” demektir. Geniş anlamda ise devletin üç temel işlevinden birini ifade eder; yasama, yürütme, yargı. Bu anlamıyla yargı, hukukla buluşur. Böylece yargı, hukukun adalet ve düzen işlevini yerine getiren sisteme dönüşür. Çağdaş devletlerde bu sistem “hukukun üstünlüğü” ile “yargı bağımsızlığı” ilkelerine göre işler. Yargı sisteminde bu ilkeleri hayata geçirecek özne, karar (hüküm) vermekle görevli ve yetkili olan yargıçlardır. Bu sistemde yargıçların bağlı olduğu bazı davranış kuralları oluşturulmuştur. Bunlar genel olarak “yargı etiği ilkeleri” olarak anılır.

Yargı etiği ilkeleri, aslında yargıçların bağlı oldukları, dolayısıyla uymaları gereken davranış ilkeleridir. O nedenle bu ilkeler bütününe  “yargıcın davranış ilkeleri” de denilmektedir.

Avukatlıkta Meslek Etiği

Konunun Sınırları

Yargının tek öznesi yargıçlar değildir. İddia ve savunma makamında yer alan savcılar ve avukatlar da bu yapının birer parçası, asli unsurlarıdır. Yargıda etik ilkeler, bu özneler bakımından da değer ifade eder. Öyle ki avukatlar için “avukatlık etiği” olarak tanımlanabilecek “avukatlık meslek kuralları” mevcuttur. Aynı durum savcılar için de geçerlidir.

Birleşmiş Milletler Savcıların Rolüne Dair İlkeler Yönergesi

Savcılar için ulusal ve uluslararası belgelere geçmiş yargı etiği kuralları kabul edilmiştir. “Yargı etiği” olarak tanımlanan ilkeler bir bütün olarak yargının bu üç öznesini içermekle birlikte, biz burada karar vermekle yetkili yargıçlar ile sınırlı bir alanda kalarak değerlendirme yapacağız.

Yargı/Yargıç Etiği İlkeleri

Yargıçların görevi, hukuku uygulayarak adaleti sağlamaktır. (Doç. Dr. Sibel İNCEOĞLU, Adil Yargılanma Hakkı ve Yargı Etiği, Bilgi Üniversitesi, Ankara 2007, s.125).

Adaleti sağlamak aynı zamanda toplumsal düzenin barış ve güvenlik içinde sürdürülmesini olanaklı kılar. Ancak bunun için evrensel ilkelere uygun bir hukuk düzeninin kurulması, yargı bağımsızlığı ve yargıçların (mahkemelerin) tarafsızlığının sağlanması ön koşuldur. Toplumsal düzen ve adaletin sağlanması, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması ancak bu koşullar gerçekleştiğinde olanaklı olabilir.

Çağdaş demokratik hukuk devletlerinde temel hak ve özgürlüklerin korunması, adaletin gerçekleşmesi, barış ve güvenlik içinde bir toplumsal düzenin korunup sürdürülmesi için gerekli olan, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerinin hayata geçirilmesidir. Bunun için güven veren yargı kurumları ve bu ilkeleri içselleştirmiş yargıçların varlığı gerekir. Bu amaçla yargıçların uymaları gerekli (mesleki) davranış ilkeleri geliştirilmiştir. Bu ilkeler binlerce yıldır süre gelen yargı pratiklerinden damıtılarak ortaya çıkmış ve evrensel nitelik kazanmışlardır. Yargı etiği ilkeleri ya da yargıcın davranış ilkeleri olarak nitelediğimiz bu ilkelerin, yargıçlar tarafından içselleştirilmeleri amacıyla, ülkelerce uyulması gerekli hukuk kurallarına dönüştürülmüşlerdir. İlkelere uyulmaması çok yerde yaptırıma bağlanmıştır.

Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri

Osmanlı Hukukunda

Yargıçların davranış ilkeleri olarak nitelendirilebilecek ilk örneklere Osmanlı hukukunda temel kanun olarak nitelenen Mecelle’de rastlıyoruz. Sözü geçen Kanunun 1792. maddesine göre bir yargıcın nitelikleri bilgin, zeki, doğru, güvenilir, vakar sahibi ve sağlam olarak belirtilmiştir. Bu ilkeler bir yargıcın sahip olması gereken ve davranışlarına yön veren özellikler olarak gözükmektedir. Bu niteliklerin elbette bugün de geçerliliğini koruduğunu söylemek yanlış olmaz.

Uluslararası/Ulusal Hukukta

Çağımızda demokratik hukuk devletlerinin gelişimi, bağımsız ve tarafsız yargının bireyler, toplumlar ve ülkeler için önemi arttıkça, ülkeler ve uluslar arası örgütler yargı etiği ilkelerinin bağlayıcı bir yapıya kavuşturulmaları için önemli çabalar göstermişlerdir. Bu amaçla Birleşmiş Milletler öncülüğünde yapılan çalışmalar sonuç vermiş, bugün çok sayıda demokratik hukuk devleti tarafından onaylanan  “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri-2003” kabul edilmiştir. Öte yandan Avrupa Konseyi tarafından yürütülen çalışmalar sonunda benzer ilkeler kabul edilmiştir. Bangalor Yargı Etiği İlkeleri, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 27.06.2006 tarih ve 353 sayılı kararı ile benimsenerek bütün yargıçlara duyurulmuştur. Hakimler ve Savcılar Kurulu 06.03.2019 tarihli Genel Kurul kararıyla “Türk Yargı Etiği Bildirgesi” adı altında yargıda davranış ilkeleri kabul etmiş,  uyulması için tüm yargıç ve savcılara tebliğ edilmiştir.

Biz burada evrensel nitelikteki Bangalor Yargı Etiği İlkeleri’ni esas alarak bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Bangalor Yargısal Davranış İlkeleri, yargıda korunması gereken temel değerleri bağımsızlık, tarafsızlık, dürüstlük, mesleğe yaraşırlık, eşitlik, ehliyet ve özen olarak altı başlık altında toplamıştır (İNCEOĞLU s.129). Hemen belirtelim ki eşitlik, bağımsızlık ve tarafsızlık birer anayasal ilke olarak halen yürürlükte olan Anayasada yer almaktadır (Anayasa m. 10, 138).

Bangalor yargı etiği ilkelerinin, metinde yazıldıkları gibi soyut birer kavram olarak kaldıklarında bir anlam ifade etmeyecekleri açıktır. Bu ilkeler bir yargıcın yalnızca iç dünyasındaki duyguları ifade edemez. Bu ilkeler yargı pratiği içerisinde yargıcın göstermek zorunda olduğu dışa dönük davranışlarıdır. İlkelerin sadece içselleştirilmesi değil, aynı zamanda davranışa da dönüştürülmesi zorunludur. Aksi halde ilkelere uyumlu davranıştan (uygulamadan) söz edemeyiz.

Etik İlkeler Eğitimi

Yargıda etik ilkelerin yaşama geçirilmesinin ön koşulu yargıçların bu ilkeleri içselleştirmesidir. Bunun öncelikle eğitimle olacağı tartışmasızdır. Bu amaçla hukuk fakültelerinde “Yargı Etiği İlkeleri” dersi, hiç değilse seçimlik ders olarak okutulması gerekir. Böylece ilerde yargıç olacak hukuk öğrencilerinin bu konuda temel bilgileri edinmiş olmaları sağlanır. Günümüzde hukuk fakültelerinde usul derslerinde ve veriliyorsa adalet psikolojisi derslerinde yargıda etik ilkelere sınırlı ölçüde değinilmektedir.

Eğitimde ikinci aşama yargıç adaylarının adaylık dönemlerinde Adalet Akademisi‘nde verilen derslerdir. Burada yargı etiği ve disiplin hukuku dersleri görülmekle birlikte, bunların ne kadar etkili olduğu tartışmalıdır. Çünkü mevcut yargı yönetimi düzeninde (Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısı) yargıç adayları, yargıda etik ilkeleri içselleştirmekten uzak, adeta bürokratik hiyerarşik yapının bir parçası gibi yetiştirilmektedir. Eğitimini tamamlamış yargıç ve savcı adaylarının kura çekim törenlerinin yürütme organını temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamında (Beştepe) yapılması bunun en açık kanıtıdır.

Yargıçların görevdeyken tabi tutuldukları meslek içi eğitimlerde zaman zaman yargı etiği konularının işlendiği görülmektedir. Bunların yeterli olmadığı açıktır. Her düzeyde eğitim zorunluluktur.

Türkiye Adalet Akademisi

Disiplin Süreçleri

Yargı etiği ilkelerinin yaşama geçirilmesi için disiplin süreci bir yöntem olarak kullanılmaktadır. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nu 62-82 maddeleri disiplin işlemlerini düzenlemektedir. Burada disiplin cezasını gerektiren birçok fiil (davranış), tarafsızlık, dürüstlük, mesleğe yaraşırlık, ehliyet ve özen gibi yargıda etik ilkeler kapsamına girmekte ve bu fiilleri işleyenler hakkında disiplin soruşturmaları yapılmakta, disiplin cezası verilmektedir.

Yargıya Güven

Yargı etiği ilkelerinin yaşama geçirilebilmesi için eğitim ve disiplin iki önemli unsur olarak öne çıkmakla birlikte, bunların yetersiz olduğu yargı pratiğiyle ortaya çıkmıştır. Ülkemizde yargıya olan güven en alt seviyelere inmiştir. Bu aynı zamanda yargıca olan güvenin zayıfladığını da göstermektedir. Yargı mensuplarıyla ilgili görsel ve yazılı medyada çıkan olumsuz haberler bunun en açık kanıtıdır. Özellikle son dönemlerde uygulanan sağlıksız mülakat yöntemiyle, tarafsızlık, dürüstlük, mesleğe yaraşırlık, ehliyet gibi yargı etiği ilkeleri göz ardı edilerek mesleğe kabuller yapıldığı görülmüştür.  Bu durum kabul edilebilir ve sürdürülebilir değildir.

Etik ilkeler: Yargı Bağımsızlığı

Yargı bağımsızlığı, diğer bütün ilkelerin temelini, bir çeşit ön koşulunu oluşturur. Yargı etiği ilkelerinin yaşama geçirilebilmesi için yargı bağımsızlığı olmazsa olmaz niteliktedir. Yargı bağımsızlığı anayasal bir ilkedir. Anayasa’nın 138. maddesine göre, hakimler görevlerinde bağımsızdır. Fakat aynı Anayasanın 159. maddesinde düzenlenen Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun mevcut yapısıyla (üyelerinin çoğunluğu partili Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan ve dolaylı yöntemlerle seçilmekte) yargı bağımsızlığının sağlaması adeta olanaksız hale getirilmiştir. Yargı bağımsız değilse, yargıçların yargı etiği ilkelerini yaşama geçirmeleri ne kadar olanaklı? Bir yargıç dürüst, eşitlikçi,  mesleğe yaraşır, tarafsız, ehil ve özenli olabilir ancak, yargı bağımsız değilse, bu ilkeleri yaşama geçirmesi oldukça zordur. Ülkemiz yargısına bir bütün olarak bakıldığında neredeyse olanaksızdır. Bir kısım yargıçların yargı etiği ilkelerine uygun davranışları,  bu olumsuz değerlendirmeyi değiştirecek nitelikte değildir.

Yargıçların Statüsü Hakkında Avrupa Şartı

Etik ilkeler: Tarafsızlık

Tarafsızlık ilkesi yargının varlık nedenidir. Taraflı bir yargıç, taraflı bir yargı düşünülemez. Ülkemizde yargının zaman zaman uygulamalarıyla tarafsızlık görüntüsünden oldukça uzaklaştığını rahatlıkla görebilmekteyiz. Ne acı! Tarafsızlık sadece yargıcın iç dünyasında yaşattığı bir erdem olarak kalamaz. Evet, tarafsızlık yargıç için bir erdemdir. Dolayısıyla yargıçlar erdemli olmak zorundadır. Öte yandan yargıç sadece tarafsız görünmekle yetinemez,  öyle de olmak zorundadır. Tarafsızlık, bağımsızlık ilkesiyle yakından ilişkilidir. Çok söylenir; yargı bağımsız değilse, yargıç tarafsız olamaz! Tartışmalı bir konu.

Şu kesin ki, bir ülkede yargı bağımsızlığı sağlanmışsa, tarafsızlık ilkesinin yaşama geçirilmesinin çok daha kolay olacağı açıktır. Tarafsızlık ilkesine adil yargılanma bağlamında (tarafsız mahkeme) Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilmiştir. Tarafsızlık ilkesine uyulmaması yargıcın reddi gerekçeleri arasında sayılmıştır: 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nu 25 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 36.maddesi uyarınca tarafsızlığını şüpheye düşürecek olguların varlığı halinde yargıcın reddi talebinde bulunulabilir. Bütün bu anayasal ve yasal hükümler tarafsızlık ilkesinin yaşama geçirilmesi için her zaman yeterli olmamaktadır. Aynı zamanda yargıcın yargı faaliyetini yürütürken tarafsızlık gibi bu üstün erdemi içselleştirmiş olması gerekir.

Etik İlkeler: Dürüstlük

Dürüstlük, insani bir erdemdir. Dürüstlük, adil olmayı gerektirir. Adalet, toplumsal barış ve huzurun da temelidir. Dürüst yargıç, adil davranan yargıçtır.  Kişilerin adil (dürüst) yargılanma hakları vardır (Anayasa m.36). Yargıç, adil (dürüst) bir yargılama sonunda adaletli bir karar vermekle yükümlüdür. Yargıçlar, Anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler (Anayasa m.138/1). Kararlar, yine yargının yasa yolu süreçlerinde denetlenmekte, varsa hukuka aykırı yönlerin giderilme olanağı ortaya çıkabilmektedir.  Bütün bu süreçlerde dürüst (adil) olma bir yargıcın sahip olması, içselleştirmesi gereken bir erdem (değer) olarak karşımıza çıkmaktadır.

Etik İlkeler: Eşitlik

Eşitlik, dürüstlük ilkesiyle bağlantılı bir kavramdır. Dürüstlük, adil olmayı, adil olma öncelikle eşit davranmakla olanaklıdır. (Adalette eşitlik, dağıtıcı adalet, denkleştirici adalet ve sosyal adalet anlayışları içerisinde farklı biçimlerde anlam kazandığını belirtmekle yetinelim.) Eşitlik, bir anayasal ilke olarak Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenmiştir: Herkes, dil, ırk, renk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Elbette bu tanım adalet dağıtmakla yükümlü bir yargıç için bağlayıcıdır ancak, yine de daha dar bir alanı ifade eder. Kanun önünde eşitliği bir yargıç, hukuk önünde eşitlik olarak değerlendirmelidir. Hukuktaki evrensel gelişmeler ve insanlığın ulaştığı yeni değerler eşitlik ilkesinin uygulanmasında yargıca yol göstermelidir. Bu bağlamda dağıtıcı adalet, onarıcı adalet ve sosyal adalet ilkeleri eşitlik ilkesinin içeriğini anlamlandırmalıdır.

Etik İlkeler: Ehliyet ve Özen

Ehliyet ve özen, bir yargıcın mesleğine ilişkin donanımı ve mesleğini yerine getiriş biçimini deyimler. Hukuk canlı bir varlık gibi sürekli değişme ve gelişme göstermektedir. Yargıç, bütün bu süreçleri yakından takip etmelidir. Bir yargıç karar verirken sadece hukuk bilgisine değil, hukuk dışı alanların (psikoloji, tarih, siyasal düşünceler, din, tıp vb.) bilgisine de ihtiyaç duyar. Yetkin bir yargıç, bilge bir insandır aynı zamanda, öyle olmalıdır. Yargısal görevini bu niteliklerle donatılmış olarak yürütmelidir. Hukuk fakültelerindeki eğitimin yetersizliği, adaylık dönemindeki bürokratik anlayış, meslekte karşılaşılan olağanüstü iş yükü, yargıçların ehliyet ve özen ilkesinin gereklerine ulaşamadıklarının temel nedenleridir. Bireysel olarak bu niteliklere ulaşılması, bir bütün olarak yargıda ehliyet ve özen ilkesinden uzak kalındığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Etik İlkeler: Mesleğe yaraşırlık

Mesleğe yaraşırlık, bir yargıcın doğru ve tutarlı davranması demektir. Bu aynı zamanda yargı mesleğinin onuruyla uyumlu davranmayı da gerektirir.  Bir yargıç hem mesleğini yerine getirirken, hem de kişisel yaşamında bu ilkeye uygun davranmak zorundadır. Örneğin; davanın taraflarıyla özel olarak görüşmemelidir. Görsel ve yazılı medyada, bu ilkeyi yerle bir eden haberler yer almakta. Asla kabul edilemez. Böyle durumlarda disiplin süreçlerinin işletilmesi beklenir.

Sonuç Yerine

Kısaca özetlemeye çalıştığımız yargı etiği ilkelerini yargıçlık mesleği ile sınırlandırarak değerlendirdik. Aslında yargıda etik ilkeler, avukatlık ve savcılık mesleğini de kapsar biçimde iddia ve savunmanın etik ilkeleri ile bir bütün olarak değerlendirilmelidir ve bu ilkelerin yaşama geçirilmesi yargıç, avukat ve savcının ortaklaşa çalışması ve mücadelesi ile olanaklı olabilir. Yukarıda özetlediğimiz yargıcın davranış ilkelerinin yaşama geçirilmesinde avukatların ve avukat örgütlerinin (Barolar) katkısı azımsanmayacak önemdedir. Baroların bu görevi ne kadar yerine getirdikleri tartışma konusudur.

Yargıçların davranış(etik) ilkelerinin yaşama geçirilmesi, öncelikle yargı görevini yürüten yargıçların bu ilkeleri tam anlamıyla içselleştirmeleri ön koşuluna bağlıdır. Bunun için öncelikle hukuk fakültelerinde ve adaylık dönemlerinde iyi bir eğitim alınması gerekir. Mesleğini yerine getirme sürecinde yargıç, çağının bütün gelişmelerini yakından izlemeli, kendisini çağdaş değer ve bilgilerle donatmalı, yenilemelidir.

Yargıcı, yargıdaki etik ilkelere uygun davranmaya zorlayacak öznel dürtüler yanında, bazı kurallar ve süreçlerin bağlayıcı ve zorlayıcılığından da yararlanmak gerekmektedir. Disiplin kuralları ve süreçleri bunların başına gelir. Meslekte yükselme, daha liyakatli görevlere gelme bu kurallardan diğer bazılarıdır.

Bunlar dahi yeterli olmayabilir. O nedenle değerlendirmemizi bir temel önermeyle bitirelim: Yargı etiği ilkelerinin yaşama geçirilmesi, öncelikle yargı bağımsızlığının tam olarak gerçekleştirilmesiyle olanaklıdır. Bu hedefe ulaşabilmesi için, yargının bütün öznelerinin, dahası bütün toplumsal güçlerin örgütlü ortak mücadelesi kaçınılmaz gözükmektedir.

Yargı Etiği Belgeleri

Bunu okudunuz mu?

Su Hakkı

Su Hakkı ve Su Hukukuna ilişkin temel normlar Roma Hukuku döneminde oluşturulmuş, toprağın üstünde ve altındaki …